Türkiye’de hemen her gün gazetecilere ve yazılı-görsel medyaya yönelik baskılar giderek artıyor. Son olarak, bir yasadışı bahisçinin kendisine yönelik tehdit ve şantaj yapıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunmasıyla gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel her zaman olduğu gibi yine sabahın erken saatlerinde evlerine yapılan baskınla Emniyet Müdürlüğü’ne götürülerek gözaltına alındılar.
Her iki gazeteci dostumuzun gözaltına alınma nedeni, halen yürütülmekte olan bir soruşturmada sanık durumunda bulunan Flash Tv sahibi Erkan Kork’un her iki gazetecinin de kendisine yönelik tehdit ve şantajda bulunduğu iddiası olduğu belirtiliyor. Gerçekten çok traji-komik bir suç duyurusu! Aynı zamanda yargının kimlere ve nasıl hizmet ettiği konusunda da son örneklerden birini teşkil ediyor.
Türkiye’de adalet ve hukukun iktidar tarafından siyasi amaçlara alet edilmesi hiç bir dönemde bu boyutlara ulaşmamıştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, Türkiye’de medyaya ve gazetecilere yönelik baskıların bir an önce son bulmasını talep ediyor ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!
Gazetecilik suç değildir!
Türkiye’deki meslekdaşlarımız yalnız değildir!
Tv kanallarının haber alma ve iletişim özgürlüğü kısıtlanamaz!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına
“ATGB” olarak soruyoruz: Suriye’de kitlesel katliamlarla “insanlık suçu” işleniyor.
Avrupa’nın vicdanı ve adaleti nerede?
Suriye’de, etnik ve dini bir temizlik yaşanıyor. Başta Aleviler olmak üzere, bölgede yüzyıllardır yaşayan Ezidiler, Dürziler ve Hıristiyanlar katlediliyor. Bugüne kadar 5 binden fazla kişi öldürüldü, 12 bin kişi zorla kaçırıldı ve 40 bin kişi de kısa sürede tutuklanarak bilinmeyen yerlere götürüldü. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, Tartus ve Hama vilayetleri başta olmak üzere 29 yerleşim yerinde toplu katliamlar gerçekleştirildi.
El Kaide bağlantılı terör örgütü HTŞ’nin (Hayat Tahrir el-Şam) gerçekleştirdiği saldırılarda, kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere binlerce masum insan katledildi. Rejime bağlı güçlerin kaydettiği sosyal medyaya düşen görüntüler, bu barbarlığın boyutlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyorken, Avrupa sessizliğini koruyor. Özellikle sosyal demokrat ve Yeşil çizgideki siyasetçilerden işlenen insanlık suçlarına yönelik ciddi bir tepki gelmiş değil.
Avrupa medyası yine bildiğimiz gibi: Görmüyor, duymuyor, konuşmuyor.
“İnsan Hakları” söylemiyle dünyaya ahlâk dersi vermeye çalışan Avrupa Birliği ortada yok. İsrail’in “kendini savunma hakkına” karşı sokaklara dökülen “woke” siyasetçiler, şimdi neden suskun? “Kadın hakları, azınlıkların korunması, din ve vicdan özgürlüğü” diyenler, Suriye’de kadınlar ve çocuklar infaz edilirken neden görmezden geliyor?
Bu soruların cevabı utanç verici bir gerçeklikte saklı: İkiyüzlülük!
Suriye’de “rejim karşıtı” olarak yıllarca desteklenen yapılar, bugün terörün ta kendisi oldu. Avrupa ise bu yapılanmaları hâlâ “muhalif” olarak görmeye devam ediyor.
AB, geçtiğimiz günlerde Brüksel’de düzenlenen bir konferansta, Suriye’ye yönelik 5,8 milyar avro yardım taahhüdünde bulundu. Bu paralar gerçekten Suriye halkına mı gidiyor yoksa masumları katleden terör şebekelerine mi?
Kısacası, Avrupa’nın desteği, terörü besleyen yapılarla mı buluşuyor?! Benzer politikayı Filistin’de de görüyoruz. Sadece sivil halk değil, görevi başındaki gazeteciler dahi katlediliyor ve Filistin’de ölen gazeteci sayısı 209’a çıktı.
