TÜRKİYE’NİN EN ÇOK İZLENEN İKİ TV KANALI AYNI GÜN KARARTILACAK! BUGÜN DE GAZETECİ TİMUR SOYKAN GÖZALTINA ALINDI.. HALK TV, SÖZCÜ TV VE GAZETECİLER SUSARSA TÜRKİYE SUSAR!

Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokratik haklara yönelik baskılar artarak devam ediyor. AKP iktidarı sadece Türkiye’de değil dünyada bir ilki başarmak üzere!.. Türkiye’nin en çok izlenen muhalif tv kanallarından HALK TV ve SÖZCÜ TV aynı gün (8 Temmuz 2025) RTÜK tarafından 10 gün süreyle karartılacak. RTÜK, ayrıca TELE1 ve NOW TV kanallarına da idari para cezası verdi. Muhalif tv kanallarına yapılan bu adaletsiz, hukuku hiçe sayan zorbaca kararları ATGB olarak protesto ediyoruz. Demokratik ülkelerde toplumların “olmazsa olmaz”ı olan kitle iletişim hakları hiçbir şekilde engellenemez. Adaleti ve hukuku yok sayan bu uygulamalar gösteriyor ki, yaşadığımız ülke “tek adam” rejimiyle anti-demokratik bir biçimde yönetiliyor.

Gün geçmiyor ki, gazeteciler tutuklanmasın. Henüz bu bildiriyi yayına veremeden gazeteci arkadaşımız Timur Soykan’ın da “X” paylaşımlarından dolayı gözaltına alındığını öğrendik. Yirmiüç yıldır hüküm süren AKP iktidarı, MHP desteği ile demokratik tüm değerleri imha ederek, hukuk dışı uygulamaları hayata geçirmeye devam ediyor. Tüm bunların yanısıra ana muhalefet partisi CHP’ye yönelik “parçalama” stratejisini de hak-hukuk dinlemeksizin sürdürmeye devam ediyor. Büyük şehirlerdeki hemen tüm CHP belediyelerinin başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. İktidar, son anketlere göre seçmen oyunun sadece % 30’unu alabilmesine karşın muhalefete ve topluma yönelik şiddetini her gün daha çok arttırıyor. Gazeteciler tutuklanıyor, tv kanalları kapatılıyor.

Avrupa, Türkiye’de yaşanan bu kaygı verici gelişmeleri elbette takip ediyor. Ancak, her zamanki gibi “yaşananlar Türkiye’nin iç meselesi, biz sadece izlemekle yetiniriz” düşüncesiyle AKP iktidarının yoluna devam etmesini sağlıyor, onaylıyorlar. İronik bakmak gerekirse; aslında Türkiye’de herşey AB/D’nin istediği ve öngördüğü şekilde devam ediyor.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, adaletin bağımsızlığını ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisini yeniden kazanmasını talep ediyoruz ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Toplumların “haber alma ve iletişim” hakları ellerinden alınamaz!
Özgür basın susturulamaz!
Gazetecilik suç değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği adına
Başkan Recai Aksu

ZENGİN MİZAH TARİHİMİZİN AYAKTA KALAN SON DERGİSİ LEMAN’A YAPILAN HAKSIZ LİNÇ GİRİŞİMİNİ, HEDEF GŌSTERME VE ŞİDDET EYLEMLERİNİ KINIYORUZ!

Düşünce ve ifade özgürlüğünü ilke edinmiş Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Leman dergisinde yayınlanan bir karikatüre yönelik hedef gösterme ve şiddet eylemlerini şiddetle kınıyoruz. Haksız ve tehlikeli bir provokasyonla karşı karşıya olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Basın ve düşünceyi ifade, yayınlama özgürlüğü çoğulcu demokrasinin temel taşlarındandır. Toplumsal kesimlerin hassasiyetlerini anlamakla birlikte, mala ve cana zarar verilmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Yanlış anla/şıl/manın yarattığı sorunları tehdit ve şiddetle değil, barışçı bir dille çözmeye davet ediyoruz!.

