BUGÜN 10 OCAK “ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ”“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR!”

2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren ATGB (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir” diye haykırıyor, özellikle Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz. Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir ortamda bizlerin sessiz kalması elbette düşünülemez. AKP’nin iktidarda olduğu 23 yılda tüm kurumların tahrip edildiğini ve laiklik ilkelerinin uygulanmadığını açıkça görmekteyiz. İktidarın keyfi uygulamaları ve Sansür Yasası ile baskının en ağırını yaşamamıza rağmen; biz gazeteciler, gerçeği yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!..

Türkiye’de gazeteciler sadece yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevlerinde tutuluyor. Gazetecilerin özgürlüğünü yitirmesi, toplumumuzun haber alma hakkını, ülkemizin de demokrasisini kaybetmesi anlamına geliyor. Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımız serbest bırakılmalı. Çünkü gazetecilik suç değildir!.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) bu ayın başlarında paylaştığı verilere göre, geçtiğimiz yıl dünya genelinde 104 gazeteci öldürüldü. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından hazırlanan bir başka rapora göre gazetecilerin mesleki faaliyetleriyle “doğrudan ilişkili” olduğu düşünülen cinayetlerde toplam 54 gazeteci öldürüldü. Her iki örgüt de Filistin’in gazeteciler için dünyadaki en ölümcül yer olduğunu ortaya koyuyor. IFJ tarafından bildirilen 104 cinayetin yarısından fazlası Gazze’de görev yapan Filistinli medya çalışanlarıydı.

Dünya geneline baktığımızda, ortalama üç günde bir gazeteci öldürülüyor. Son olarak Hindistan’ın Chhattisgarh Eyaleti’nde görev yapan gazeteci Mukesh Chandrakar, usulsüzlüğünü ortaya çıkaran bir müteahhit tarafından öldürüldü. Görüldüğü gibi, hem ülkemizde hem dünyada “Basın Özgürlüğü” hiçe sayılıyor. Görevleri sadece “haberi kitllelere iletmek” olan “çalışan gazeteciler” büyük risk altında ve can güvenlikleri olmaksızın işlerini yapmaya çalışıyorlar. Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Türkiye’deki ve dünyadaki meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve onlarla sonuna kadar dayanışacağımızı bildiriyor, gazetecilğin suç olmadığını bir kez daha vurguluyoruz!

Gazetecilik suç değildir!
Özgür basın susturulamaz!
Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!
Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

GAZETECİ ÖZLEM GÜRSES YALNIZ DEĞİLDİR!..

GAZETECİ ÖZLEM GÜRSES YALNIZ DEĞİLDİR!.. GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR!

Türkiye’de halkı bilgilendirerek güç odaklarını haber ve yazılarıyla rahatsız eden gazetecilere yönelik tehditler ve gözaltılar devam ediyor.

Son olarak, kişisel youtube kanalında yaptığı bir yorum nedeniyle gazeteci Özlem Gürses, Ankara’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirildi.

TSK’yı suç örgütü olarak gösterdiği suçlamasıyla ifadesi alınan Gürses’in Çağlayan Adliyesi’ne getirilmesi bekleniyor.

İfadesinde kendisine atfedilen suçlamaları reddeden Gürses, sadece ifade özgürlüğü kapsamında yorum yaptığını belirtti.

Daha önce de Murat Ağırel, Timur Soykan ve Nasuh Mahruki de aynı nedenlerle gözaltına alınmış ve kısa sürede serbest bırakılmışlardı.

İktidar tarafından sıkça kullanılan “algı” yöntemi toplumların haber alma özgürlüğüne yönelik anti-demokratik bir uygulamadır.

Gazetecilik değil, tam tersi gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek suçtur.

Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü demokratik toplumların temelini teşkil eder.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak Özlem Gürses’in hedef gösterilerek gözaltına alınmasını protesto ediyoruz.

Ülkeyi yönetenlere, demokratik hak ve özgürlüklere karşı daha duyarlı olmalarını ve gerekli işlemlerin acilen yapılmasını öneriyoruz.

Gazetecilik suç değildir!

