Deniz Yücel: Bir gün yeniden Türkiye’de haber yapmak istiyorum

Türkiye’de bir yıl boyunca tutuklu kalan gazeteci Yücel, Die Welt’teki yazısında kendisine destek verenlere teşekkür etti. Gazeteci, yaşadıklarını anlattığı kitabını bitirdikten sonra mesleğine döneceğini belirtti.

Bir yıl önce Türkiye’de serbest bırakılan gazeteci Deniz Yücel, tutuklanışının yıl dönümünde Die Welt gazetesi için bir yazı kaleme aldı. Okuyucularına göstermiş oldukları destek için tekrar teşekkür eden Yücel, mektupta serbest bırakılmasından bu yana neler yaptığına da yer verdi.

Serbest bırakılmasının ardından yaşadıklarını anlattığı kitabı üzerinde çalıştığını belirten Yücel,  “böylece hayatımın bu evresiyle vedalaşmak istiyorum” dedi.

Kitabı tamamladıktan sonra gazeteci olarak tekrar haber yapmaya devam etmek istediğini dile getiren Yücel “belki dünyanın başka bir yerinden belki de, serbest bırakılışımın, temel hak ihlalleri konusunda bir iyileşme işareti olmadığı Türkiye’den” ifadesini kullandı.

Serbest bırakıldıktan sonraki aylarda ağır hasta olan babasının yanında geçirdiğini paylaşan Yücel “kolay olmadı ama en azından yanındaydım. Tutsaklığımın birkaç ay daha uzun sürmesi durumunda yaşanabilecekleri düşünmek dahi istemiyorum” dedi.

Hakkında “terör örgütü propagandası” yapmak ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından açılan dava devam eden Deniz Yücel, 14 Şubat 2017’den, 16 Şubat 2018’e kadar Silivri cezaevinde kalmıştı.

16 Şubat’ta tahliyesine karar verilen Yücel, hakkında yurt dışına çıkış yasağı olmaması nedeniyle Türkiye’den ayrlmıştı. Yücel’in hakkında iddianame hazırlanmadan aylarca tutuklu kalması uluslararası tepkilere ve Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açmıştı. Yücel’in İstanbul’da yargılandığı davanın bir sonraki duruşması 11 Nisan’da.

DW,dpa/MY,GA

© Deutsche Welle Türkçe

Türk hükümeti Alman gazetecilere basın kartı vermeyi reddetti

Alman İkinci Televizyonu ZDF’in İstanbul bürosu şefi ve Tagesspiegel gazetesinin muhabiri artık Türkiye’de çalışamayacak. Basın mensuplarının akreditasyonlarının uzatılmama sebebi henüz bilinmiyor.

Bir süredir ülkede çalışan bir grup uluslararası basın mensubunun süresi dolan akreditasyonunu uzatmadığı için eleştirilere hedef olan Türk hükümetinin, iki Alman gazeteciye basın kartı vermeyi reddettiği öğrenildi. Alman İkinci Televizyonu ZDF’in İstanbul bürosu şefi Jörg Brase ve Tagesspiegel gazetesinin Türkiye muhabirlerinden Thomas Seibert’in 2019 yılı için yaptıkları basın kartı başvurusunun kabul edilmediği bildirildi. Ret kararının gerekçesi henüz bilinmiyor. Gazetecilere gelen mailde sadece 2019 yılı için basın kartının uzatılması talebiyle yaptıkları başvurunun kabul edilmediği belirtiliyor. ZDF Genel Yayın Yönetmen Vekili Bettina Schausten kararı değerlendirirken “sadece üzücü değil, aynı zamanda kesinlikle anlaşılmaz” ifadesini kullandı. Türkiye’nin bu adımıyla ZDF’in ülkeden haber geçmesini imkansız kıldığını belirten Schausten, “ZDF karara itiraz edecek, umarız Türk yetkililer kararlarını tekrar gözden geçirir.” dedi. Schausten, Alman Dışişleri Bakanlığı ile yakın temasta olduklarını aktardı. 57 yaşındaki Jörg Brase, Ocak 2018’den bu yana ZDF’in İstanbul bürosunun şefliğini üstleniyor.

22 yıldır aralıksız İstanbul’dan haber geçiyor

Thomas Seibert ise 1997 yılından bu yana aralıksız olarak, Tagesspiegel gazetesinin Türkiye’deki iki muhabirinden biri. Gazetenin diğer muhabiri, aynı şekilde 22 yıldır aralıksız olarak Türkiye’den haber geçen Susanne Güsten’in de hâlâ basın kartının uzatılması için yaptığı başvuruya cevap beklediği bildiriliyor.

Ankara’nın onayıyla yıllık olarak dağıtılan basın kartları, yabancı basın mensuplarının Türkiye’de çalışabilmesi için resmi izin niteliği taşımanın yanı sıra Türkiye’de oturma izni için de ön koşullar arasında sayılıyor. Ancak Türkiye’de görev yapan yabancı gazetecilerin yanı sıra Alman basın mensuplarının neredeyse yarısının basın kartları, sürelerinin dolmasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen yenilenmedi.

Alman hükümeti ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’den çağrı

Son olarak bazı Alman gazeteciler yeni basın kartını alamadığı için, Perşembe günü İstanbul’da yapılan AB-Türkiye Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog Toplantısı’na alınmamış, bugün Alman hükümeti, Türkiye’ye çağrı yaparak ülkedeki uluslararası basın mensuplarının çalışmalarının engellenmemesini talep etmişti. Federal Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Türkiye’deki bir grup Alman ve Avrupalı gazetecinin şu anda süresi dolan akreditasyonlarının uzatılmasını beklediklerini söylerken, Dışişleri Bakanlığından bir sözcü de, gelişmeleri “artan bir endişe ile” takip ettiklerini belirtmişti.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü de, Türk hükümetine ülkedeki uluslararası basın mensuplarının işlerini engellememe ve süresi dolan akreditasyonları uzatma çağrısı yapmıştı. RSF’ten yapılan açıklamada, gazetecilerin görevini yapmasının engellendiği ve bunun “bağımsız yabancı kaynakların haber yapmasını sınırlandırmak amacıyla” yapıldığı öne sürülmüştü.

dpa, DW/AÜ,ÖA

© Deutsche Welle Türkçe

TGS’den Sözcü açıklaması: Amaç kalan yüzde 5’i de kontrol etmek

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş, SÖZCÜ gazetesi yazarları ve yöneticileri hakkında FETÖ yapılanmasına bilerek yardım etme suçundan açılan davanın amacını, “medyada muhalif olarak kalan yüzde 5’lik kesimi de kontrol altına almak” diye tanımladı.

Durmuş, Sözcü’nün Gülen yapılanması aleyhinde yaptığı haberlere karşın örgüt üyeliği ya da yardımla suçlanmasının “akıl dışı” olduğunu belirtti.

Durmuş, “AKP iktidarı son yıllarda kendine muhalif olan tüm kesimleri terör örgütü üyeliği ya da yardım suçlaması yaparak cezalandırıyor. Sözcü gazetesi FETÖ karşıtı yayınları ile ön plana çıkarken, bugün sahibi ve yazarlarının yardım etmekle suçlanması insan aklı ile dalga geçmek anlamına geliyor. Bu tarz suçlamalarla gazetelerin ve gazetecilerin kamuoyunda itibarları zedeleniyor, zayıflaması amaçlanıyor. Bugün Sözcü gazetesine ve yazarlarına yapılmak istenen de tam budur” ifadesini kullandı.
sözcü.com.tr

PEN Türkiye: Muhalif kimlikler cezalandırılıyor

Uluslararası yazarlar birliği PEN tarafından ilan edilen 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü’nde PEN Türkiye 2. Başkanı Özcan, Türkiye’de yazar ve gazetecilerin muhalif kimlikleri nedeniyle cezalandırıldığını söyledi.

Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) 1981’den beri her yıl 15 Kasım’da düzenlediği Hapisteki Yazarlar Günü’nde PEN Türkiye Merkezi 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan DW Türkçe’ye Türkiye’deki durumu değerlendirdi.

PEN Türkiye Merkezi’nin Hapisteki Yazarlar Komitesi’nin de başkanı olan Özcan, “Söylediklerinden dolayı değil muhalif kimliklerinden dolayı cezalandırılmaya çalışılıyor insanlar ve o anlamda da Türkiye’den görünen ve görünmeyen bir beyin göçü var. Arkadaşlar yurtdışına gidiyor ya da gitmeyi düşünüyor ki, bu da Türkiye için çok büyük bir kayıp” dedi.

PEN davaları izliyor

Türkiye’deki cezaevlerinde 130’un üzerinde yazar ve gazetecinin tutuklu ve hükümlü olarak bulunduğunu belirten Özcan, cezaevinde 5 ya da 6 yazarın olduğunu geri kalanını gazetecilerin oluşturduğunu belirtti.

Özcan “Düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde bütün davaları ayrım yapmadan izliyoruz ve düşüncelerimizi basınla paylaşıyoruz. Ne yazık ki PEN Merkezi olarak yazarların yazarlık durumuyla ilgileneceğimiz yerde ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı çabamızı, emeğimizin çoğunluğunu düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine yoğunlaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki cezaevi koşulları ile ilgili olarak ise Özcan “Her cezaevinin koşulları farklı oluyor. Ben de 12 Eylül’de 10 yıl çeşitli cezaevlerinde yatan biri olarak biliyorum. Çünkü her cezaevinin müdürüne, yapısına göre değişiklikler var. Fakat tabii ki kısıtlamalar var. O kısıtlamaların en yoğun olduğu yer Silivri Cezaevi” diyor.

Sürgündeki gazeteciler

Özcan, düşünce ve ifade özgürlüğü alanındaki gerileme nedeniyle sadece cezaevinde olan yazar ve gazetecilerin etkilenmediğini söylüyor.

Özcan, “Sadece cezaevindekiler değil, sürgündeki insanlar da arkalarından boş bırakılmıyorlar. Ragıp Zarakolu abimiz bunun örneklerinden biridir. Yaptığı ettiği hiç birşey yoktur ve kırmızı bülten çıkartıldı. Yani böyle komik bir durum” şeklinde konuşuyor.

Yazar ve yayıncı Ragıp Zarakolu için 2011’de yaptığı konuşma nedeniyle açılan dava kapsamında Eylül ayında kırmızı bülten kararı alınmıştı.

Basın özgürlüğü geriliyor

Türkiye’de basın özgürlüğünün içinde bulunduğu durum, uluslararası alanda hazırlanan raporlara da yansıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün açıkladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 2002 yılında 100’üncü sıradayken 2018 yılında ise 180 ülkenin yer aldığı listede 157’inci sıraya geriledi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 8 Kasım tarihli açıklamasına göre Türkiye’de 145 gazeteci ve medya çalışanı hapiste bulunuyor.

Acil eylem çağrısı

PEN International’ın internet sayfasında 15 Kasım’a özel yayımlamış olan bildiride ise dünyanın dört bir yanında ifade özgürlüğü kapsamında düşüncelerini açıkladıkları için hedef alınan ve bazı durumlarda öldürülen yazarları ve gazetecileri korumak için acil uluslararası eylem çağrısında bulundu.

PEN’in Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı Salil Tripathi “Otoriter hükümetler giderek daha fazla cesaretleniyor ve yazarları ve gazetecileri daha fazla sayıda hedef alıyorlar. Bazıları sadece işlerini yapmak için ağır bir bedel ödüyorlar. PEN’in Hapisteki Yazarlar Günü dünya çapında özgür ifadeyi destekleyenleri bu cesur çalışma arkadaşlarımızla dayanışma içinde olmaya ve bir mesaj vermeye davet ediyor. Susturamayacaksınız, okuyucuları susturulamayacak, bizi susturamayacasınız, bu okuyucu ve yazar arasındaki bağı susturamayacaksınız” dedi.

Seda Sezer Bilen

© Deutsche Welle Türkçe

https://www.dw.com/tr/pen-türkiye-muhalif-kimlikler-cezalandırılıyor/a-46297522

Alman Meclis Futbol Takımı Türk gazetecilere karşı

Federal milletvekillerinden oluşan futbol takımı, Berlin’de Türk gazetecilerle bir maç yapacak. Bu dostluk maçı ile, dünya çapında tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekilmek isteniyor.

Alman Federal Meclis Futbol Takımı basın özgürlüğü için Türk gazeteciler ile maç yapacak. Federal milletvekillerinden oluşan takımın kaptanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Marcus Weinberg, Salı akşamı Berlin’de oynanacak maç ile dünyada tutuklu bulunan 262 gazetecinin durumuna dikkat çekmek istediklerini belirtti. Dünyada en fazla gazetecinin tutuklu bulunduğu ülke olan Türkiye’nin “dehşet listesinin başında yer aldığını” kaydeden Weinberg, maç sonrası Türk gazetecilerle ilginç sohbetler yapma fırsatı bulacaklarını söyledi.

“Basın özgürlüğü, hür ve demokrat bir toplumun en önemli temellerinden biridir” diyen CDU’lu politikacı, dünyanın her yerinde Almanya’daki gibi şartların hakim olmadığının farkında olduklarını söyledi. Bağımsız haberciliğin yapılmasına izin verilmeyen bir yerde, başka insan haklarının da ihlal edildiğinden neredeyse emin olunabileceğini belirten Alman milletvekili, “konuyu görmezden gelemeyeceklerini” vurguladı.

Federal Meclis Futbol Takımında, mecliste grubu bulunan tüm partilerden yaklaşık 80 kişi bulunuyor. Alman Milli Takımı’nın resmi formasıyla sahaya çıkan ekip senede yaklaşık 20 maç oynuyor. Takım, bu maçlarla kamuoyunun ilgisini belli konulara çekmeye veya hayır amaçlı bağış toplamaya çalışıyor.

Kaynak: DW Türkçe – Berlin

Foto: Studio Kohlmeier

 

Deniz Yücel Türkiye aleyhine tazminat davası açtı

Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel Türkiye aleyhine tazminat davası açtı.

Sınır Tanımayan Gazetesiler (RSF) örgütünün Türkiye şubesi resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada şöyle denildi:

merkezli gazetesinin muhabiri Deniz Yücel ’de bir yılı aşkın süreyle “haksız tutuklamaya uğradığı” gerekçesiyle 1 milyon TL tutarında tazminat davası açtı. Avukatı Veysel Ok’un İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açtığı dava 25 Eylül’de başlayacak.”

 

Türkiye’de otokrat rejim tescillendi

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Basın Açıklaması:

ADİL OLMAYAN KOŞULLARDA KAZANILMIŞ ZAFER, ZAFER DEĞİLDİR!

BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE 24 HAZİRAN DARBESİ…

Baskın erken seçim Türkiye’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferi ile sonuçlandı.

Adil olmayan şartlarda, OHAL koşullarında, muhalif medyanın susturulduğu bir ortamda gerçekleşen 24 Haziran seçimleri, gazetecilerin, muhalif politikacıların, öğrencilerin, hukukçuların, akademisyenlerin, aydınların cezaevinde esir edilmesinin gölgesinde gerçekleşti.

Diğer taraftan, Türkiye’nin tek kamu ajansı olan Anadolu Ajansı’nın çarpıtılmış verileriyle halkın gece boyunca aldatıldığı bir ortamda gerçekleşen 27. Dönem Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimi’nde vatandaşlar ve muhalefet, özgürlükçü demokrasi ve bağımsız bir Türkiye için el ele mücadele vererek tarih yazdı.

15 Temmuz darbe girişiminden ve 20 Temmuz sivil darbesinden bu yana uçurumun eşiğine getirilen ve Başkanlık seçimi ile otoriter rejimi tescillenen Türkiye’de bu son seçimlerden sonra artık demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilemeyeceğini üzülerek gözlemliyoruz.

Erdoğan’ın ev ödevleri ise çok:

· Ülkenin tüm kaynaklarını satıp tüketen iktidar seçim zaferi sarhoşluğundan hızlı bir şekilde ayılıp, sadece kendisinin değil halkının da altında kalması kuvvetle ihtimal ekonomik çöküntüye acil çare üretmeli.
· Yargıdan eğitime, ordudan siyasete dek derinlemesine sızmış olan siyasal İslamcı anlayış tüm kadrolardan arındırılmalı.
· Seçim kampanyaları çerçevesinde verdiği OHAL’i kaldırma sözünü tutmalı

· Yeniden adalet ve hukuk tesis edilmeli.
· Avrupa Birliği ile bağlarının tamamen kopma noktasına gelen Türkiye’nin yüzü yeniden Batı’ya çevrilmeli.
· Barış politikaları geliştirmeli, Türkiye’nin dış dünyayla ilişkilerini derhal düzeltmeli.
· Suriye meselesi ve Suriyeli mültecilere yönelik hoşnutsuzlukla baş edebilen çareler üretmeli.
· Ve elbette zaten sayısı bir avuç olan muhalif medyaya dokunmamalı.
· Basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri sona erdirilmeli.
· Cezaevindeki meslektaşlarımızın sadece gazetecilik yaptıkları için cezalandırılmalarına son verilmeli.

Umutları örgütlemeyi başaran muhalefetin güçlü mücadelesini ve Türk halkının umut dolu ve inançlı direnişini ise “yüreklendirici” olarak niteliyor, özgür, çağdaş Türkiye için umudumuzun devam ettiğini bildiriyoruz.

Hiçbir şey bitmedi. Her şey esas şimdi başladı.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu

 

 

Avrupa’nın ilk Türkçe muhalif gazetesi okurla buluştu

HUKUKSUZLUK, AYRIMCILIK VE IRKÇILIK AVRUPA POSTASI’NIN KISKACINDA

Avrupa’da neredeyse yarım asırdan bu yana Türklere göç hikayesinde eşlik eden Türkçe gazetelere, Avrupa’daki Türkçe medyadaki dönüşümün en ilginç ürünü olan Avrupa Postası da eklendi.

Büyük emek ve fedakarlıkla okurla buluşturulan, eleştirel haberciliğin düzgün Türkçe ile aktarıldığı Avrupa’daki önemli Türkçe internet gazetelerinin arasında olan Avrupa Postası, Haziran ayında print medyaya yönelerek ülke çapında dağıtımına başladı.

Avrupa Postası’nın başındaki ya da daha doğrusu tüm yükünü çeken isim ise Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Genel Sekreteri Adil Yiğit.

Avrupa Postası Yayıncısı Adil Yiğit

Avrupa’daki Türkçe yerel gazetelerin içinde bulunduğu kara tablo dolayısıyla birçok gazetecinin online gazeteye yöneldiği dönemde basın emekçisi Adil Yiğit , elini taşın altına koydu ve Almanya genelinde okurla buluşan ve aylık yayınlanan ülkenin ilk Türkçe muhalif gazetesini okurla buluşturdu.

Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan gazeteci ve yayıncı Adil Yiğit, Avrupa’da yüzlerce Türkçe yerel ve internet gazetesi bulunduğunu ve bunun da Türkçe’nin yaşatılmasında büyük önem ve değer taşıdığını kaydederek “Ancak maddi kaygılar nedeniyle, ilan endişesiyle Avrupalı Türk medya yapıcılar karşı fikir geliştiren haberciliğe mesafeli duruyorlar. Eleştirel bakış açısını sayfalarına aktarmıyorlar. Avrupa’da Türkçe medyada çok önemli olan bu boşluğu Avrupa Postası ile doldurmayı hedefliyoruz“ dedi. 

“NSU DAVASINDA TÜRKÇE MEDYA SINIFTA KALDI“

Gazeteci adil Yiğit özetle şöyle konuştu:

“Avrupa’da tırmanan ırkçılık ve sağ popülist partilerin parlamentolarda temsil edildiği bir ortamda Avrupa Postası’nın iki dilli yayını ile, ilk kez basılı olarak kamuoyuna merhaba demenin heyecanını yaşıyoruz. 2013 yılı Mayıs ayından bu yana Münih’te süren ve şu günlerde sona ermesi beklenen NSU davasında Türkçe medya sınıfta kalmıştır.  8’i Türkiye kökenli, 10 kişinin ölümünden sorumlu ırkçı NSU cinayetlerle ilgili mahkemenin takibinde ve aktarılmasında Almanca ve Türkçe medyanın üç maymunları oynaması dikkat çekicidir. Ortaya çıkışımızla Avrupa ülkelerinde yaşanan haksızlıkların, dışlanmaların ve göçmenleri ilgilendiren birikmiş birçok sorunun gündeme taşınması, temel habercilik anlayışlarımızı ibelirleyecektir.

“TÜRKİYE MERKEZLİ HABERCİLİK YAPMIYORUZ”

Türkiye merkezli politika veya haberlere sayfalarımızda yer verecek olsak da, bu çizgimizi asla belirlemeyecektir. Hiçbir örgüt, parti veya derneğin gölgesinde habercilik yapmayacağız. Toplumda ‘ötekileştirilenlere’ ve sesi duyulmak istenmeyenlere temel prensiplerimiz doğrultusunda platform sunacağız.

“GÖNÜLLÜ MUHABİRLERE İHTİYAÇ VAR”

 İlk sayımızdaki haberlerimize Almanca ve Türkçe olarak başlasak da, zaman içerisinde buna İngilizce ve Fransızca’yı da eklemeyi hedefliyoruz. Elbette ki bu konuda gönüllü muhabirlere ihtiyacımız vardır.”

Türkçe ve Almanca yayınlanan Avrupa Postası aynı zamanda posta yoluyla da sivil toplum örgütüne ulaştırılıyor. 

Stuttgart – atgb

Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma toplantısı

Almanya’nın Heidelberg kentinde düzenlenen bir toplantıda Türkiye’deki medya özgürlüğüne yönelik ağır saldırılar masaya yatırıldı, dünyanın en büyük cezaevin dönüşen Türkiye’deki gazetecilerle dayanışmanın yolları konuşuldu.

Heidelberg İnterkültürel Merkezi salonlarındaki toplantıya Birlik’90 / Yeşiller partili siyasetçi Memet Kılıç ve Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) yönetim kurulu üyesi Kemal Çalık konuşmacı olarak katıldı.

Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Baden Württemberg Teşkilatı’nın düzenlediği dayanışma toplantısını Arndt Knödel yönetti.

Ayrıntılı bilgi için tıklayın:

https://medien-kunst-industrie-bawue.verdi.de/themen/nachrichten/++co++ec351e86-2052-11e8-8a9f-525400423e78

 

 

Türkiye’deki basın özgürlüğü saldırılarına Berlin’de büyüteç

Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları ve Türkiye’deki gazetecilerle Almanya’daki meslektaşlarının dayanışma yollarını Berlin’deki Medya Galerisi’nde Reporter Ohne Grenzen (Sınırsız Gazeteciler) örgütünden Christian Mihr, yazar Ömer Erzeren, hukukçu ve dava gözlemcisi Antonia von der Behrens, Alman Gazeteciler Birliği federal düzeydeki yönetim kurulu üyesi ve Eyalet Teşkilatı Başkanı Renate Gensch, Elisabeth Kimmerle, taz gazete proje sorumlusu Ali Çelikkan ve  Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) yönetim kurulundan Kemal Çalık masaya yatırdı.

Ayrıntılı bilgi için tıklayın:

Türkei: Pressefreiheit langfristig ausgehöhlt