Türkiye’de mizah hemen her dönemde baskılanmış ve yasaklanmıştır. Cumhuriyet öncesi, Teodor Kasap’ın 1870 yılında çıkardığı “Diyojen” dergisinden günümüze, Ali Bey, Ay Dede, Güleryüz ve Marko Paşa, Akbaba ve Papağan gibi dergiler dönemin siyasi otoritelerince toplatıldı, kapatıldı. Yakın geçmişte, Gırgır dergisi de 12 Eylül 1980 darbesi sonrası kapatıldı. Aynı dergi, yıllar sonra Sözcü gazetesinin mizah eki olarak çıkarıldığında da bu kez “Hz Musa” karikatürü nedeniyle toplatıldı ve süresiz kapatıldı  (17 Şubat 2017). Görüldüğü gibi zengin bir mizah tarihine sahip ülkemizde bugün sadece Leman dergisi ayakta ve hayatta kalmaya çalışıyor. 

Sadece ülkemizde değil tüm dünyada kan kaybı yaşayan karikatür her türlü baskıya ve engellemeye rağmen gerçek bir “var olma” mücadelesi vermektedir. Karikatürün toplumlara ayna tutması, onların sessiz çığlığı olması siyasi otoriteler için bazen rahatsız edici olabiliyor. Karikatür okumak belli bir kültür, birikim ve zeka gerektirir. Yazısız karikatürlerin algısında yanılma yaşanabilir, bu doğaldır. Ama balonda yazılanları ve çizgilerdeki ifadeleri gerçek dışı ve etik olmayan bir şekilde yorumlamak düşünce ve mizah özgürlüğüne aykırıdır. İçişleri Bakanı’nın bu yöndeki beyanatı karikatür sanatına indirilmiş siyasi bir darbedir!. 

Leman dergisinin dört çalışanı gözaltına alındı. Aynı gün, aşırı sağcı gruplar Leman dergisinin merkezini basarak maddi zarar verdiler. Çevrede kafelerde oturan gençlere saldırdılar. Güvenlik görevlileri onları engellemek yerine izlemekle yetindi. Görünen o ki; dergi toplatılmakla kalmayacak, kapatılacak ve gözaltılar da tutuklamaya dönüşecek. Büyük olasılık, 1870 yılından bu yana zengin bir mizah arşivinin son temsilcisi Leman’ın da kapısına kilit vurulacak.

Basın ve Düşünce Özgürlüğü kısıtlanamaz!..
Gazetecilik suç değildir!..
Karikatür/cülük suç değildir!..

ATGB Yönetim Kurulu adına 
Başkan: Recai Aksu 
2.Başkan: Karikatürist Erdoğan Karayel

Tutuklanan Fatih Altaylı derhal serbest bırakılmalıdır!

Türkiye’de hemen her gün gazetecilere ve yazılı-görsel medyaya yönelik baskılar giderek artıyor. Son olarak, usta gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı. Altaylı ile birlikte Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı 19’e çıktı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın son güncel (Nisan 2025) verilerine göre tutuklu gazeteci sayısı Altaylı bile birlikte 19 gazeteciye ulaştı.

Gazeteci Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ‘tehdit içerdiği’ öne sürülen ifadeler nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul’daki evine gelen ekipler tarafından 21 Haziran 2025 Cumartesi gecesi gözaltına alındı. Altaylı 20 Haziran 2025 tarihli Youtube kanalında yaptığı yorum sonrası önce göz altına alındı sonra tutuklandı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) dediği gibi, “Fatih Altaylı’nın gözaltına alınmadan önce Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından ‘suyun ısınıyor’ diye açıklama gelmesi ise basın özgürlüğü açısından bir tehdittir. Kabul edilemez. Meslektaşımız bir an önce serbest bırakılmalıdır” görüşüne biz de ATGB olarak katılıyoruz.

Türkiye’de adalet ve hukukun iktidar tarafından siyasi amaçlara alet edilmesi hiç bir dönemde bu boyutlara ulaşmamıştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, Türkiye’de medyaya ve gazetecilere yönelik baskıların bir an önce son bulmasını talep ediyor ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Gazetecilik suç değildir!
Türkiye’deki meslektaşlarımız yalnız değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

ATGB KRT EMEKÇİLERİYLE DAYANIŞMADA!..

28 Mart 2025’ten bu yana maaşlarını alamayan KRT emekçileri 4 Haziran’dan bu yana “iş görmekten kaçınma hakları”nı kullanarak canlı yayını durdurdular.

