Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir süreçte ilk kez yarım saat gibi kısa bir sürede üç gazetecinin birden gözaltına alındığına şahit olduk. Halk Tv’den Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek “Bilirkişi” ile yapılan bir konuşmayı izin almadan kaydetmek ve yayınlamak suçlamasıyla mesai saatleri içinde gözaltına alınarak ifadeleri alınmaya başlandı.
Tüm uygar ülkelerde benzeri bir suç (!) işlendiği takdirde öncelikle ifade vermeye çağrılıyor ve gözaltına alınmaksızın hukuki süreç işliyor. Oysa ülkemizde bu tür suçlarda en üst takdir hakkı kullanılıyor, hatta çokça yasaların dışına da çıkılabiliyor.
AKP’nin iktidarda olduğu 23 yıl boyunca, tüm kurumların tahrip edildiğini ve laiklik ilkelerinin uygulanmadığına çokça şahit olduk. İktidarın keyfi uygulamaları ve Sansür Yasası ile baskının en ağırını yaşamamıza rağmen; gazeteciler, gerçeği yazmaktan ve halka duyurmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi. Bu özgüven ve cesaret, iktidarı oldukça rahatsız ediyor ve yapabildikleri en iyi (!) şeyi yapıyorlar.. Keyfi gerekçelerle cezaların en ağırını vermekten ve anayasa ilkelerini çiğnemekten asla vazgeçmiyorlar. Tüm bu yaşatılanlar, toplumun haber alma hakkını ve ülkemizin de demokrasisini gittikçe kaybetmesi anlamına geliyor.
Dünya geneline baktığımızda da “çalışan gazeteciler” açısından oldukça kötü bir yıl geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Hem ülkemizde hem dünyada “Basın Özgürlüğü” hiçe sayılıyor. Görevleri sadece “haberi kitllelere iletmek” olan “çalışan gazeteciler” büyük risk altında ve can güvenlikleri olmaksızın işlerini yapmaya çalışıyorlar. Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Türkiye’deki ve dünyadaki meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve onlarla sonuna kadar dayanışacağımızı bildiriyor, gazetecilğin suç olmadığını bir kez daha vurguluyoruz!
Gazetecilik suç değildir! Özgür basın susturulamaz! Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük! Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği adına Başkan Recai Aksu
2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren ATGB (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir” diye haykırıyor, özellikle Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz. Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir ortamda bizlerin sessiz kalması elbette düşünülemez. AKP’nin iktidarda olduğu 23 yılda tüm kurumların tahrip edildiğini ve laiklik ilkelerinin uygulanmadığını açıkça görmekteyiz. İktidarın keyfi uygulamaları ve Sansür Yasası ile baskının en ağırını yaşamamıza rağmen; biz gazeteciler, gerçeği yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!..
Türkiye’de gazeteciler sadece yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevlerinde tutuluyor. Gazetecilerin özgürlüğünü yitirmesi, toplumumuzun haber alma hakkını, ülkemizin de demokrasisini kaybetmesi anlamına geliyor. Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımız serbest bırakılmalı. Çünkü gazetecilik suç değildir!.
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) bu ayın başlarında paylaştığı verilere göre, geçtiğimiz yıl dünya genelinde 104 gazeteci öldürüldü. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından hazırlanan bir başka rapora göre gazetecilerin mesleki faaliyetleriyle “doğrudan ilişkili” olduğu düşünülen cinayetlerde toplam 54 gazeteci öldürüldü. Her iki örgüt de Filistin’in gazeteciler için dünyadaki en ölümcül yer olduğunu ortaya koyuyor. IFJ tarafından bildirilen 104 cinayetin yarısından fazlası Gazze’de görev yapan Filistinli medya çalışanlarıydı.
Dünya geneline baktığımızda, ortalama üç günde bir gazeteci öldürülüyor. Son olarak Hindistan’ın Chhattisgarh Eyaleti’nde görev yapan gazeteci Mukesh Chandrakar, usulsüzlüğünü ortaya çıkaran bir müteahhit tarafından öldürüldü. Görüldüğü gibi, hem ülkemizde hem dünyada “Basın Özgürlüğü” hiçe sayılıyor. Görevleri sadece “haberi kitllelere iletmek” olan “çalışan gazeteciler” büyük risk altında ve can güvenlikleri olmaksızın işlerini yapmaya çalışıyorlar. Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Türkiye’deki ve dünyadaki meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve onlarla sonuna kadar dayanışacağımızı bildiriyor, gazetecilğin suç olmadığını bir kez daha vurguluyoruz!
Gazetecilik suç değildir! Özgür basın susturulamaz! Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük! Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına Başkan Recai Aksu
Sayın basın emekçisi arkadaşlarımız, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, sloganlaşmış cümlemizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz: “Gazetecilik Suç Değildir!”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısı sonrası kendisine soru soran Gazeteci Hilal Köylü’ye sinirlenerek tepki gösterdi. Serbest Tv Muhabiri Hilal Köylü’nün, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aranızda çözüm süreci konusunda bir görüş ayrılığı var mı?” sorusu karşısında; “Basın mensubu kardeşlerim Türkiye’yi tahrik edici bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin!” dedikten sonra Hilal Köylü’nün gözlerinin içine bakarak “Vazgeçemiyorsan mesleğini bırak!” dedi.
“Bir meslektaşımızın iktidar ortağı MHP genel başkanı Devlet Bahçeli tarafından sorduğu soruya karşılık açıkça tehdit edilmesini protesto ediyoruz. Siyasilerin, sadece görevlerini yapan basın mensuplarına yönelik tehditkar tavırları ve söylemleri “kitlelerin haber alma özgürlüğüne” aykırıdır ve asla kabul edilemez!
Gazetecileri tehdit ederek, gözaltına alarak ve tutuklayarak yurttaşların gerçeği bilme hakkını engellemekten vazgeçin! Gazetecilik suç değildir. Gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek anayasal bir suçtur. “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü” demokratik toplumların temelidir.”
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak meslektaşımız Hilal Köylü’yü tehdit eden ve hedef gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi şiddetle kınıyoruz. Siyasilerin toplumun haber alma özgürlüğünü baskı ve şiddetle engellemeye yönelik söylemlerinin son bulmasını istiyoruz.
Gazetecilik Suç Değildir!.. Gazeteci Hilal Köylü Yalnız Değildir!..
Sayın basın emekçisi arkadaşlarımız, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, artık sloganlaşmış cümlemizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz: “Gazetecilik suç değildir!”
Türkiye’de halkı bilgilendirerek güç odaklarını haber ve yazılarıyla rahatsız eden gazetecilere yönelik tehdit, gözaltı ve tutuklamalar ne yazık ki devam ediyor. Son olarak, Esenyurt Belediyesi’nde görevinden alınan ve yerine kayyum atanan Ahmet Özer hakkında yaptığı haberler nedeniyle “10Haber” muhabiri Furkan Karabay önce gözaltına alındı, sonra da sorgusuz sualsiz tutuklandı. Savcılık, sevk yazısında Karabay’ın paylaşımlarının gerçeğe aykırı, kamu barışını bozmaya yönelik ve kamu görevlisine hakaret içerdiğini belirterek tutuklandığını açıkladı.
Furkan Karabay, yalnızca gazetecilik görevini yerine getirdiğini, yazdığı haberdeki tüm bilgileri zaten savcının Ahmet Özer hakkındaki tutuklanma dilekçesinden aldığını belirterek hakkında alınan kararın kendi kendisini çürüttüğünü ifade etti. Dolayısıyla cümleleri çarpıtma veya dilekçede yer almayan bilgileri yazmasının söz konusu olmadığını vurguladı.
Furkan Karabay’ın dosyasına konulan ve “terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterdiği” suçlaması, gerçeği değil, keyfi ve siyasi bir kararı yansıtmaktadır. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, terörle mücadele eden kişileri hedef gösterme suçunun yargı tarafından aşırı geniş ve muğlak yorumu, bugüne kadar çok sayıda dava açılmasına neden olmuştur. Bu madde, açıkça basın mensuplarının sesini kısmaya yönelik bir uygulamayı hayata geçirmiştir. Gazeteci Furkan Karabay’ın kaçma şüphesi olduğu varsayılarak alelacele tutuklanmasına tepkiler gittikçe büyüyor. CHP, DİSK Basın-İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Sınır Tanımayan Gazeteciler başta olmak üzere muhalif medya kuruluşları, önyargılı ve özgür haber yapan medyayı sindirme amaçlı yapılan tutuklamaya itiraz ederek gazeteci Furkan Karabay’ın acilen serbest bırakılmasını istediler.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Meslektaşımızın tutuklanmasını protesto ediyoruz. En kısa sürede serbest bırakılmasını istiyoruz. Haberi halkla paylaştığı için bir gazetecinin suçlanması, dava açılması ve tutuklanması hukuka aykırıdır. Gazetecileri tutuklayarak yurttaşların gerçeği bilme hakkını engellemekten vazgeçin! Gazetecilik suç değildir. Gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek anayasal bir suçtur. ‘Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü’ demokratik toplumların temelidir.”
Avrupa’da görev yapan gazeteciler olarak, Furkan Karabay’ı hedef gösteren ve tutuklayanları şiddetle kınıyor; toplumun haber alma özgürlüğünü baskı ve şiddetle engellediği için iktidarı yasalara uymaya davet ediyoruz.
Orta Doğu’da savaş bir yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), son aylarda dikkatini ve çabalarını öncelikle İsrail ordusunun saldırılarında 130’dan fazla medya çalışanının öldürüldüğü Gazze’ye odakladı. Gazeteciler ve muhabirler Gazze Şeridi’nin her yerinde tehdit altında ve şimdi Lübnan’da da İsrail ordusunun tehlikesine maruz kalıyorlar. RSF, İsrail ve Batı Şeria’daki medya çalışanlarına gözdağı verilmesini de defalarca eleştirdi.
Şiddet uygulanan saldırıları bildirin
İçinde bulunduğumuz 2024 yılı için, Filistin yanlısı gösteriler çerçevesinde medya çalışanlarına yönelik şiddet içeren saldırılarda bir artış olduğu RSF tarafından çok net bir şekilde belgeleniyor. Orada, bir yandan göstericiler gazetecilere defalarca fiziksel şiddetle tepki gösterirken, diğer yandan polis basın çalışmalarını engellemek ve medya çalışanlarına saldırmakla suçlanıyor.
Basın özgürlüğü ihlallerini bildirin
RSF, bu tür gösterileri haber yapan ve örneğin Filistinlilerin çektiği acıları belgelemek isteyen medya çalışanlarının işlerinin yazı işleri ofisleri tarafından kısıtlandığına veya engellendiğine dair sürekli şikayetler alıyor. Bu konuda daha net bir resim elde etmek için RSF, etkilenenlere de kuruluşla iletişime geçmelerini öneriyor.
Basın özgürlüğü ihlalleri, diğer şeylerin yanı sıra, bir medya çalışanının işten çıkarılması; haber veya makalelerin istişare edilmeden kaldırılması veya değiştirilmesinden sonra sözleşmelerinin geri çekilmesini içerebilir.
RSF, 2020 yılından bu yana aşağıdaki adreslerde medya çalışanlarına yönelik saldırıları topluyor. Elde edilen veriler, 2025 baharında yıllık kapanış programına dahil edilecektir.
Kontakt
ALMANYA Reporter ohne Grenzen e. V. c/o Publix, Hermannstr. 90 12051 Berlin
Bugün Türkiye’de; haksız ve hukuksuz verilen yayın durdurma, idari para ve en son Açık Radyo’ya verilen yayın durdurma kararında görüldüğü gibi halkın haber alma özgürlüğü ihlal ediliyor. Bunun en son örneği Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kararıyla yayını durdurulan, lisansı iptal edilen Açık Radyo’dur.
RTÜK aldığı bu kararıyla kamu yararını gözetmeden basın ve ifade özgürlüğünü hiçe sayarak Anayasaya aykırı davranmıştır.
Anayasamızın 26. ve 28 Maddesi’nde açıkça “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Basın hürdür, sansür edilemez.” yazıyor.
Otuz yıldır yayın hayatını sürdüren ve RTÜK kararıyla yayını durdurulan ve internet yayın lisansını da kaybeden Açık Radyo’ya verilen bu ceza kabul edilemez.
RTÜK aracılığı ile verilen bu cezalar, yayın durdurmalar ve uygulanan sansür ortada. İktidarın bu uygulamaları Anayasal güvence altında olan ifade ve basın özgürlüğüne vurulmuş birer darbedir.
RTÜK’ün aldığı bu karar Anayasaya aykırıdır!
RTÜK’ün altığı bu karar basın özgürlüğüne darbedir!
RTÜK halkın haber alma hakkını ihlal ediyor!
RTÜK iktidarın sansür aygıtı gibi çalışıyor!
Gazetecilik suç değildir!
Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak RTÜK’ün Açık Radyo’nun yayınını durdurmasını ve lisansının iptal edilmesini şiddetle kınıyoruz.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu adına
Türkiye’de halkı bilgilendirerek güç odaklarını haber ve yazılarıyla rahatsız eden gazetecilere tehdit yağıyor. Son olarak yaptığı haberler nedeniyle Cumhuriyet gazetesi yazarı Murat Ağırel hedef gösterildi ve tehdit edildi.
Gazetecilik değil, gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek suçtur. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelidir.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB)olarak Ağırel’i hedef gösterenleri ve ölümle tehdit edenleri kınıyor, ülkeyi yönetenleri gerekli önlemleri almaya ve acilen adım atmaya çağırıyoruz. Gazetecilik suç, Ağırel yalnız değildir.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği(ATGB) Yönetim Kurulu adına Recai Aksu (Başkan)
İsveç’te yaşamını sürdüren üyemiz gazeteci Seda Şanlıer Türkiye’ye girerken Sabiha Gökçen havalimanında polis tarafından alıkonuldu. Şanlıer, 2020 yılında Tele 1 kanalında, İsveç’te tedavi edilmediği iddiasıyla özel uçakla Türkiye’ye getirilen Emrullah Gülüşken hakkında yaptığı haber nedeniyle hükümet yanlısı basın ve yandaşlar tarafından yoğun saldırılara uğramıştı.
Şanlıer, 25 Haziran Salı günü Almanya Dortmund havalimanından saat 14:50’den kalkan PC1052 Pegasus Hava Yolları uçağıyla Sabiha Gökçen Havalimanı’na hareket etmiş ve uçak Türkiye saatiyle 19:25’te İstanbul’a inmiştir. Seda Şanlıer, 19:44’te bir yakınına “beni alacaklar galiba” diye yazmış, ardından da yolculardan biri gazeteci arkadaşımızın yakınlarına Şanlıer’in alındığını duyurmuştur.
Bu tür alıkoyma ve gözaltı gibi yöntemlerle yurtdışında yaşayan gazetecilere gözdağı vermeyi ve yıldırmayı amaçlayan korku imparatorluğu iktidarı son olarak arkadaşımız Şanlıer’i hedef almıştır. Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak Seda Şanlıer’e yapılanı kınıyor ve yargının bir an önce devreye girerek arkadaşımızın tekrar özgürlüğüne kavuşmasını talep ediyoruz.
Gazetecilik suç değildir. Seda Şanlıer yalnız değildir. Üyemiz Seda Şanlıer’in sonuna kadar yanındayız.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına Başkan Recai Aksu
“Özgür Basın”ın olmadığı Türkiye ve Dünyada “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” Kutlu Olsun…
Gazetecilik suç değildir!
Sizlerin de bildiği gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı kararla “Basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının sansür edildiği ülkelerdeki gazetecilerin durumuna dikkat çekmek” amacıyla “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” tüm dünyada kutlanıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü aynı zamanda görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve ülkelerdeki yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla kutlanıyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü var mı ki “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nü kutlayalım?
Önceki gün 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nün İstanbul Taksim’de nasıl engellendiğini, gazetecilerin hangi koşullarda görev yaptığını hepimiz medyadan izledik.
Polis, biber gazı ve plastik mermiyle yurttaşların Taksim’e yürüyüşünü engelledi. Gazeteciler darp edildi. Saraçhane’de polis “süpürün” diye anons yaptı.1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlere biber gazı ile müdahale edilirken, eylemi izleyen gazeteciler de polis müdahalesinden etkilendi. Gazetecilerin müdahale sırasında yere düştükleri görüldü.
İktidarı ve onun politikalarını desteklemeyen onlarca gazeteci işinden oldu, AKP politikalarına yönelik en ufak eleştirileri nedeniyle gazetelerden, televizyon kanallarından kovuldu.
Kritik davalarda alınan gizlilik kararları, iktidarı rahatsız eden haberlere getirilen erişim yasakları, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla hizaye çekmeler ve ekonomik baskılar ile gazetecilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davalar ve tutuklamalar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün olmadığını gösteriyor. Her şeye rağmen kamuoyuna gerçeği ulaştırmaya çalışan gazetecilerin mücadelesi anlamlı ve önemlidir. Aslında özgür basının olmadığı Türkiye’de 3 Mayıs Dünya Basın Günü kutlamak bir şey ifade etmiyor, ancak hatırlamak ve hatırlatmak için ‘3 Mayıs Dünya Basın Günü’ önemli.
Gazetecilerin yaptığı haberlerinin gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayıldığı, sansürün ve otosansürün yaygınlaştığı bir Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ne anlama geldiği çok açıktır.
Bugüne kadar yayınlanan ulusal ve uluslararası basın-yayın meslek örgütlerinin raporları, sürgün edilen, işsiz bırakılan, sansür ve otosansüre zorlanan ve yaşamı tehdit edilen gazetecilerin durumu, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü yeterince ifade ediyor.
2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) raporuna göre; gazetecilere yönelik baskıya hız verildiği gerekçesiyle 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada.
Türkiye’deki gazeteciler özgür değil
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu‘na göre, 3 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 47 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde. TGS’nin raporuna göre son bir yılda en az 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 43 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi, 97 gazeteci gözaltına alındı ve 32 gazeteci tutuklandı.
AKP iktidarında kurumlar tahrip edildi. Hilafet ve şeriat çağrılarının yapıldığı Türkiye’de laikliğe dönük saldırılar arttı, ekonomi iflas etti ve medya kuşatıldı. İktidarın keyfi uygulamaları ve “Sansür Yasası” ile ‘gazeteciler’ baskı altında.
“Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlalleri”ni Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir!” diye basın açıklamalarıyla, Belçika ve Fransa’da Avrupa Parlamentosu’nun önünde haykırmış, Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını dile getirmiştik.
Sendikaların ve uluslararası kurumların hazırladığı raporlar, somut veriler Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.
Gazetecilere temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet
Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı yıllık raporda; “Türkiye’de insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet kararlarının devam ettiği” ifade edildi. Rapora göre Türkiye’de terörle mücadele ve dezenformasyon yasaları ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için kullanıldı.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları (AKİH) Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki gözlemlerini kayda geçirdiği 14 sayfalık raporunda, “Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün endişe verici düzeyde gerilediğini, medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olmasının demokratik tartışma ortamını engellediğini” açıkladı.
AKİH Komiseri Mijatovic, “Türkiye’de hükümetin Meclis’ten 2022’de geçirdiği İnternet Yasası ve Basın Yasası ile TCK’da yaptığı düzenlemelerle “yanlış ve yanıltıcı haber” yapmayı cezalandıracak unsurları gündeme getirdiğini ve Aralık 2022 itibariyle 700 bin internet alan adı, 150 bin URL adresi ve 55 bin X mesajının bloke edildiğini” açıkladı.
Mijatovic’in raporunda; “2023 yılında Türkiye’nin 52 tutuklama ile en çok gazeteci tutuklayan ülke olduğu” belirtildi.
IPI ‘Medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde’
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) hazırladığı rapora göre ise Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinden beri kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaşırken, Türkiye hükümeti medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına aldı.
Dünya’da Basın Özgürlüğünden örnekler…
İran’a bakalım; Mahsa Amini Eylül 2022’de başörtüsünü “düzgün” takmadığı iddiayla gözaltına alındıktan sonra, polis gözetimindeyken öldü. Shargh gazetesinden Nilüfer Hamedi ve Hammihan gazetesinden Elaha Muhammedi, “Mahsa’nın Sakız kentinde düzenlenen cenazesiyle” ilgili haber yaptılar, daha sonra da gözaltına alındılar. “kadın, hayat, özgürlük” hareketini haberleştirmekten tutuklanan 31 kadın gazeteciden beşi de halen hapiste.
Alın size 3 Mayıs Dünya Gazeteciler Günü!
Gazze’de 7 Ekim’den bu yana 22’si çalışırken 105 gazeteci öldürüldü
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher, Gazze’de 7 Ekim’den bu yana en az 22’si çalışırken 105’ten fazla gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı.
RSF’nin Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher ‘Gazze’de altı ayda 100’den fazla gazeteci öldürüldü; uluslararası toplum nerede?’ diye sordu. Gazeteci Moussa al-Zaanoon “Tüm dünyaya bilgi sağlamanın bizim görevimiz olduğunu hissettik. Sürekli babamı, annemi ve kendi hayatımı kaybetme korkusu içindeydim ama olanları bildirmenin benim görevim olduğunu anladım” diyor. Bu açıklamalar gazetecilerin hangi koşullar altında görev yaptığını gösteriyor.
Meksika’da 1995 yılından bu yana 156 gazeteci öldürüldü
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Latin Amerika bürosu müdürü Arthur Romeu gazeteciliğin Meksika’da yüksek riskli bir meslek olduğunu belirterek “1995’ten bu yana, 143’ü erkek ve 13’ü kadın en az 156 gazeteci, organize suç, cezai şiddet veya uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili konuları araştırdıkları için öldürüldü.” diyor.
Uğur Mumcu her zaman olduğu gibi yolumuzu aydınlatıyor…
Katledilen Uğur Mumcu’nun gazeteci tanımını hatırlayalım: Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.
Uğur Mumcu’nun yolunda yürümeye çalışan gazeteciler olarak ifade ve basın özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Mesleğimizi onurumuzla yapmaya devam edeceğiz ve susmayacağız.
Basının önündeki engellerin, baskıların, sansürün ortadan kaldırıldığı günler dileğiyle, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu Adına
Recai Aksu
Diese Website benutzt Cookies. Wenn du die Website weiter nutzt, gehen wir von deinem Einverständnis aus. || Bu web sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır.OKNein | Çerez istemiyorumDatenschutzerklärung