“Durum çok vahim, ama çok şey yapılabilir”

Dünyadaki tüm tutuklu gazetecilerin yarısına yakın bir bölümünün yer aldığı Türkiye’deki son siyasal gelişmelerin demokrasi, insan hakları, basın ve düşünce özgürlüğü gibi konularda derin bir endişe yarattığı, bu gidişin bir iç savaşa da açılabileceği kaydedildi.

Türkiye’deki tutuklu gazeteciler konusunda Ver.di Sendikası Medya Bölümü, Alman Gazeteciler Birliği (DJV) ve Avrupa Türk Gazeteciler Biriliği (ATGB) tarafından Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile işbirliği çerçevesinde düzenlenen Almanya toplantıları dizisinin Frankfurt durağında, Türkiye’de sadece medyanın değil, insanlığın da ağır bir krizden geçtiği hatırlatıldı. Ver.di Sendikası Medya Bölümü Hessen Eyaleti Yöneticisi Manfred Moos ile aynı bölümden Anja Willmann’ın sunumunda gerçekleştirilen toplantıda, aylardır Türkiye’de tutuklu bulunan Alman-Türk gazeteci Deniz Yücel’in kız kardeşi İlkay Yücel, TGS Genel Örgütlenme Sekreteri ve  Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kuleli ve ATGB yöneticisi Kemal Çalık çeşitli açıklamalarda bulundu. Kuleli’nin çevirmeni olarak toplantıya katılan ATGB kurucu üyesi gazeteci İrfan Ergi de ek yorumlarıyla tartışmalarda yer aldı.

mustafa-kuleli_02
TGS Genel Örgütlenme Sekreteri ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kuleli

Giriş konuşmasını üstlenen Manfred Moos, iki ülke gazetecileri arasındaki ilişkilerin yoğunlaştırılmasından yana görüş belirtirken, Ver.di’nin desteğiyle hazırlanan ve Silivri Cezaevi’ne gönderilen dayanışma kartpostallarının sahiplerine verilmediğini, bunların büyük bölümünün cezaevinden geri gönderildiğini hatırlattı. Moos, “Posta anlaşılan Türkiye’de, bizdekinden daha iyi çalışıyor” diye konuştu.

TÜRK MEDYASI TASFİYE EDİLDİ Mİ?

TGS adına katıldığı toplantıda geniş bilgiler veren Mustafa Kuleli, Türkiye’de medyaya yönelik yasakları örneklerle aktardı ve seçim yılında Alman siyaseti üzerinde bunlara karşı ek bir baskı yaratılması için çağrıda bulundu. Genç gazeteci, AKP iktidarının yurtdışındaki her tepkiyi kendi lehine kullanma becerisi gösterebildiğine dikkat çekti. Mustafa Kuleli ilgiyle izlenen açıklamalarında seçim yılında bulunan Federal Almanya’da, Ankara’daki baskılara karşı bazı olanaklar yattığına da işaret etti.  Almanya’nın, Türkiye’ye silah satışını sürdürdüğü, mülteci sorununu da Ankara’nı sırtından halletme yoluna girdiğini belirten Kuleli, izleyicilere “Sizler Berlin’in Deniz Yücel konusunda ciddi bir efor sarf ettiğini düşünüyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Siyaset sınıfı üzerindeki baskılar kadar, Türkiye’deki yasaklara karşı bir kamuoyu yaratılmasının da önemli olduğunun altını çizen Kuleli, örnekler vererek, tüm bu karamsar tabloya rağmen yapılacak çok iş bulunduğunu ileri sürdü.

_ome7664

Ver.di’nin medya bölümü uzmanlarından Anja Willmann da Kuleli’ye basının Türkiye’de tamamen tasfiye edildiğinin söylenip söylenemeyeceğini sordu. Kuleli, yanıtında, medyanın yüzde 5’lik bir bölümünün direndiğini, 3-4 gazete ve 1-2 televizyon kanalı ile bazı internet siteleri dışında bu sektörün tamamen esir alındığını söyledi. Ana akım medyanın ise tamamen hizaya girdiğini, burada artık araştırmacı bir haberciliğin söz konusu olmadığını kaydeden TGS yöneticisi, Almanya’da yurttaş girişimleriyle Türkçe veya Kürtçe bağımsız haber siteleri kurulmasının çok önemli olduğunu hatırlattı. Kuleli, artık otosansürün falan değil, ölüm ve işkence korkusunun Türk medyasına egemen olduğunu, iyi bir gazetecinin hapishaneyi bir tür “master çalışması” gibi görüp sineye çektiğini, sektörde ise ağır bir işsizlik yaşandığını bildirdi. Kuleli, yapılacak işler arasında ekonomik yardımlaşmanın çok önemli bir yer tuttuğunu da kaydetti.