Bu tarihten itibaren KRT sadece banttan yayın yapıyor ve emekçilerin haklarını gaspetmeye devam ediyor.
Alın terlerinin karşılığı olan maaşları başta olmak üzere “temel çalışan hakkı” olan yemek ücretlerini de alamayan KRT emekçileri kanal binasının önünde direniş nöbetlerine devam ediyor.

ATGB olarak, KRT emekçilerinin bu direnişine sahip çıkıyor ve destekliyoruz. Gazeteciliğin vazgeçilmez unsuru olan “editoryal bağımsızlık” haklarına bir an önce kavuşmaları ve mesleklerini onurlu bir şekilde icra edebilmeleri için KRT yönetimini uyarıyor ve vicdan sahibi herkesi bu emek mücadelesinin yanında olmaya ve destek vermeye davet ediyoruz.

Gazetecilik Suç Değildir!

ATGB Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

“3 MAYIS DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ” Kutlu Olsun.GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR!

Sizlerin de bildiği gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı kararla “Basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının sansür edildiği ülkelerdeki gazetecilerin durumuna dikkat çekmek” amacıyla “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” tüm dünyada kutlanıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü aynı zamanda görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve ülkelerdeki yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla kutlanıyor.

Türkiye’de basın özgürlüğü var mı ki “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nü kutlayalım?İktidarı ve onun politikalarını desteklemeyen onlarca gazeteci işinden oldu, AKP politikalarına yönelik en ufak eleştirileri nedeniyle gazetelerden, televizyon kanallarından kovuldu. Kritik davalarda alınan gizlilik kararları, iktidarı rahatsız eden haberlere getirilen erişim yasakları, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla hizaye çekmeler ve ekonomik baskılar ile gazetecilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davalar ve tutuklamalar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün olmadığını gösteriyor. Her şeye rağmen kamuoyuna gerçeği ulaştırmaya çalışan gazetecilerin mücadelesi anlamlı ve önemlidir. Gazetecilerin yaptığı haberlerinin gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayıldığı, sansürün ve otosansürün yaygınlaştığı bir Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ne anlama geldiği çok açıktır.

Bugüne kadar yayınlanan ulusal ve uluslararası basın-yayın meslek örgütlerinin raporları, sürgün edilen, işsiz bırakılan, sansür ve otosansüre zorlanan ve yaşamı tehdit edilen gazetecilerin durumu, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü yeterince ifade ediyor. IPI (Uluslararası Basın Enstitüsü) ‘Medyanın yüzde 95’inin hükümetin kontrolünde olduğunu belirten bir rapor yayınladı.

Uğur Mumcu her zaman olduğu gibi yolumuzu aydınlatıyor. Karanlık güçler tarafından katledilen Uğur Mumcu, sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan bir gazeteciydi. O’nun yolunda yürümeye çalışan gazeteciler olarak ifade ve basın özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz ve susmayacağız.

Türkiye’de medya özgür değil. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor. Basının önündeki engellerin, baskıların, sansürün ortadan kaldırıldığı günler dileğiyle, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü tüm basın ve medya emekçilerine kutlu olsun!

Gazetecilik Suç Değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

Gözaltına alınan Timur Soykan ve Murat Ağırel derhal serbest bırakılmalıdır!

Türkiye’de hemen her gün gazetecilere ve yazılı-görsel medyaya yönelik baskılar giderek artıyor. Son olarak, bir yasadışı bahisçinin kendisine yönelik tehdit ve şantaj yapıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunmasıyla gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel her zaman olduğu gibi yine sabahın erken saatlerinde evlerine yapılan baskınla Emniyet Müdürlüğü’ne götürülerek gözaltına alındılar.

Her iki gazeteci dostumuzun gözaltına alınma nedeni, halen yürütülmekte olan bir soruşturmada sanık durumunda bulunan Flash Tv sahibi Erkan Kork’un her iki gazetecinin de kendisine yönelik tehdit ve şantajda bulunduğu iddiası olduğu belirtiliyor. Gerçekten çok traji-komik bir suç duyurusu! Aynı zamanda yargının kimlere ve nasıl hizmet ettiği konusunda da son örneklerden birini teşkil ediyor.