Bölgedeki katliamların sona ermesi yönünde dile getirilen talepleri ATGB olarak biz de yineliyoruz:
• BM ve uluslararası toplumu, Suriye’de insan hakları ihlallerinin yerinde tespit edilmesi için derhal kalıcı bir gözlem misyonu göndermeye çağırıyoruz!
• Aleviler ve diğer azınlıklar için, Keseb’de acil bir insani yardım koridor açılmasını ve hastaların güvenli geçişinin sağlanmasını talep ediyoruz!
• BM barış gücünün acilen bölgeye gönderilerek can ve mal güvenliğinin sağlanmasını istiyoruz!
HTŞ ve benzeri yapılar terör örgütüdür ve her türlü desteğin dışında tutulmalıdır. Aksi takdirde, bu yardımların katliamlara hizmet ettiği gerçeğiyle Avrupa yüzleşmek zorunda kalacaktır. On binlerce insanın katledildiği, kaçırıldığı ve hapsedildiği bu vahşete sessiz kalmak, faili meçhullara değil, açık faillerin suçuna ortak olmaktır, aynı vahşetin Avrupa sokaklarına sıçramasına da göz yummaktır!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak çağrımızdır:
Türkiye’de gazetecilere ve yazılı-görsel medyaya yönelik baskılar giderek artıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP belediye başkanları ve çalışanlarının tutuklanmasının ardından Şişli Belediyesi’ne de kayyum atanmasının ardından bu kez gelişmeleri haber yapan tv kanallarına RTÜK ceza yağdırdı.
Sözcü Tv’ye şimdiye kadar uygulanan cezaların çok üstünde bir kararla 10 gün ekran kapatma cezasını Tele 1, Halk TV ve Now TV’ye de idari para cezası ile program durdurma cezası verilmesini ve RTÜK’ün ayrıca, Fatih Altaylı ve İlker Canikligil’in YouTube kanallarına -72 saat içerisinde lisans alınmaması halinde- erişim yasağı getirme kararını kınıyoruz.
Türkiye’de adalet ve hukukun iktidar tarafından siyasi amaçlara alet edilmesi bu denli boyutlara ulaşmamıştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, Türkiye’deki adaletin bağımsızlığını ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisini yeniden kazanmasını talep ediyoruz ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak Türkiye’deki meslektaşlarımızla ve RTÜK’ün gazabına uğrayan Tv kanallarıyla dayanışma duygularımızı iletiyor, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. “Haber Alma ve İletişim Özgürlüğü” kapsamında sadece görevlerini yapan gazeteci arkadaşlarımıza ve çalıştıkları Tv kanallarına verilen cezalar kabul edilemez!.
Gazetecilik suç değildir!
Türkiye’deki meslekdaşlarımız yalnız değildir!
Tv kanallarının haber alma ve iletişim özgürlüğü kısıtlanamaz!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına
Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokratik haklara yönelik baskılar artarak devam ediyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP belediye başkanları ve çalışanlarının önce gözaltına alınıp sonra tutuklanmasının ve Şişli Belediyesi’ne kayyum atanmasının yanı sıra her zaman olduğu gibi sadece görevini yapan gazetecilere yönelik uygulamalar da ne yazık ki devam ediyor.
Milyonlarca insanın ülke genelinde sokaklara çıkmasına neden olan süreçte sabaha karşı yapılan operasyonlarda NOW Muhabiri Ali Onur Tosun, foto muhabiri Bülent Kılıç, gazeteci Zeynep Kuray, AFP muhabiri Yasin Akgül, gazeteci Hayri Tunç, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı, Sendika.org muhabiri Zişan Gür, gazeteci Gökhan Kam, İzmir’de foto muhabir Murat Kocabaş ve BirGün yazarı Barış İnce gözaltına alındı.
Türkiye’de geçtiğimiz hafta yaşanan kaygı verici gelişmeler, sadece Türkiye’nin iç meselesi olmaktan çıkarak, uluslararası alanda da büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Avrupa, yaşanan gelişmeleri kaygıyla takip ediyor. Ancak, her zamanki gibi “yaşananlar Türkiye’nin iç meselesi, biz sadece izlemekle yetiniriz” düşüncesiyle yapılan haber ve yorumları da inandırıcı ve samimi bulmadığımızı belirtmek isteriz.