“DENİZ TECRİT EDİLİYOR, YALNIZ”

İlkay Yücel, ağabeyi Deniz Yücel ile ilgili açıklamalarıyla ilgi topladı. “Deniz yalnızlaştırılmış durumda, ama güçlüdür, günleri okuyup yazarak geçiyor. Dünyadaki tutuklu gazetecilerin yarısına yakınının Türkiye’de olması insanı utandıran bir şey, inanılır gibi değil. Ama gerçek bu. Deniz’in dış dünya ile bağlantısını, ortada bir yasak olmamasına rağmen koparmış görünüyorlar” diyen Yücel, Türkiye’nin gerçekten karanlık bir dönemden geçtiğini söyledi. 

ATGB yöneticisi Kemal Çalık da konuşmasında Türkiye’de inanılmaz şeyler yaşandığını örnekler vererek yorumladı.

“Aslında akıl almaz olaylar nedeniyle Türkiye bir haber cenneti. Yaşananlara bakınca, birçok insanın tepkisiz kalması da anlaşılır gibi değil” diyen Çalık, işsiz gazetecilerle ekonomik dayanışma için yeni yollar bulunması gerektiğini belirtti.

Çalık, Alman siyasetine baskı yapılmasının ve Alman kamuoyunun Türkiye’deki baskılar konusunda uyarılmasının önemine de dikkat çektiği konuşmasında “Tutuklu gazetecilerle dayanışma çerçevesinde mağdur olan ailelerine yönelik bir yardım fonu oluşturulabilir örneğin. Aynı zamanda Alman Hükümeti’ne de baskı yapmak üzere Alman medyasının önde gelen gazetelerinin temsilcileri ile ATGB temsilcilerinden oluşan bir heyet Başbakan Angela Merkel’le görüşmelidir. Alman Hükümeti, Erdoğan’dan basın özgürlüğü konusunda ciddi şekilde talepte bulunmalı ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istemelidir” dedi.

_ome7650

Anja Willmann’ın “Beklentileriniz neler?” sorusunu yanıtlayan Mustafa Kuleli, şunları söyledi:

“Almanya gibi Avrupa ülkelerinden bizdeki gazeteci duruşmalarına katılacak heyetlerin gönderilmesi iyi olur. Burada bir kamuoyu yaratılmalı ve seçimler çerçevesinde siyasetçiler üzerinde de bir baskı kurulmalı. En önemlisi de burada yeni haber siteleri kurmaktır. Ancak bu sitelerin veya kanalların, Alman devletinin veya bazı kurumlarla sivil toplum kuruluşlarının mali desteğiyle değil, okurların mali desteğiyle kurulmasına biz çok önem veriyoruz.”

Toplantıda katılımcılara çok sayıda soru da yönetildi ve derinlikli bir tartışma yaşandığı gözlendi.

Frankfurt – Ömer Yaprakkıran

Avukatları Deniz Yücel’in tutukluluğuna itiraz etti

Deniz Yücel’in avukatları Die Welt gazetesi muhabirinin tutukluluk kararına itiraz dilekçesini mahkemeye sundu. İtarazın iki hafta içinde sonuçlanması bekleniyor.