Türkiye’de adalet ve hukukun iktidar tarafından siyasi amaçlara alet edilmesi hiç bir dönemde bu boyutlara ulaşmamıştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, Türkiye’de medyaya ve gazetecilere yönelik baskıların bir an önce son bulmasını talep ediyor ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Gazetecilik suç değildir!

Türkiye’deki meslekdaşlarımız yalnız değildir!

Tv kanallarının haber alma ve iletişim özgürlüğü kısıtlanamaz!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına

Başkan Recai Aksu

Avrupa’nın vicdanı ve adaleti nerede?

“ATGB” olarak soruyoruz: Suriye’de kitlesel katliamlarla “insanlık suçu” işleniyor.

Avrupa’nın vicdanı ve adaleti nerede?

Suriye’de, etnik ve dini bir temizlik yaşanıyor. Başta Aleviler olmak üzere, bölgede yüzyıllardır yaşayan Ezidiler, Dürziler ve Hıristiyanlar katlediliyor. Bugüne kadar 5 binden fazla kişi öldürüldü, 12 bin kişi zorla kaçırıldı ve 40 bin kişi de kısa sürede tutuklanarak bilinmeyen yerlere götürüldü. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, Tartus ve Hama vilayetleri başta olmak üzere 29 yerleşim yerinde toplu katliamlar gerçekleştirildi.

El Kaide bağlantılı terör örgütü HTŞ’nin (Hayat Tahrir el-Şam) gerçekleştirdiği saldırılarda, kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere binlerce masum insan katledildi. Rejime bağlı güçlerin kaydettiği sosyal medyaya düşen görüntüler, bu barbarlığın boyutlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyorken, Avrupa sessizliğini koruyor. Özellikle sosyal demokrat ve Yeşil çizgideki siyasetçilerden işlenen insanlık suçlarına yönelik ciddi bir tepki gelmiş değil.

Avrupa medyası yine bildiğimiz gibi: Görmüyor, duymuyor, konuşmuyor.

“İnsan Hakları” söylemiyle dünyaya ahlâk dersi vermeye çalışan Avrupa Birliği ortada yok. İsrail’in “kendini savunma hakkına” karşı sokaklara dökülen “woke” siyasetçiler, şimdi neden suskun? “Kadın hakları, azınlıkların korunması, din ve vicdan özgürlüğü” diyenler, Suriye’de kadınlar ve çocuklar infaz edilirken neden görmezden geliyor?

Bu soruların cevabı utanç verici bir gerçeklikte saklı: İkiyüzlülük!

Suriye’de “rejim karşıtı” olarak yıllarca desteklenen yapılar, bugün terörün ta kendisi oldu. Avrupa ise bu yapılanmaları hâlâ “muhalif” olarak görmeye devam ediyor.

AB, geçtiğimiz günlerde Brüksel’de düzenlenen bir konferansta, Suriye’ye yönelik 5,8 milyar avro yardım taahhüdünde bulundu. Bu paralar gerçekten Suriye halkına mı gidiyor yoksa masumları katleden terör şebekelerine mi?

Kısacası, Avrupa’nın desteği, terörü besleyen yapılarla mı buluşuyor?! Benzer politikayı Filistin’de de görüyoruz. Sadece sivil halk değil, görevi başındaki gazeteciler dahi katlediliyor ve Filistin’de ölen gazeteci sayısı 209’a çıktı.

Bölgedeki katliamların sona ermesi yönünde dile getirilen talepleri ATGB olarak biz de yineliyoruz:

•⁠  ⁠⁠BM ve uluslararası toplumu, Suriye’de insan hakları ihlallerinin yerinde tespit edilmesi için derhal kalıcı bir gözlem misyonu göndermeye çağırıyoruz!

•⁠  ⁠⁠Aleviler ve diğer azınlıklar için, Keseb’de acil bir insani yardım koridor açılmasını ve hastaların güvenli geçişinin sağlanmasını talep ediyoruz!

•⁠  ⁠⁠BM barış gücünün acilen bölgeye gönderilerek can ve mal güvenliğinin sağlanmasını istiyoruz!