Türkiye’de hukukun siyasi amaçlara alet edilmesi endişe verici boyutlara ulaştı. 2002 yılından bu yana Avrupa çapında faaliyetlerini yürüten Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak, adaletin bağımsızlığını ve hukuk devletinin özgürce karar verme yetkisini yeniden kazanmasını talep ediyoruz ve “Gazetecilik suç değildir!” diye bir kez daha haykırıyoruz. AKP’nin 23 yıllık iktidarında olduğu gibi, biz gazeteciler, her zaman gerçeği yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!
Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz!
Özgür basın susturulamaz! Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük! Gazeteciler yalnız değildir! Demokrasinin ve laikliğin yaşadığı bir Türkiye istiyoruz!
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına Başkan Recai Aksu
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı öncülüğünde, gazeteci yazar Uğur Mumcu ve aydınlarımız anısına düzenlenen 31. Adalet ve Demokrasi Haftası, 24-31 Ocak 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Türkiye’de soruşturmacı gazeteciliğin öncüsü Uğur Mumcu, birçok genç gazetecinin fikirlerini şekillendiren ve birçok insanı gazeteciliğe çeken öncü bir gazeteciydi. Ülkemizde birçok kaynaktan haberi doğrulatan, bununla da yetinmeyip bilgi ve belgeye dayalı araştırmacı soruşturmacı bir gazeteciliğin altyapısını kurdu. Mumcu yaşasaydı bugün birçok karanlık ilişki ve yolsuzluğu ortaya çıkarırdı. Büyük bir olasılıkla da içeriye atarlardı. Mobilya dosyasından rabıtaya, yolsuzluklardan Abdi İpekçi cinayeti ve Papa suikastine, Suudi sermayesinden terör ilişkilerine varıncaya kadar birçok konuyu aydınlatan Mumcu’nun davası ne yazık ki aydınlatılamadı. Uğur Mumcu, güç odaklarına karşı doğrudan ve gerçekten yana olmayı en başa yazdı ve öyle de yaşadı. 31 yıl önce onu susturduğunu sananlar yanılıyorlar. Onun izinden giden meslektaşları eliyle, o hala gerçekleri yazmaya devam ediyor. Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak “Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir” diyen Uğur Mumcu’nun izinden gittiğimizi bildiriyor, basın tarihimizin onurlu kalemi Mumcu’yu katledilişinin 31. Yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. “Aydın olmanın bedelinin canla ödenmediği, pırıl pırıl, saydam, demokratik ve tam bağımsız bir Türkiye” için yılmadan mücadele edeceğimize söz veriyoruz. Uğur Mumcu katliamı bir an önce aydınlatılmalı ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Yönetim Kurulu adına Başkan Recai Aksu
ATGB Semineri: “Salgında gazetecilere hastalıktan korunma ve hijyen tedbirleri”
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) üyelerine özel, dijital seminer sundu.
Moderasyonunu ATGB Belçika Temsilcisi ve yönetim kurulu üyesi Fikret Aydemir’in üstlendiği semineri ATGB üyesi Ali Sönmez verdi. Toplantı dijital ortamda Zoom üzerinden gerçekleşti.
Berlin’de yaşamını sürdüren Ali Sönmez ilkyardım eğitmeni, hijyen ve beslenme uzmanı, kıdemli spor öğretmeni. 2B fabrikasında eğitim ve öğretim görevlisi olarak çalışıyor ve hemşire yetiştiriyor.
Siyaset ve sosyal bilimci Dr. Yaşar Aydın Stuttgart kentinde katıldığı bir toplantıda Türkiye’deki seçim sonrası yaşanan sürecin çok yorucu olmasına rağmen bir kaos ile sonuçlanacağına inanmadığını söyledi.
Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Dr. Yaşar Aydın konuşmasında “Erdoğan fanatik bir siyasetçi değil ve son derece zeki. Sonuçları kabul edecek. Ancak iki büyükşehir belediyesi de hem hükümetin hem de basının sıkı denetimi altında olacaktır” dedi.
ATGB (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği) ile ÇYDD Baden Württemberg (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Baden-Württemberg) işbirliğince Paul-Gerhardt-Gemeinde salonlarında düzenlenen “Türkiye AB İlişkilerinde Son Durum – Medyanın İlişkilerdeki Rolü” başlıklı toplantının konuğu olan Dr. Aydın Türkiye’deki yerel seçimleri, Avrupa’ya yansımalarını ve Türkiye ve AB ilişkilerini Türk ve Alman konuklar için değerlendirdi.