Deniz Yücel’in avukatları Veysel Ok ve Ferat Çağıl Die Welt gazetesi muhabirine verilen tutukluk kararına itiraz dileçesini mahkemeye sundu. Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre Yücel’in avukatlarından Veysel Ok, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada itiraz dilekçesinde tutukluk kararının hem Türk yasalarına hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı olduğu belirtildi.
Avukatlar Ok ve Çağıl, 26 sayfalık dilekçede Türk yasalarına göre gazetecilerin, haberin yayınlanmasından sonraki en fazla dört ay içerisinde içerikten sorumlu tutulabilineceğine atıfta bulundu. Avukatlar, ancak tutuklama kararında bahsi geçen metinlerin ise çok daha eski bir tarihte yayınlandığını bildirdi.
Benzer AİHM kararları
Bununla birlikte Veysel Ok, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin daha önce benzer davalarda verdiği yargı kararlarında da “Deniz Yücel’in PKK hakında kaleme aldığı tarzdaki haberlerin basın özgürlüğünün kapsamında olduğuna” hükmettiğini vurguladı. Ok, Deniz Yücel’in ele aldığı diğer konuların da çok açık bir biçimde basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu söyledi.
Die Welt gazetesinin haberine göre Deniz Yücel’e yöneltilen suçlamalara konu olan ve Die Welt’te yayımlanan haberler, 15 Temmuz darbe girişiminin yanı sıra Türk hükümetinin Suriye, Irak ve PKK politikaları ile ilgili.
Tutukluluğa itiraz kararını da Yücel’in tutuklanmasına hükmeden hakim verecek. Kararın iki hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.
Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, 27 Şubat’ta “terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek” suçlamaları ile tutuklanarak Silivri cezaevine gönderilmişti. Türk ve Alman vatandaşı olan Deniz Yücel, tutukluluk kararından iki hata önce 14 Şubat’ta kendi isteği ile gittiği emniyette gözaltına alınmıştı.

Avrupa gazetelerinden Türkiye’ye çağrı

Avrupa’da altı gazete, Türkiye’de gözaltındaki Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel için dayanışma gösterdi. Gazeteler, Türkiye’ye ortak çağrı yaptı.

Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel için Avrupa’dan dayanışma mesajları gelmeye devam ediyor. Avrupa’nın altı ülkesinden gazeteler Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel için ortak açıklama yaparak Türkiye’ye Avrupa’nın değerlerini gözetme çağrısı yaptı.
İspanya’dan El Pais, Fransa’dan Le Figaro, İtalya’dan La Repubblica, Belçika’dan Le Soir ve İsviçre’den Tribune de Geneve ve Tages-Anzeiger gazeteleri Türkiye’de gözaltı süresinin uzatıldığı bildirilen Deniz Yücel’in serbest bırakılması için dayanışma gösterdi.
Gazeteler, Avrupa genelindeki Avrupa Gazetesi İttifakı (LENA) projesi kapsamında birlikte çalışıyor. Gazeteler insan hakları kapsamında basın ve düşünce özgürlüğü için mücadele ediyor.
Deniz Yücel için yapılan dayanışma haberlerinde basın ve düşünce özgürlüğüne vurgu yapılırken, gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin konuya dair mesajlarına da yer verildi.

16463897_308707649532493_2757004975488892928_nDeniz Yücel’e sosyal medya üzerinden destek mesajları geliyor. Alman siyasiler ve gazeteciler #FreeDeniz etiketiyle gazetecinin serbest bırakılması ve basın özgürlüğünün kısıtlanmaması çağrılarını tekrarlıyor.
Yücel’in Die Welt’deki çalışma arkadaşları Twitter üzerinden Deniz Yücel için özgürlük çağrısı yaptı.

Yeşiller Partisi Meclis Grup Başkanı Katrin Göring Eckardt Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Özgür gazetecilik olmadan, demokrasi olmaz. O yüzden Deniz’i özgür bırakın” yazdı.

Yeşiller Partisi Gençlik Kolları ise Almanya Başbakanı Angela Merkel‘i eleştiren bir paylaşım yaparak, “Merkel’in çekingenliği yanlış. Türkiye’nin otokratikleşmesini bir şey yapmadan öylece izleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Alman ve Türk vatandaşı olan 43 yaşındaki gazeteci, Türkiye Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri üzerine “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” yaptığı gerekçesiyle geçen hafta gözaltına alınmıştı.
© Deutsche Welle Türkçe
DW/GA/HS

Türkiye’deki gözaltı Alman medyasını başka türlü karıştırdı

Işın Toymaz Almanya’dan yazdı

Federal Almanya pek alışık olmadığı bir tabloyla karşı karşıya. Etkili “Die Welt” gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, Türkiye’de günlerdir gözaltında tutuluyor.