HTŞ ve benzeri yapılar terör örgütüdür ve her türlü desteğin dışında tutulmalıdır. Aksi takdirde, bu yardımların katliamlara hizmet ettiği gerçeğiyle Avrupa yüzleşmek zorunda kalacaktır. On binlerce insanın katledildiği, kaçırıldığı ve hapsedildiği bu vahşete sessiz kalmak, faili meçhullara değil, açık faillerin suçuna ortak olmaktır,  aynı vahşetin Avrupa sokaklarına sıçramasına da göz yummaktır!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak çağrımızdır:

•⁠  ⁠Avrupa Birliği, Suriye’deki katliamları, soykırımı görmezden gelmeyi bırakmalıdır!

•⁠  ⁠Terörü kınayan değil, doğrudan durduran politikalar üretmelidir!

•⁠  ⁠Uluslararası medya, “çatışma” diyerek katliamı aklamaya derhal son vermelidir.

•⁠  ⁠⁠ Gazetecilik suç değildir!.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına

Başkan Recai Aksu

RTÜK, MUHALİF TV KANALLARINA CEZA YAĞDIRDI!..

Türkiye’de gazetecilere ve yazılı-görsel medyaya yönelik baskılar giderek artıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP belediye başkanları ve çalışanlarının tutuklanmasının ardından Şişli Belediyesi’ne de kayyum atanmasının ardından bu kez gelişmeleri haber yapan tv kanallarına RTÜK ceza yağdırdı.

Sözcü Tv’ye şimdiye kadar uygulanan cezaların çok üstünde bir kararla 10 gün ekran kapatma cezasını Tele 1, Halk TV ve Now TV’ye de idari para cezası ile program durdurma cezası verilmesini ve RTÜK’ün ayrıca, Fatih Altaylı ve İlker Canikligil’in YouTube kanallarına -72 saat içerisinde lisans alınmaması halinde- erişim yasağı getirme kararını kınıyoruz.

Türkiye’de adalet ve hukukun iktidar tarafından siyasi amaçlara alet edilmesi bu denli boyutlara ulaşmamıştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, Türkiye’deki adaletin bağımsızlığını ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisini yeniden kazanmasını talep ediyoruz ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak Türkiye’deki meslektaşlarımızla ve RTÜK’ün gazabına uğrayan Tv kanallarıyla dayanışma duygularımızı iletiyor, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. “Haber Alma ve İletişim Özgürlüğü” kapsamında sadece görevlerini yapan gazeteci arkadaşlarımıza ve çalıştıkları Tv kanallarına verilen cezalar kabul edilemez!.

Gazetecilik suç değildir!

Türkiye’deki meslekdaşlarımız yalnız değildir!

Tv kanallarının haber alma ve iletişim özgürlüğü kısıtlanamaz!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına

Başkan Recai Aksu

TÜRKİYE’DE GAZETECİLERE ŞAFAK OPERASYONU!!

Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokratik haklara yönelik baskılar artarak devam ediyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP belediye başkanları ve çalışanlarının önce gözaltına alınıp sonra tutuklanmasının ve Şişli Belediyesi’ne kayyum atanmasının yanı sıra her zaman olduğu gibi sadece görevini yapan gazetecilere yönelik uygulamalar da ne yazık ki devam ediyor.

Milyonlarca insanın ülke genelinde sokaklara çıkmasına neden olan süreçte sabaha karşı yapılan operasyonlarda NOW Muhabiri Ali Onur Tosun, foto muhabiri Bülent Kılıç, gazeteci Zeynep Kuray, AFP muhabiri Yasin Akgül, gazeteci Hayri Tunç, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı, Sendika.org muhabiri Zişan Gür, gazeteci Gökhan Kam, İzmir’de foto muhabir Murat Kocabaş ve BirGün yazarı Barış İnce gözaltına alındı.

Türkiye’de geçtiğimiz hafta yaşanan kaygı verici gelişmeler, sadece Türkiye’nin iç meselesi olmaktan çıkarak, uluslararası alanda da büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Avrupa, yaşanan gelişmeleri kaygıyla takip ediyor. Ancak, her zamanki gibi “yaşananlar Türkiye’nin iç meselesi, biz sadece izlemekle yetiniriz” düşüncesiyle yapılan haber ve yorumları da inandırıcı ve samimi bulmadığımızı belirtmek isteriz. 