Gazeteci Özlem Gürses yalnız değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB)

Yönetim Kurulu adına Recai Aksu (Başkan)

ATGB’den Gazeteci Hilal Köylü’nün Devlet Bahçeli tarafından tehdit edilmesine tepki

Sayın basın emekçisi arkadaşlarımız,
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, sloganlaşmış cümlemizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz:
“Gazetecilik Suç Değildir!”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısı sonrası kendisine soru soran Gazeteci Hilal Köylü’ye sinirlenerek tepki gösterdi. Serbest Tv Muhabiri Hilal Köylü’nün, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aranızda çözüm süreci konusunda bir görüş ayrılığı var mı?” sorusu karşısında; “Basın mensubu kardeşlerim Türkiye’yi tahrik edici bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin!” dedikten sonra Hilal Köylü’nün gözlerinin içine bakarak “Vazgeçemiyorsan mesleğini bırak!” dedi.

“Bir meslektaşımızın iktidar ortağı MHP genel başkanı Devlet Bahçeli tarafından sorduğu soruya karşılık açıkça tehdit edilmesini protesto ediyoruz. Siyasilerin, sadece görevlerini yapan basın mensuplarına yönelik tehditkar tavırları ve söylemleri “kitlelerin haber alma özgürlüğüne” aykırıdır ve asla kabul edilemez!

Gazetecileri tehdit ederek, gözaltına alarak ve tutuklayarak yurttaşların gerçeği bilme hakkını engellemekten vazgeçin! Gazetecilik suç değildir.
Gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek anayasal bir suçtur. “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü” demokratik toplumların temelidir.”

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak meslektaşımız Hilal Köylü’yü tehdit eden ve hedef gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi şiddetle kınıyoruz. Siyasilerin toplumun haber alma özgürlüğünü baskı ve şiddetle engellemeye yönelik söylemlerinin son bulmasını istiyoruz.

Gazetecilik Suç Değildir!..
Gazeteci Hilal Köylü Yalnız Değildir!..

Gazetecilik suç değildir: Furkan Karabay yalnız değildir!

Sayın basın emekçisi arkadaşlarımız,
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, artık sloganlaşmış cümlemizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz: “Gazetecilik suç değildir!”

Türkiye’de halkı bilgilendirerek güç odaklarını haber ve yazılarıyla rahatsız eden gazetecilere yönelik tehdit, gözaltı ve tutuklamalar ne yazık ki devam ediyor.
Son olarak, Esenyurt Belediyesi’nde görevinden alınan ve yerine kayyum atanan Ahmet Özer hakkında yaptığı haberler nedeniyle “10Haber” muhabiri Furkan Karabay önce gözaltına alındı, sonra da sorgusuz sualsiz tutuklandı.
Savcılık, sevk yazısında Karabay’ın paylaşımlarının gerçeğe aykırı, kamu barışını bozmaya yönelik ve kamu görevlisine hakaret içerdiğini belirterek tutuklandığını açıkladı.

Furkan Karabay, yalnızca gazetecilik görevini yerine getirdiğini, yazdığı haberdeki tüm bilgileri zaten savcının Ahmet Özer hakkındaki tutuklanma dilekçesinden aldığını belirterek hakkında alınan kararın kendi kendisini çürüttüğünü ifade etti. Dolayısıyla cümleleri çarpıtma veya dilekçede yer almayan bilgileri yazmasının söz konusu olmadığını vurguladı.

Furkan Karabay’ın dosyasına konulan ve “terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterdiği” suçlaması, gerçeği değil, keyfi ve siyasi bir kararı yansıtmaktadır. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, terörle mücadele eden kişileri hedef gösterme suçunun yargı tarafından aşırı geniş ve muğlak yorumu, bugüne kadar çok sayıda dava açılmasına neden olmuştur. Bu madde, açıkça basın mensuplarının sesini kısmaya yönelik bir uygulamayı hayata geçirmiştir.
Gazeteci Furkan Karabay’ın kaçma şüphesi olduğu varsayılarak alelacele tutuklanmasına tepkiler gittikçe büyüyor. CHP, DİSK Basın-İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Sınır Tanımayan Gazeteciler başta olmak üzere muhalif medya kuruluşları, önyargılı ve özgür haber yapan medyayı sindirme amaçlı yapılan tutuklamaya itiraz ederek gazeteci Furkan Karabay’ın acilen serbest bırakılmasını istediler.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Meslektaşımızın tutuklanmasını protesto ediyoruz. En kısa sürede serbest bırakılmasını istiyoruz. Haberi halkla paylaştığı için bir gazetecinin suçlanması, dava açılması ve tutuklanması hukuka aykırıdır. Gazetecileri tutuklayarak yurttaşların gerçeği bilme hakkını engellemekten vazgeçin! Gazetecilik suç değildir. Gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek anayasal bir suçtur. ‘Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü’ demokratik toplumların temelidir.”