ATGB İkinci Başkanı Attila Azrak’ın moderasyonunu üstlendiği ve konuşmacıların soru yağmuruna tuttuğu Dr. Yaşar Aydın’ın anlattıklarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Türkiye’de güçler ayrılığı kalktı, yönetimde sistem değişikliğine gidildi. Tüm baskılara ve korku atmosferine rağmen 31 Mart seçimlerinde halk demokrasi talebini sandıkta ortaya koydu.
“AVRUPA’NIN İLGİSİ DÜŞÜK OLDU”
Türkiye’deki seçimlere Avrupa’nın ilgisi ise ne yazık ki düşük oldu. Bunda ‘Nasıl olsa bir şey değişmez’ yönündeki bakış açısı etkili oldu sanırım. Alman medyasının ise Türkiye’deki yerel seçimlere yönelik yaptığı habercilik çok dar kaynaklardan okura aktarıldı. Alman medyası Türk halkının nabzını tutan habercilik yapamadı.
“AKP GÜCÜNÜ AB İLE PAYLAŞMAK İSTEMEZ”
31 Mart seçimleri Türkiye’de hâlâ güçlü, aktif ve cesur bir kesim olduğunu Avrupalılara da göstermiş oldu. Öte yandan üyelik müzakereleri askıya alınmış olan ve bazı Avrupalı politikacılar tarafından iplerin tamamen koparılması istenen Türkiye’ye de şöyle bir dönüp bakalım. Birincisi, Türkiye artık eskisi gibi değil. Dünyada söz sahibi olmayı talep eden bir duruşu var. Büyük güçlerin siyasetini etkileyebilen, zaman zaman da onlara rağmen kararlar alıp uygulayabilen orta kuvvetteki bir ülke konumunda. Amerika’nın egemenliğinin zayıfladığı ve Türkiye ile baş edemediği dönemlere örnek gösterirsek biri 70’li yıllarda Kıbrıs Harekâtı, diğeri ise 2016 ve 2018’de Suriye’ye girilmesi. Ayrıca AKP iktidarı AB’nin buyruklarına ve kararlarına boyun eğmeyeceği bir noktada. AB üyeliği içerde AKP’nin gücünü azaltacaktır ki, bunu Erdoğan istemez. Söz sahibi olmak ister.
“TÜRKİYE RUSYA YAKINLAŞMASI BİR TAKTİK”
Avrupa Birliği’ni ben bir barış projesi olarak görüyorum. Eskiden birbirine düşman olan Almanya ve Fransa bugün Avrupa Parlamentosu’nda birlikte karar veriyor. Türkiye’nin ise NATO’dan çıkmayacağı düşüncesindeyim. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması bir taktik. NATO’dan çıkan bir Türkiye Rusya için cazip olmayacaktır. Oyuncağı haline gelecektir ve Türkiye bunu çok iyi biliyor.
“SÜREÇTE TÜRKİYE KENDİ DURUMUNU ZORA SOKTU”
AB, Türkiye ile ilişkileri dondurabilir ancak ilişki toptan koparılmamalı. Avrupa’nın 1963 yılından bu yana Türkiye’yi kapının önünde oyaladığı iddialarını dillendirirken şu noktaları da es geçmemek gerekiyor. Türkiye’de o tarihten bu yana tam iki buçuk askeri darbe oldu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit AET’yi istemediğini açıkladı. Bu arada basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri, insan haklarına saldırılar ve demokrasiye vurulan darbe de Türkiye’nin AB karşısında zayıflamasına yol açtı. İmtiyazlı ortaklık ise çok gereksiz bir adım olacaktır. Türkiye zaten Gümrük Birliği’nde. Ayrıca Türkiye bugüne kadar Almanya’nın avantajlı olduğu asimetrik bir ilişki içindeydi. Bugün ise mülteci anlaşması ile elini güçlendirdi.
MUHALEFETİ DE ELEŞTİRDİ
Açıkçası muhalefete de eleştiride bulunmak gerekiyor. CHP referandumda kendi seçmenini bloke eden bir davranış içine girdi. HDP ise yıllar önce çok önemli taktiksel bir hata yaptı. HDP’nin o dönemdeki lideri Selahattin Demirtaş seçimlerde “Sizin asla başkan olmanıza izin vermeyeceğiz” dedi.
“SONUÇLARI KABUL ETMEZSE…”
Bakın hâlâ Avrupa Konseyi gözlemcilerini geri çekmedi. AKP şu anda taktiksel davranıyor ve zaman kazanmak istiyor. Erdoğan seçim sonuçlarını kabul etmezse ekonomide çok ciddi bir sarsıntı da meydana gelebilir. Erdoğan’ın fanatik bir siyasetçi olmadığına inanıyorum. Ama gücü elinde bulundurmayı seviyor. Bununla birlikte zeki bir politikacı olduğunu düşünüyorum ve sonuçları kabul edeceğini tahmin ediyorum. Seçim sonrası Türkiye’de yaşanan süreç çok yorucu ve Avrupa’dan da endişe ile izleniyor. Hukuki açıdan uygun olabilir ama politik açıdan ne yazık ki kesinlikle doğru değil. Zaman kazanmak istiyorlar ve uzun yıllardan bu yana ellerinde tutukları güce ortak istemiyorlar. Ancak yine de sonuçları kabul edecekler. Bir kaos yaşanacağına ise inanmıyorum. Diğer taraftan medyayı kontrolü altında tutan Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a da başkanlığına sıkı markaj uygulayacağını söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Türkiye bu kutuplaşmadan bir an önce kurtulmalı. CHP ise rövanş alma hatasına düşmemeli. AKP 2008 sonrası rövanş almaya kalkarak büyük hata yaptı.”
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) “Türkçe varsa, Türkçe medya da var” kampanyası kapsamında 2019’un Mart ayında düzenlemeyi hedeflediğimiz sempozyumun hazırlıklarına başladık.
ATGB ekibinin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin temsilcilerin de önerileri ile katıldığı planlama buluşması Frankfurt kentinde yaklaşık gerçekleşti.
Avrupa’daki Türkçe medyayı Frankfurt’ta iki gün boyunca siyaset, medya, sanat, kültür ve bilim dünyasından isimler mercek altına alacak.
“Avrupa’daki Türkçe medya” sempozyumu / haftası hazırlıkları başladı.
Avrupa’da ilk kez basılan ve dağıtılan Türkçe gazete Akşam gazetesi oldu. Akşam gazetesi, Altan Öymen yönetiminde 3 Şubat 1969 tarihinde Hannover’de yayın hayatına başladı
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak önümüzdeki sonbahar döneminde düzenlemek istediğimiz sempozyumunun planlanması için Frankfurt’ta 1 Temmuz 2018 Pazar günü toplanıyoruz.
ATGB yönetim kurulunun yanı sıra öneri ve saptamaları ile planlamaya katkıda bulunacak üyelerimizi ve arkadaşlarımızı da bu buluşmada yanımızda görmek istiyoruz.
Toplantıya medyanın yanı sıra kültür sanat, siyaset dünyasından ve stk’lardan da dostlar davetlidir.
Buluşma Yeri
gang&gäbe am Main
Walther-von-Cronberg-Platz 1
60594 Frankfurt am Main – Sachsenhausen
Walther-von-Cronberg-Platz
Telefon: +49 69 5800 505 17
Almanya’nın Heidelberg kentinde düzenlenen bir toplantıda Türkiye’deki medya özgürlüğüne yönelik ağır saldırılar masaya yatırıldı, dünyanın en büyük cezaevin dönüşen Türkiye’deki gazetecilerle dayanışmanın yolları konuşuldu.
Heidelberg İnterkültürel Merkezi salonlarındaki toplantıya Birlik’90 / Yeşiller partili siyasetçi Memet Kılıç ve Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) yönetim kurulu üyesi Kemal Çalık konuşmacı olarak katıldı.
Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Baden Württemberg Teşkilatı’nın düzenlediği dayanışma toplantısını Arndt Knödel yönetti.
Diese Website benutzt Cookies. Wenn du die Website weiter nutzt, gehen wir von deinem Einverständnis aus. || Bu web sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır.OKNein | Çerez istemiyorumDatenschutzerklärung