2014 yılında “Taksim ist überall. Die Gezi-Bewegung und die Zukunft der Türkei” (Her yer Taksim. Gezi hareketi ve Türkiye’nin geleceği) başlıklı kitabın yazarı da olan gazeteci Deniz Yücel, o dönemde yaptığı bir açıklamada normalde dış politika ya da Türkiye politikaları konularında çalışmadığını, Gezi’de yaşananlara duyduğu merak yüzünden Türkiye’ye gittiğini ifade etmişti.

Bir röportajda politikaya ilgisi olmayan bir yakınının “Burada başka bir İstanbul var, mutlaka gelmelisin” sözleri üzerine kendini Gezi hareketi içinde bulduğunu söyleyen Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel, bugün Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri nedeniyle “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” ile suçlanıyor.

GÜNDEMİN İLK SIRALARINDA

Yücel’in alıkonulmasıyla, dünyanın en büyük gazeteci hapishanelerinden biri sayılan Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne ağır saldırılar yaşanırken, ilk kez bir Alman medyasının bir temsilcisi de gözaltına alınmış oldu. Alman gazeteciler ve siyasetçiler, Deniz Yücel’in özgürlüğüne kavuşması için ne yapabileceklerini kara kara düşünüyorlar.

Sosyal medyada #freedeniz hashtag’i ile protestolar sürerken, birkaç gün önce Berlin’de konvoy oluşturan araçlarda eylemciler Deniz Yücel için kornaya basmıştı. Benzer bir eylem Deniz Yücel’in doğduğu kent olan Frankfurt yakınlarındaki Flörsheim’da da tekrarlanacak.

Tüm bu eylemlere ve dayanışmaya rağmen Alman tarafının eli kolu bağlı. Çünkü Deniz Yücel’in Alman kimliğinin yanında bir de Türk vatandaşlığı var. Yücel’in derhal serbest bırakılması için hem daha önce görev yaptığı “taz” gazetesindeki arkadaşları hem “Die Welt”teki meslektaşları hem de Almanya’yı boydan boya birlikte turladığı “hate poetry” grubundaki farklı Alman gazetelerinde görev yapan arkadaşları köşelerinden sesleniyorlar. Üstelik solcu sayılan “taz” ile açık sağ eğilimli Die Welt gazeteleri bu konuda ortak hareket ediyorlar.

43 yaşındaki Deniz Yücel, “taz”dan Die Welt’e geçtikten sonra kendi isteği ile Türkiye muhabiri olmuş üstelik. Bugün ise gazetecilik yaptığı için göz altında. Gazeteci Yücel’in serbest bırakılması için Almanya Başbakanı Angela Merkel, Adalet Bakanı Heiko Maas ve Dışişleri Bakanlığı da devreye girdi.

MEDYA İÇİ TARTIŞMA BÜYÜYOR

Ancak, Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in gözaltına alınması Alman medyasında farklı bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş oldu. Almanya’nın ciddi gazetelerinden muhafazakâr eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (FAZ) Atina Muhabiri Michael Martens’ın geçen pazar “Bir Kere Türk, Her Zaman mı Türk?“ başlıklı makalesi meslektaşlarının şimşeklerini üzerine çekti.

Makalesinde “Türk gazeteciler sadece Türkiye hakkında mı yazabiliyor?” sorusunu yönelten Martens böylelikle Alman medyasında görev yapan Türk gazetecilerin konumunu da tartışmaya açmış oldu. “Alman medyası Türk gazetecilere sadece Türkiye hakkındaki konularda mı güveniyor?” sorusuna yanıt bekleyen Martens’e meslektaşlarının hemen hemen hiçbirisinnden destek gelmedi.

Ancak anlaşılan Martens bu soruyu zaten yurtdışı servislerine, genel yayın yönetmenlerine, yayıncıların ta kendisine soruyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinin Pazar ekindeki Michael Martens’in Almanya’da büyük ses getiren makalesi özetle şöyle:

“Belki de artık Alman medyası hangi ülkeye hangi muhabirleri göndermesi gerektiği konusunda yeni politikalar üretecektir. Türkiye konusunda olduğu gibi, bazı gazeteler Türk Cumhurbaşkanının milliyetçiliğine boyun eğiyorlar. (…) Alman medyası misafir işçilerin çocuklarını ya da torunlarını neden ‘Türkiye Açıklayıcıları’ durumuna indirgiyor? Umarım sadece Türkçe bildikleri için değildir. Bir ülkenin dilini iyi konuşan birçokları tam da bu yüzden her şeyi yanlış anlayabilir. Ayrıca duygusal ve ailevi bağlarının bulunduğu bir ülke hakkında haber yapmak avantaj da sağlamaz.”

TEHLİKELİ SORULAR

Michael Martens, bir gazeteciyi, sırf ailesinin kökeni yüzünden geldiği ülkeye göre muhabir olarak seçmeni, Türk gazetecilere yönelik güvensizliğin de bir işareti olduğunu savunuyor:

“Türkler sadece Türkler hakkında mı yazabilir? Welt gazetesi okurlarına Putin’i anlatması için neden Deniz Yücel’i Rusya’ya göndermedi? Neden Türk kökenli bir Alman gazeteci Güney Amerika’da görevlendirilmiyor? Neden Alman medyasında gettolaşma varlık gösteriyor?“

Sorular böyle. Martens’a yanıt ise yöneticilerden değil redaktörler ve köşe yaralarından geliyor. Alman meslektaşları Martens’ın makalesine ise sert tepki gösteriyor:

Spiegel-Online’dan Margarete Stokowski:

“Diğer gazeteciler Türk ailelerden gelenlerin Türklerle ilgili konuları yazmalarını „Türklerin İşi“ ya da her ne şekilde adandırıyorlarsa tuhaf buluyorlaşmış. Ne mutlu ki birçokları bunun „saçma bir yorum“ olduğu konusunda görüş birliğine vardılar.Hel de tam da şu sırada!

Yine Spiegel-Online’dan Hasnain Kazim önce Facebook hesabından yayınladığı mektubu Michael Martens’e gönderdi:

“Sevgili Michael Martens, bu makale ile tamamen konuyu ıskalamışsın. Alman me dyasında gettolaşmadan ve gazetecilerin kökenine göre yurtdışında görevlendirilmesini sorguluyorsun. 4 yıl Pakis’tan’da Spiegel-Online ve Der Spiegel’in muhabirliğini yaptım. Ama gönderildiğim için değil ben bölgeyi daha iyi tanımak istediğimden gittim. Daha sonra Pakistan kökenli Alman olarak Türkiye’de görev yaptım. Şimdi de Pakistan kökenli Alman gazeteci olarak Avusturya’da muhabirliğini yapıyorum. Düşünebiliyor musun? FAZ’ın düşündüğünden de renklidir bu dünya. Ayrıca bu tartışmaları şimdi açmak da çok saçma. Bizim başka dertlerimiz var.”

Welt’ten Sascha Lehnarzt:

“FAZ Atina Muhabiri Michael Martens’in Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel’i Welt gazetesinin gönderdiğini söylüyor. Saçmalık. Bir kere Deniz Yücel kendisine laf söyletmeyen bir mizaçta meslektaşımız. Deniz Yücel’in istemediği halde iş verenin göndermesiyle hiçbir yere gitmeyeceğini bilmek gerekiyor. Ayrıca böyle bir tartışmayı açmak için en azından Deniz Yücel’in yeniden özgürlüğüne kavuşmasını bekleyebilirdi. Deniz Yücel’in arkadaşları olsun, ailesi olsun, meslektaşları olsun onun ne zaman serbest kalacağını ya da serbest kalıp kalmayacağını bilmezken böyle bir tartışma açmak, kibarca formüle ediyorum, nezaketsizliktir.”

ALMAN MEDYASINDAKİ TÜRK GAZETECİLER SESSİZ

Alman cenahında hal böyleyken, şaşırtıcı olan Alman medyasında görev yapan Türk kökenli meslektaşlarımızın bu tartışmalara sessiz kalması. Michael Martens’ın çıkışı zamansız ve nazik olmayabilir, ama ortaya atılan sorular var.

Yanıt verilmeyen sorular.

Bu soruların asıl muhatabı da Alman gazetelerindeki Türk kökenli gazeteciler.

Ok yaydan çıktı ve “Alman medyasında gettolaşma” telaffuz edildi bir kere!

Uzun yıllar Alman sinemasında ve dizi filmlerinde “yabancı” rollerine Türk oyuncuların yerleştirilmesi, Türk sanatçıları öfkelendiriyordu. Edebiyatçılar, “göçmen edebiyatını” duymak bile istemiyorlardı.

Şimdi silkinip toparlanma sırası medyada mı dersiniz?

Stuttgart – Işın Toymaz

Odatv.com