Avrupa’da görev yapan gazeteciler olarak, Furkan Karabay’ı hedef gösteren ve tutuklayanları şiddetle kınıyor; toplumun haber alma özgürlüğünü baskı ve şiddetle engellediği için iktidarı yasalara uymaya davet ediyoruz.

Gazetecilik suç değildir!
Furkan Karabay yalnız değildir!
Furkan Karabay derhal tahliye edilmelidir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB)

Basın özgürlüğü Ortadoğu’da baskı altında

Orta Doğu’da savaş bir yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), son aylarda dikkatini ve çabalarını öncelikle İsrail ordusunun saldırılarında 130’dan fazla medya çalışanının öldürüldüğü Gazze’ye odakladı. Gazeteciler ve muhabirler Gazze Şeridi’nin her yerinde tehdit altında ve şimdi Lübnan’da da İsrail ordusunun tehlikesine maruz kalıyorlar. RSF, İsrail ve Batı Şeria’daki medya çalışanlarına gözdağı verilmesini de defalarca eleştirdi. 

Şiddet uygulanan saldırıları bildirin

İçinde bulunduğumuz 2024 yılı için, Filistin yanlısı gösteriler çerçevesinde medya çalışanlarına yönelik şiddet içeren saldırılarda bir artış olduğu RSF tarafından çok net bir şekilde belgeleniyor. Orada, bir yandan göstericiler gazetecilere defalarca fiziksel şiddetle tepki gösterirken, diğer yandan polis basın çalışmalarını engellemek ve medya çalışanlarına saldırmakla suçlanıyor. 

Basın özgürlüğü ihlallerini bildirin

RSF, bu tür gösterileri haber yapan ve örneğin Filistinlilerin çektiği acıları belgelemek isteyen medya çalışanlarının işlerinin yazı işleri ofisleri tarafından kısıtlandığına veya engellendiğine dair sürekli şikayetler alıyor. Bu konuda daha net bir resim elde etmek için RSF, etkilenenlere de kuruluşla iletişime geçmelerini öneriyor.

Basın özgürlüğü ihlalleri, diğer şeylerin yanı sıra, bir medya çalışanının işten çıkarılması; haber veya makalelerin istişare edilmeden kaldırılması veya değiştirilmesinden sonra sözleşmelerinin geri çekilmesini içerebilir.

RSF, 2020 yılından bu yana aşağıdaki adreslerde medya çalışanlarına yönelik saldırıları topluyor. Elde edilen veriler, 2025 baharında yıllık kapanış programına dahil edilecektir.

Kontakt

ALMANYA
Reporter ohne Grenzen e. V.
c/o Publix, Hermannstr. 90 12051 Berlin

Fon: +49 30-609895330,
Fax: +49 30 609895339
kontakt@reporter-ohne-grenzen.de

AVUSTURYA
Reporter ohne Grenzen (RSF)

Helferstorferstraße 5, 1010 Wien
+43 676 6706623

info@rog.at
www.rog.at
@pressefreiheit

ATGB “Açık Radyo’nun yayınının durdurulmasını ve lisansının iptal edilmesini kınıyoruz!”

Bugün Türkiye’de; haksız ve hukuksuz verilen yayın durdurma, idari para ve en son Açık Radyo’ya verilen yayın durdurma kararında görüldüğü gibi halkın haber alma özgürlüğü ihlal ediliyor. Bunun en son örneği Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kararıyla yayını durdurulan, lisansı iptal edilen Açık Radyo’dur.

RTÜK aldığı bu kararıyla kamu yararını gözetmeden basın ve ifade özgürlüğünü hiçe sayarak Anayasaya aykırı davranmıştır.

Anayasamızın 26. ve 28 Maddesi’nde açıkça “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Basın hürdür, sansür edilemez.” yazıyor.

Otuz yıldır yayın hayatını sürdüren ve RTÜK kararıyla yayını durdurulan ve internet yayın lisansını da kaybeden Açık Radyo’ya verilen bu ceza kabul edilemez.

RTÜK aracılığı ile verilen bu cezalar, yayın durdurmalar ve uygulanan sansür ortada.  İktidarın bu uygulamaları Anayasal güvence altında olan ifade ve basın özgürlüğüne vurulmuş birer darbedir.

RTÜK’ün aldığı bu karar Anayasaya aykırıdır!

RTÜK’ün altığı bu karar basın özgürlüğüne darbedir!

RTÜK halkın haber alma hakkını ihlal ediyor!

RTÜK iktidarın sansür aygıtı gibi çalışıyor!

Gazetecilik suç değildir!

Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak RTÜK’ün Açık Radyo’nun yayınını durdurmasını ve lisansının iptal edilmesini şiddetle kınıyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu adına

Başkan Recai Aksu

ATGB: Gazetecilik suç, Murat Ağırel yalnız değildir

Türkiye’de halkı bilgilendirerek güç odaklarını haber ve yazılarıyla rahatsız eden gazetecilere tehdit yağıyor. Son olarak yaptığı haberler nedeniyle Cumhuriyet gazetesi yazarı Murat Ağırel hedef gösterildi ve tehdit edildi.

Gazetecilik değil, gazetecileri hedef göstermek ve tehdit etmek suçtur. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelidir.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB)olarak Ağırel’i hedef gösterenleri ve ölümle tehdit edenleri kınıyor, ülkeyi yönetenleri gerekli önlemleri almaya ve acilen adım atmaya çağırıyoruz.
Gazetecilik suç, Ağırel yalnız değildir.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği(ATGB) Yönetim Kurulu adına
Recai Aksu (Başkan)

ATGB: SEDA ŞANLIER YALNIZ DEĞİLDİR

İsveç’te yaşamını sürdüren üyemiz gazeteci Seda Şanlıer Türkiye’ye girerken Sabiha Gökçen havalimanında polis tarafından alıkonuldu. Şanlıer, 2020 yılında Tele 1 kanalında, İsveç’te tedavi edilmediği iddiasıyla özel uçakla Türkiye’ye getirilen Emrullah Gülüşken hakkında yaptığı haber nedeniyle hükümet yanlısı basın ve yandaşlar tarafından yoğun saldırılara uğramıştı.

Şanlıer, 25 Haziran Salı günü Almanya Dortmund havalimanından saat 14:50’den kalkan PC1052 Pegasus Hava Yolları uçağıyla Sabiha Gökçen Havalimanı’na hareket etmiş ve uçak Türkiye saatiyle 19:25’te İstanbul’a inmiştir. Seda Şanlıer, 19:44’te bir yakınına “beni alacaklar galiba” diye yazmış, ardından da yolculardan biri gazeteci arkadaşımızın yakınlarına Şanlıer’in alındığını duyurmuştur.

Bu tür alıkoyma ve gözaltı gibi yöntemlerle yurtdışında yaşayan gazetecilere gözdağı vermeyi ve yıldırmayı amaçlayan korku imparatorluğu iktidarı son olarak arkadaşımız Şanlıer’i hedef almıştır.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak Seda Şanlıer’e yapılanı kınıyor ve yargının bir an önce devreye girerek arkadaşımızın tekrar özgürlüğüne kavuşmasını talep ediyoruz.

Gazetecilik suç değildir. Seda Şanlıer yalnız değildir. Üyemiz Seda Şanlıer’in sonuna kadar yanındayız.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

3 MAYIS DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ KUTLU OLSUN

“Özgür Basın”ın olmadığı Türkiye ve Dünyada  “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” Kutlu Olsun…

Gazetecilik suç değildir!

Sizlerin de bildiği gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı kararla “Basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının sansür edildiği ülkelerdeki gazetecilerin durumuna dikkat çekmek” amacıyla “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” tüm dünyada kutlanıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü aynı zamanda görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve ülkelerdeki yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla kutlanıyor.

Türkiye’de basın özgürlüğü var mı ki “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nü kutlayalım?

Önceki gün 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nün İstanbul Taksim’de nasıl engellendiğini, gazetecilerin hangi koşullarda görev yaptığını hepimiz medyadan izledik.

Polis, biber gazı ve plastik mermiyle yurttaşların Taksim’e yürüyüşünü engelledi. Gazeteciler darp edildi. Saraçhane’de polis  “süpürün” diye anons yaptı.1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlere biber gazı ile müdahale edilirken, eylemi izleyen gazeteciler de polis müdahalesinden etkilendi. Gazetecilerin müdahale sırasında yere düştükleri görüldü.

       İktidarı ve onun politikalarını desteklemeyen onlarca gazeteci işinden oldu, AKP politikalarına yönelik en ufak eleştirileri nedeniyle gazetelerden, televizyon kanallarından kovuldu.

     Kritik davalarda alınan gizlilik kararları, iktidarı rahatsız eden haberlere getirilen erişim yasakları, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla hizaye çekmeler ve ekonomik baskılar ile gazetecilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davalar ve tutuklamalar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün olmadığını gösteriyor. Her şeye rağmen kamuoyuna gerçeği ulaştırmaya çalışan gazetecilerin mücadelesi anlamlı ve önemlidir.  Aslında özgür basının olmadığı Türkiye’de 3 Mayıs Dünya Basın Günü kutlamak bir şey ifade etmiyor, ancak hatırlamak ve hatırlatmak için ‘3 Mayıs Dünya Basın Günü’ önemli.

    Gazetecilerin yaptığı haberlerinin gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayıldığı, sansürün ve otosansürün yaygınlaştığı bir Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ne anlama geldiği çok açıktır.

    Bugüne kadar yayınlanan ulusal ve uluslararası basın-yayın meslek örgütlerinin raporları, sürgün edilen, işsiz bırakılan, sansür ve otosansüre zorlanan ve yaşamı tehdit edilen gazetecilerin durumu,  Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü yeterince ifade ediyor.

2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) raporuna göre; gazetecilere yönelik baskıya hız verildiği gerekçesiyle 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada. 

Türkiye’deki gazeteciler özgür değil

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu‘na göre, 3 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 47 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde. TGS’nin raporuna göre son bir yılda en az 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 43 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi, 97 gazeteci gözaltına alındı ve 32 gazeteci tutuklandı.

    AKP iktidarında kurumlar tahrip edildi. Hilafet ve şeriat çağrılarının yapıldığı Türkiye’de laikliğe dönük saldırılar arttı, ekonomi iflas etti ve medya kuşatıldı. İktidarın keyfi uygulamaları ve “Sansür Yasası” ile ‘gazeteciler’ baskı altında.

      “Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlalleri”ni  Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir!” diye basın açıklamalarıyla, Belçika ve Fransa’da Avrupa Parlamentosu’nun önünde haykırmış, Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını dile getirmiştik.

     Sendikaların ve uluslararası kurumların hazırladığı raporlar, somut veriler Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.

 Gazetecilere temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet

Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı yıllık raporda; “Türkiye’de insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet kararlarının devam ettiği” ifade edildi. Rapora göre Türkiye’de terörle mücadele ve dezenformasyon yasaları ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için kullanıldı.

 Avrupa Konseyi İnsan Hakları (AKİH) Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki gözlemlerini kayda geçirdiği 14 sayfalık raporunda, “Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün endişe verici düzeyde gerilediğini, medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olmasının demokratik tartışma ortamını engellediğini” açıkladı.

      AKİH Komiseri Mijatovic, “Türkiye’de hükümetin Meclis’ten 2022’de geçirdiği İnternet Yasası ve Basın Yasası ile TCK’da yaptığı düzenlemelerle “yanlış ve yanıltıcı haber” yapmayı cezalandıracak unsurları gündeme getirdiğini  ve Aralık 2022 itibariyle 700 bin internet alan adı, 150 bin URL adresi ve 55 bin X mesajının bloke edildiğini” açıkladı.

Mijatovic’in raporunda; “2023 yılında Türkiye’nin 52 tutuklama ile en çok gazeteci tutuklayan ülke olduğu” belirtildi.

   IPI ‘Medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde’

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) hazırladığı rapora göre ise Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinden beri kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaşırken, Türkiye hükümeti medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına aldı.

   Dünya’da Basın Özgürlüğünden örnekler… 

İran’a bakalım; Mahsa Amini Eylül 2022’de başörtüsünü “düzgün” takmadığı iddiayla gözaltına alındıktan sonra, polis gözetimindeyken öldü. Shargh gazetesinden Nilüfer Hamedi ve Hammihan gazetesinden  Elaha Muhammedi, “Mahsa’nın Sakız kentinde düzenlenen cenazesiyle” ilgili haber yaptılar, daha sonra da gözaltına alındılar.  “kadın, hayat, özgürlük” hareketini haberleştirmekten tutuklanan 31 kadın gazeteciden beşi de halen hapiste.

Alın size 3 Mayıs Dünya Gazeteciler Günü!

     Gazze’de 7 Ekim’den bu yana 22’si çalışırken 105 gazeteci öldürüldü

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher, Gazze’de  7 Ekim’den bu yana en az 22’si çalışırken 105’ten fazla gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı.

RSF’nin Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher ‘Gazze’de altı ayda 100’den fazla gazeteci öldürüldü; uluslararası toplum nerede?’ diye sordu. Gazeteci Moussa al-Zaanoon “Tüm dünyaya bilgi sağlamanın bizim görevimiz olduğunu hissettik. Sürekli babamı, annemi ve kendi hayatımı kaybetme korkusu içindeydim ama olanları bildirmenin benim görevim olduğunu anladım” diyor. Bu açıklamalar gazetecilerin hangi koşullar altında görev yaptığını gösteriyor.

Meksika’da 1995 yılından bu yana 156 gazeteci öldürüldü

   Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Latin Amerika bürosu müdürü Arthur Romeu gazeteciliğin Meksika’da yüksek riskli bir meslek olduğunu belirterek   “1995’ten bu yana, 143’ü erkek ve 13’ü kadın en az 156 gazeteci, organize suç, cezai şiddet veya uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili konuları araştırdıkları için öldürüldü.” diyor.

     Uğur Mumcu her zaman olduğu gibi yolumuzu aydınlatıyor…

Katledilen Uğur Mumcu’nun gazeteci tanımını hatırlayalım: Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.

      Uğur Mumcu’nun yolunda yürümeye çalışan gazeteciler olarak ifade ve basın özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Mesleğimizi onurumuzla yapmaya devam edeceğiz ve susmayacağız.

Türkiye’de medya özgür değil. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor.  

Basının önündeki engellerin, baskıların, sansürün ortadan kaldırıldığı günler dileğiyle, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği

Yönetim Kurulu Adına

Recai Aksu

Merdan Yanardağ Serbest Bırakılmalıdır!

Merdan Yanardağ Serbest Bırakılmalıdır.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, TELE1’e yönelik kumpası anlattığı özel yayının ardından gözaltına alındı.

TELE1’in ve bağımsız medyanın yayınlarından rahatsız olan iktidar, baskı ve sansür girişimini derinleştiriyor.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması ile iktidarın baskıcı anlayışı açıkça görülüyor. Sosyal medyada troller tarafından dolaşıma sokulan “kurgu video” sonrası “ Terör örgütünü övme” suçlamasıyla soruşturma başlatılması başka türlü nasıl yorumlanabilir!

Merdan Yanardağ TELE1’de, sözlerinin bağlamından koparıldığını anlattığı ve yayınlanmayan görüntüleri yeniden yayınladığı bir özel yayına katıldı. Merdan Yanardağ, AKP ve trollerinin programında sarf edilen sözlerin kesip TELE1’E yönelik yaptıkları operasyonu anlattı.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ canlı yayında konuya ilişkin şöyle konuştu:

TELE1’e yönelik bir operasyon var. Dün geceden başlayan, benim adım üzerinden gerçekleştirilen bir kumpas operasyonu. Güya terör örgütünü ve suç olan fiili övmüşüm, iddia bu. Bizim bir yayınımız üzerine tamamen kurgu, montaj ve iftira üzerine inşa edilmiş bir suçlama kampanyası var.

Ben hiçbir terör örgütünü övmedim, hiçbir terör örgütü liderini de övmedim. Böyle bir kastım da niyetim de yok. O programda AKP milletvekili Galip Ensarioğlu’nun yeni bir çözüm süreci başlatma ve kendi iktidar alanları daralmış olan AKP’ye yeni bir alan açma çabası olduğunu dile getirdim. 6 gün önce dört soru 4 yanıt programda benim sorulara verdiğim yanıtlardan biri de Ensarioğlu’nun çıkışıydı.

Gündemdeki bu konu üzerine ben de yorumlarımı ortaya koydum Esas olarak neyi söyledim; bir AKP’nin yeni bir çözüm süreci başlatmak istediğini, Apo’ya bir af hazırlığı içinde olduğunu fakat Öcalan tecritte olduğu için bizim yürüyen pazarlığı bilmediğimizi, demokratik ülkelerde infaz yasalarında bu tip katı tecritlerin uygulanmadığını belirten bir değerlendirme yaptım. Ve esas olarak AKP’nin yeni dönemde hem bir af hazırlığı hem de Abdullah Öcalan üzerinden Türkiye’de siyaseti düzenleme girişimini eleştirdim. Bir daha altını çiziyorum; ben yurtsever ve sosyalist bir gazeteciyim. Hiçbir terör eylemini savunmayacağım gibi övmem de mümkün değildir. Övme yok, tam tersi AKP’nin övgülerine ilişkin ironik bir eleştiri var, göreceksiniz.

Geçen hafta salı günü yani 6 gün önce 4 Soru 4 Yanıt programında yaptığım değerlendirme 6 gün sonra bulunuyor. TELE1’e, bana ve bizim üzerimizden Türkiye’nin demokratik kamuoyuna ve güçlerine yönelik bir saldırı ve kumpasa dönüştürülmeye çalışılıyor.

Merdan Yanardağ TELE1’deki yukarıdaki canlı yayındaki konuşmasının ardından TELE1’in önüne gelen polisler tarafından gözaltına alındı.

2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren ATGB olarak tüm dünyaya ‘Gazetecilik suç değildir’ diye sesleniyoruz., Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz.

Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir ortamda bizlerin sessiz kalması düşünülemez.

Merdan Yanardağı gözaltına alarak gazetecileri korkutamazlar yıldıramazlar.

Merdan Yanardağ derhal serbest bırakılmalıdır.

Gazetecilik Suç Değildir

Özgür basın susturulamaz!

Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!

Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!

MERDAN YANARDAĞ KİMDİR?

Merdan Yanardağ, Sivas’ın Divriği ilçesinde 1959’da doğdu, nüfus cüzdanında doğum tarihi 24 Şubat 1961 belirtilmiş. İlk, orta, lise ve üniversite öğretimini İstanbul’da tamamladı. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi -İİTİA- (Marmara Üniversitesi) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi” alanında yüksek lisans (master) yaptı. Ardından (İstanbul) Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde sosyoloji doktorasını tamamladı.

Öğrenciliği ağırlıklı olarak Türkiye’nin çok büyük siyasal ve toplumsal bir hareketlilik ve çatışma yaşadığı 1970’li yıllarda geçti. Siyasal mücadele içinde aktif şekilde yer aldı. Gençlik örgütlerinde yöneticilik yaptı, dönemin gençlik liderleri arasında yer aldı. Üniversite son sınıf öğrencisiyken 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra tutuklandı.

Gazeteciliğe 1985 yılında Günaydın gazetesinde muhabir olarak başladı. Ardından sırasıyla Sabah, Hürriyet, Güneş, Gündem (kurucu) ve Aydınlık (kurucu) gazetelerinde muhabir, editör, Haber Müdürü, Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Koordinatörü olarak çalıştı. Kurucuları arasında bulunduğu haftalık Söz dergisinde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Genel Sekreterliği görevine (1989-1992) seçildi. BSP ve ÖDP’nin kurucuları arasında yer aldı ve bu partilerde Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği yaptı. ÖDP’den 2001 yılında ayrıldı. Yanardağ, 2014 yılında Ankara’da ODTÜ Vişnelik Tesisleri’nde bir araya gelen Türkiye’nin önde gelen sosyalistleri ve aydınlarıyla birlikte Birleşik Haziran Hareketi’nin çağırıcıları arasında yer aldı. Haziran Hareketi’nin Türkiye Yürütme Kurulu Üyeliği görevine getirildi.

Görsel medya alanına 1994 yılında HBB televizyonu ile geçti, haber programları yaptı. Sırasıyla Kanal-e (CNBC-e), Kanal 6, atv gibi televizyonlarda editör, programcı, Haber Müdürü ve Genel Müdür olarak çalıştı. Kanaltürk televizyonunun kurucuları arasında yer aldı ve Yayın Kurulu Üyeliği (2004-2009) yaptı. Kanaltürk televizyonunda 5 yıl boyunca “5. Boyut” isimli haftalık haber-analiz programları yaptı. Daha sonra Kanal Biz televizyonunu kurdu ve bir yıl boyunca (2009) Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı, 5. Boyut programını bu kanalda da sürdürdü. Daha sonra 5. Boyut programına Ulusal Kanal’da (2010-12) devam etti.

Yanardağ, 2011 yılında Yurt gazetesini kurdu, 3 yıl boyunca bu gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini, yazarlığını ve Başyazarlığını yaptı. Aynı dönemde kurduğu haftalık haber analiz dergisi Bağımsız’ın da Genel Yayın Yönetmenliğini ve yazarlığını yürüttü.

Ayrıca çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yayımlanmış yaklaşık 400 makale ve inceleme yazısı ile kendisiyle yapılmış çok sayıda söyleşi bulunuyor.

Kasım 2015’te elektronik ortamda yayın yapan ABC Gazetesi 5 Ocak 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.’ni kuran ve Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen Yanardağ, yazılarına halen bu sitede devam ediyor. Ocak 2017 itibarıyla Türksat, Digiturk ve D-Smart üzerinden yayın yapan Tele1 TV’nin de Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini sürdüren Yanardağ, bunlara ek olarak Türkiye’nin birçok bölgesinde konferanslar veriyor, panellere ve çeşitli etkinliklere de konuşmacı olarak katılıyor. Yanardağ, 2017 yılı itibarıyla Tele1’de yayınlanan 18 Dakika adlı programda Emre Kongar ile birlikte gündeme dair gelişmeleri yorumlamaktadır.

MERDAN YANARDAĞ ESERLERİ

MHP Değişti mi? Ülkücü Hareketin Analitik Tarihi, Gendaş Yayınları – 2002
Milliyetçilik MHP Faşizm, Aykırı Yayınları, (ortak kitap) – 2002
Ergenekon ve Sosyalistler, Siyah Beyaz Yayınları – 2008
Kadro Hareketi, Siyah Beyaz Yayınları – 2008
Kadro Hareketi: Dünyada ve Türkiye’de Ulusçu Sol ve Üçüncü Yol Arayışının İdeolojik Kaynakları, Destek Yayınları – 2018
Bir ABD Projesi Olarak AKP, Siyah Beyaz Yayınları – 2007
Operasyon Partisi: Bir ABD Projesi Olarak AKP, Destek Yayınları – 2013
Yeni Muhafazakarlar (Neo-Cons), Chiviyazıları Yayınevi – 2004
Yeni Muhafazakarlık Neo-Conlar Dünya’da ve Türkiye’de Post-Modern Gericilik, Destek Yayınları – 2013
Türkiye Nasıl Kuşatıldı? Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası, Siyah Beyaz Yayınları – 2009
Kuşatılan Türkiye Gülen Hareketinin Perde Arkası, Destek Yayınları – 2016
Liberal İhanet / Siyasal İslam’a Biat Edenler, Kırmızı Kedi Yayınları – 2014
Türkiye Neden Feda Edildi, Destek Yayınları – 2013
Cumhuriyetin Sonbaharı, Destek Yayınları – 2017
Darbe İçinde Darbe, Siyah Beyaz Yayınları – 2017
Medya Nasıl Kuşatıldı?, Siyah Beyaz Yayınları – 2008
Medya Nasıl Kuşatıldı?, Halk Kitabevi – 2016
İçtihad Kapısı / İslam Dünyasının Süren Ortaçağı , Kırmızı Kedi Yayınevi, 2022
Not: Açıklamamızdaki “Merdan Yanardağ Kimdir?” başlıklı bölüm Wikipedia’dan alınmıştır.