Türkiye’de hukukun siyasi amaçlara alet edilmesi endişe verici boyutlara ulaştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, adaletin bağımsızlığını ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisini yeniden kazanmasını talep ediyoruz ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz!

Özgür basın susturulamaz!
Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!
Gazeteciler yalnız değildir!
Demokrasinin ve laikliğin yaşadığı bir Türkiye istiyoruz!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

TÜRKİYE’DEKİ BASKI VE SANSÜRE SON, GAZETECİLERE ÖZGÜRLÜK!


Türkiye’deki son gelişmeleri, tam demokratik ve laik bir Türkiye isteyen, demokrasi, laiklik ve hukukun üstünlüğünden yana olan bizleri kaygılandırıyor.
Gazeteci İsmail Saymaz, 2013 Gezi Parkı protestolarındaki rolü nedeniyle “hükümeti devirme girişimine yardım etmekle” suçlanarak gözaltına alındı. Son aldığımız haberlere göre, gazeteciler Elif Akgül ve Ercüment Akdeniz İstanbul’da, meslektaşımız Yıldız Tar ise Ankara’da gözaltına alındı. Gazeteciler hakkında 24 saat avukatla görüş yasağı getirildiğini öğrendik.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve büyük olasılıkla cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu (CHP) ise sabahın erken saatlerinde tutuklandı. Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İmamoğlu’nun bir sonraki seçimlerde kendisini yenebileceğini artık kesin olarak biliyor. CHP ise bu durumu bir “darbe girişimi” olarak nitelendiriyor. Muhalefet partisi CHP’nin lideri Özgür Özel, televizyonda yaptığı açıklamada, Türkiye’nin şu anda “bir sonraki potansiyel cumhurbaşkanına karşı bir darbe girişimi” yaşadığını söyledi.

Bu tutuklama olayı, artık Türkiye’nin sınırlarını aşmış durumda. Alman hükümeti, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda kişinin tutuklanmasını, Türkiye’de demokrasi açısından ciddi bir gerileme olarak değerlendirdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, “Tutuklama, İstanbul Belediye Başkanı’na yönelik artan yasal baskıların bir parçasıdır. Bizim için demokratik ilkelere ve hukukun üstünlüğüne saygı, işleyen bir demokrasinin temel koşuludur” dedi.

Avusturya Dışişleri Bakanlığı da tutuklamayı eleştirdi. Bakanlık, sosyal medya platformlarında yaptığı paylaşımda, “Hukukun üstünlüğüne saygı ve güçlü bir sivil toplum, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri açısından hayati önem taşıyor!” ifadelerine yer verdi. Avrupalı siyasiler bu antidemokratik süreci eleştirse de, Avrupa’nın Türkiye’deki otoriterleşme sürecine (doğrudan olmasa da) yönelik izlediği stratejiler, ne yazık ki bu süreci besleyen unsurlardan biri olmuştur.

Ülkemizde meydana gelen son gelişmeleri, cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve hukukun üstünlüğünden yana olan tüm vatandaşlarımız gibi kaygıyla izlemekteyiz. Hukukun siyasi amaçlara alet edildiği algısı, tüm çevrelerde yaygınlaşmaktadır. Seçmenin verdiği oyların değersizleştirilmesi, kayyım uygulamaları, ulusal iradeye, ekonomiye, toplumsal barışa ve ülkemizin dünyadaki itibarına büyük zarar vermektedir.

Medyaya, yerel yönetimlere, ekonomi dünyasına, sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere ve kültür-sanat camiasına yönelik hukuki ve siyasi baskılara artık son verilmelidir.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, adaletin ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisine geri dönmesini talep ediyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesinin önüne, her zaman olduğu gibi bugün de dimdik duracağız.

2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir!” diye haykırıyor ve özellikle Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz. AKP’nin iktidarda olduğu 23 yılda, tüm kurumların tahrip edildiğini ve laiklik ilkelerinin uygulanmadığını açıkça görmekteyiz. Buna karşın biz gazeteciler, gerçeği yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!

Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını burada bir kez daha talep ediyoruz: Gazetecilik suç değildir!
Özgür basın susturulamaz!
Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!

Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!
Gazetecilerin özgür olduğu, demokrasinin rafa kaldırılmadığı, tam demokratik ve laik bir Türkiye özleminin gerçekleştiği bir Türkiye istiyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu