Basın özgürlüğü Ortadoğu’da baskı altında

Orta Doğu’da savaş bir yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), son aylarda dikkatini ve çabalarını öncelikle İsrail ordusunun saldırılarında 130’dan fazla medya çalışanının öldürüldüğü Gazze’ye odakladı. Gazeteciler ve muhabirler Gazze Şeridi’nin her yerinde tehdit altında ve şimdi Lübnan’da da İsrail ordusunun tehlikesine maruz kalıyorlar. RSF, İsrail ve Batı Şeria’daki medya çalışanlarına gözdağı verilmesini de defalarca eleştirdi. 

Şiddet uygulanan saldırıları bildirin

İçinde bulunduğumuz 2024 yılı için, Filistin yanlısı gösteriler çerçevesinde medya çalışanlarına yönelik şiddet içeren saldırılarda bir artış olduğu RSF tarafından çok net bir şekilde belgeleniyor. Orada, bir yandan göstericiler gazetecilere defalarca fiziksel şiddetle tepki gösterirken, diğer yandan polis basın çalışmalarını engellemek ve medya çalışanlarına saldırmakla suçlanıyor. 

Basın özgürlüğü ihlallerini bildirin

RSF, bu tür gösterileri haber yapan ve örneğin Filistinlilerin çektiği acıları belgelemek isteyen medya çalışanlarının işlerinin yazı işleri ofisleri tarafından kısıtlandığına veya engellendiğine dair sürekli şikayetler alıyor. Bu konuda daha net bir resim elde etmek için RSF, etkilenenlere de kuruluşla iletişime geçmelerini öneriyor.

Basın özgürlüğü ihlalleri, diğer şeylerin yanı sıra, bir medya çalışanının işten çıkarılması; haber veya makalelerin istişare edilmeden kaldırılması veya değiştirilmesinden sonra sözleşmelerinin geri çekilmesini içerebilir.

RSF, 2020 yılından bu yana aşağıdaki adreslerde medya çalışanlarına yönelik saldırıları topluyor. Elde edilen veriler, 2025 baharında yıllık kapanış programına dahil edilecektir.

Kontakt

ALMANYA
Reporter ohne Grenzen e. V.
c/o Publix, Hermannstr. 90 12051 Berlin

Fon: +49 30-609895330,
Fax: +49 30 609895339
kontakt@reporter-ohne-grenzen.de

AVUSTURYA
Reporter ohne Grenzen (RSF)

Helferstorferstraße 5, 1010 Wien
+43 676 6706623

info@rog.at
www.rog.at
@pressefreiheit

YÖNETİM KURULU

ATGB Başkanı: Recai Aksu

ATGB II. Başkanı: Erdoğan Karayel

Genel Sekreter: Fikret Aydemir

Yönetim Kurulu Üyesi/Sayman: İlhan Baba

Yönetim Kurulu Üyesi: M. Sefa Doğanay

Yönetim Kurulu Üyesi:  Seda Şanlıer

Yönetim Kurulu Üyesi: Temel Işık 

Yönetim Kurulu Üyesi: Arda Eşberk

ATGB Yeni Yöneticilerini Seçti

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), 9. Olağan Genel Kurulu’nu Frankfurt Halkevi’nde gerçekleştirerek yeni yönetim kadrosunu belirledi.

Aralarında merhum karikatürist Turhan Selçuk, bilim insanı Prof. Dr. Nermin Abadan Unat , gazeteci-yazar Altan Öymen, Prof. Dr. Faruk Şen, gazeteci-yazar Yüksel Pazarkaya, gazeteci-yazar Doğan Hızlan ve Halk Ozanı Şahturna’nın da bulunduğu değerli yazar, bilim adamı ve sanatçıların onur üyesi  olduğu ATGB’nin genel kurulunda başkanlığa yeniden gazeteci-yazar Recai Aksu seçildi. 

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen ATGB üyeleri, başta tüzük değişikliği ve vekaletle oy verme gibi konularda görüş ayrılıkları yaşasa da, çağdaş gerekliliklere uyum sağlayacak bir tüzük değişikliği yapılmasına yönelik önemli bir adım atıldı. Ayrıca, ATGB’nin Avrupa ülkeleri ve eyalet bazında teşkilatlanmasının önemi vurgulandı.

Yeni Yönetim Belirlendi

Divan Başkanlığını Yıldız Akalın ve yardımcılıklarını Hasan Aslan ve Selma Demirbaş’ın yaptığı Genel kurulda aday olan isimler gizli oyla seçilerek yeni yönetim oluşturuldu.

ATGB’nin yeni yönetiminde şu isimler yer alıyor: Başkan: Recai Aksu (Başkan), Erdoğan Karayel (İkinci Başkan), Işın Ertürk (Genel Sekreter), Mehmet Sefa Doğanay (YKÜ/Medya Sorumlusu), İlhan Baba (YKÜ/Sayman), Seda Şanlıer (YKÜ/İsveç Temsilcisi), Fikret Aydemir (YKÜ/Belçika Temsilcisi), Temel Işık (YKÜ), Birgül Göker Perdisa (YKÜ/İtalya Temsilcisi) ve Arda Eşberk (YKÜ/Berlin Temsilcisi)

Başkan Aksu’dan Birlik Mesajı

Genel kurulun ardından güven tazeleyerek tekrar başkan seçilen Recai Aksu, yaptığı teşekkür konuşmasında ATGB’nin bağımsız ve güçlü bir mesleki örgütlenme olduğunu vurguladı.

Başkan Recai Aksu, “Uzlaşmanın birlikte çalışmanın en güzel örneğini verdik. Yönetime seçilen arkadaşlarımızla birlikte sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Hem başta Almanya olmak üzere Avrupa’da hem de Türkiye’de sorunlarımız var. Türkiye doğduğumuz büyüdüğümüz gıdamızı aldığımız ülkemiz. Avrupa’da yaşadığımız ülkelerde de pek çok yazılı ve görsel medyamız, çok sayıda yerel gazetemiz var. Türkiye’de ‘iktidarın sansür Yasası’na rağmen gerçek gazetecilik yapan, kalemlerini satmayan gazeteciler var. Gazeteci arkadaşlarımızla dayanışmayı sürdüreceğiz. Tam demokratik ve laik Türkiye özlemimizi sürdüreceğiz. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’daki sorunlarımıza da özellikle ağırlık vereceğiz” dedi.

ATGB Hakkında

23 Şubat 2002 tarihinde kurulan mesleki dayanışma ve fikir alışverişi temelli, medya alanında kültürel ve sosyal etkinlikler üreten ATGB’nin onur üyeleri arasında merhum karikatürist Turhan Selçuk, bilim insanı Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, gazeteci-yazar Altan Öymen, bilim insanı Prof. Dr. Faruk Şen, gazeteci-yazar Yüksel Pazarkaya, gazeteci-yazar Doğan Hızlan ve aktivist Ozan Şahturna’nın yer alıyor.

ATGB’nin kuruluşundan bu yana fotoğraf sanatçısı Mehmet Ünal, gazeteciler Gürsel Köksal, Işın Ertürk ATGB’ye emek veren yöneticiler arasında yer alıyor.

ATGB, İrlanda’dan Danimarka’ya, Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den Avusturya’ya, İtalya’dan Belçika’ya dek fahri üyeleri de dahil olmak üzere çok sayıda üyesiyle çalışmalarına devam ediyor.

ATGB “Açık Radyo’nun yayınının durdurulmasını ve lisansının iptal edilmesini kınıyoruz!”

Bugün Türkiye’de; haksız ve hukuksuz verilen yayın durdurma, idari para ve en son Açık Radyo’ya verilen yayın durdurma kararında görüldüğü gibi halkın haber alma özgürlüğü ihlal ediliyor. Bunun en son örneği Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kararıyla yayını durdurulan, lisansı iptal edilen Açık Radyo’dur.

RTÜK aldığı bu kararıyla kamu yararını gözetmeden basın ve ifade özgürlüğünü hiçe sayarak Anayasaya aykırı davranmıştır.

Anayasamızın 26. ve 28 Maddesi’nde açıkça “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Basın hürdür, sansür edilemez.” yazıyor.

Otuz yıldır yayın hayatını sürdüren ve RTÜK kararıyla yayını durdurulan ve internet yayın lisansını da kaybeden Açık Radyo’ya verilen bu ceza kabul edilemez.

RTÜK aracılığı ile verilen bu cezalar, yayın durdurmalar ve uygulanan sansür ortada.  İktidarın bu uygulamaları Anayasal güvence altında olan ifade ve basın özgürlüğüne vurulmuş birer darbedir.

RTÜK’ün aldığı bu karar Anayasaya aykırıdır!

RTÜK’ün altığı bu karar basın özgürlüğüne darbedir!

RTÜK halkın haber alma hakkını ihlal ediyor!

RTÜK iktidarın sansür aygıtı gibi çalışıyor!

Gazetecilik suç değildir!

Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak RTÜK’ün Açık Radyo’nun yayınını durdurmasını ve lisansının iptal edilmesini şiddetle kınıyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu adına

Başkan Recai Aksu

ATGB: SEDA ŞANLIER YALNIZ DEĞİLDİR

İsveç’te yaşamını sürdüren üyemiz gazeteci Seda Şanlıer Türkiye’ye girerken Sabiha Gökçen havalimanında polis tarafından alıkonuldu. Şanlıer, 2020 yılında Tele 1 kanalında, İsveç’te tedavi edilmediği iddiasıyla özel uçakla Türkiye’ye getirilen Emrullah Gülüşken hakkında yaptığı haber nedeniyle hükümet yanlısı basın ve yandaşlar tarafından yoğun saldırılara uğramıştı.

Şanlıer, 25 Haziran Salı günü Almanya Dortmund havalimanından saat 14:50’den kalkan PC1052 Pegasus Hava Yolları uçağıyla Sabiha Gökçen Havalimanı’na hareket etmiş ve uçak Türkiye saatiyle 19:25’te İstanbul’a inmiştir. Seda Şanlıer, 19:44’te bir yakınına “beni alacaklar galiba” diye yazmış, ardından da yolculardan biri gazeteci arkadaşımızın yakınlarına Şanlıer’in alındığını duyurmuştur.

Bu tür alıkoyma ve gözaltı gibi yöntemlerle yurtdışında yaşayan gazetecilere gözdağı vermeyi ve yıldırmayı amaçlayan korku imparatorluğu iktidarı son olarak arkadaşımız Şanlıer’i hedef almıştır.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak Seda Şanlıer’e yapılanı kınıyor ve yargının bir an önce devreye girerek arkadaşımızın tekrar özgürlüğüne kavuşmasını talep ediyoruz.

Gazetecilik suç değildir. Seda Şanlıer yalnız değildir. Üyemiz Seda Şanlıer’in sonuna kadar yanındayız.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

3 MAYIS DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ KUTLU OLSUN

“Özgür Basın”ın olmadığı Türkiye ve Dünyada  “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” Kutlu Olsun…

Gazetecilik suç değildir!

Sizlerin de bildiği gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı kararla “Basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının sansür edildiği ülkelerdeki gazetecilerin durumuna dikkat çekmek” amacıyla “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” tüm dünyada kutlanıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü aynı zamanda görevini yaparken öldürülen gazetecileri anmak ve ülkelerdeki yetkililere sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla kutlanıyor.

Türkiye’de basın özgürlüğü var mı ki “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nü kutlayalım?

Önceki gün 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nün İstanbul Taksim’de nasıl engellendiğini, gazetecilerin hangi koşullarda görev yaptığını hepimiz medyadan izledik.

Polis, biber gazı ve plastik mermiyle yurttaşların Taksim’e yürüyüşünü engelledi. Gazeteciler darp edildi. Saraçhane’de polis  “süpürün” diye anons yaptı.1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlere biber gazı ile müdahale edilirken, eylemi izleyen gazeteciler de polis müdahalesinden etkilendi. Gazetecilerin müdahale sırasında yere düştükleri görüldü.

       İktidarı ve onun politikalarını desteklemeyen onlarca gazeteci işinden oldu, AKP politikalarına yönelik en ufak eleştirileri nedeniyle gazetelerden, televizyon kanallarından kovuldu.

     Kritik davalarda alınan gizlilik kararları, iktidarı rahatsız eden haberlere getirilen erişim yasakları, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla hizaye çekmeler ve ekonomik baskılar ile gazetecilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan davalar ve tutuklamalar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün olmadığını gösteriyor. Her şeye rağmen kamuoyuna gerçeği ulaştırmaya çalışan gazetecilerin mücadelesi anlamlı ve önemlidir.  Aslında özgür basının olmadığı Türkiye’de 3 Mayıs Dünya Basın Günü kutlamak bir şey ifade etmiyor, ancak hatırlamak ve hatırlatmak için ‘3 Mayıs Dünya Basın Günü’ önemli.

    Gazetecilerin yaptığı haberlerinin gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayıldığı, sansürün ve otosansürün yaygınlaştığı bir Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ne anlama geldiği çok açıktır.

    Bugüne kadar yayınlanan ulusal ve uluslararası basın-yayın meslek örgütlerinin raporları, sürgün edilen, işsiz bırakılan, sansür ve otosansüre zorlanan ve yaşamı tehdit edilen gazetecilerin durumu,  Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü yeterince ifade ediyor.

2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) raporuna göre; gazetecilere yönelik baskıya hız verildiği gerekçesiyle 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye180 ülke içerisinde 165’inci sırada. 

Türkiye’deki gazeteciler özgür değil

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu‘na göre, 3 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 47 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde. TGS’nin raporuna göre son bir yılda en az 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 43 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi, 97 gazeteci gözaltına alındı ve 32 gazeteci tutuklandı.

    AKP iktidarında kurumlar tahrip edildi. Hilafet ve şeriat çağrılarının yapıldığı Türkiye’de laikliğe dönük saldırılar arttı, ekonomi iflas etti ve medya kuşatıldı. İktidarın keyfi uygulamaları ve “Sansür Yasası” ile ‘gazeteciler’ baskı altında.

      “Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlalleri”ni  Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir!” diye basın açıklamalarıyla, Belçika ve Fransa’da Avrupa Parlamentosu’nun önünde haykırmış, Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını dile getirmiştik.

     Sendikaların ve uluslararası kurumların hazırladığı raporlar, somut veriler Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.

 Gazetecilere temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet

Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı yıllık raporda; “Türkiye’de insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkûmiyet kararlarının devam ettiği” ifade edildi. Rapora göre Türkiye’de terörle mücadele ve dezenformasyon yasaları ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için kullanıldı.

 Avrupa Konseyi İnsan Hakları (AKİH) Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki gözlemlerini kayda geçirdiği 14 sayfalık raporunda, “Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün endişe verici düzeyde gerilediğini, medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olmasının demokratik tartışma ortamını engellediğini” açıkladı.

      AKİH Komiseri Mijatovic, “Türkiye’de hükümetin Meclis’ten 2022’de geçirdiği İnternet Yasası ve Basın Yasası ile TCK’da yaptığı düzenlemelerle “yanlış ve yanıltıcı haber” yapmayı cezalandıracak unsurları gündeme getirdiğini  ve Aralık 2022 itibariyle 700 bin internet alan adı, 150 bin URL adresi ve 55 bin X mesajının bloke edildiğini” açıkladı.

Mijatovic’in raporunda; “2023 yılında Türkiye’nin 52 tutuklama ile en çok gazeteci tutuklayan ülke olduğu” belirtildi.

   IPI ‘Medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde’

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) hazırladığı rapora göre ise Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinden beri kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaşırken, Türkiye hükümeti medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına aldı.

   Dünya’da Basın Özgürlüğünden örnekler… 

İran’a bakalım; Mahsa Amini Eylül 2022’de başörtüsünü “düzgün” takmadığı iddiayla gözaltına alındıktan sonra, polis gözetimindeyken öldü. Shargh gazetesinden Nilüfer Hamedi ve Hammihan gazetesinden  Elaha Muhammedi, “Mahsa’nın Sakız kentinde düzenlenen cenazesiyle” ilgili haber yaptılar, daha sonra da gözaltına alındılar.  “kadın, hayat, özgürlük” hareketini haberleştirmekten tutuklanan 31 kadın gazeteciden beşi de halen hapiste.

Alın size 3 Mayıs Dünya Gazeteciler Günü!

     Gazze’de 7 Ekim’den bu yana 22’si çalışırken 105 gazeteci öldürüldü

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher, Gazze’de  7 Ekim’den bu yana en az 22’si çalışırken 105’ten fazla gazetecinin öldürüldüğünü açıkladı.

RSF’nin Orta Doğu Masası Şefi Jonathan Dagher ‘Gazze’de altı ayda 100’den fazla gazeteci öldürüldü; uluslararası toplum nerede?’ diye sordu. Gazeteci Moussa al-Zaanoon “Tüm dünyaya bilgi sağlamanın bizim görevimiz olduğunu hissettik. Sürekli babamı, annemi ve kendi hayatımı kaybetme korkusu içindeydim ama olanları bildirmenin benim görevim olduğunu anladım” diyor. Bu açıklamalar gazetecilerin hangi koşullar altında görev yaptığını gösteriyor.

Meksika’da 1995 yılından bu yana 156 gazeteci öldürüldü

   Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Latin Amerika bürosu müdürü Arthur Romeu gazeteciliğin Meksika’da yüksek riskli bir meslek olduğunu belirterek   “1995’ten bu yana, 143’ü erkek ve 13’ü kadın en az 156 gazeteci, organize suç, cezai şiddet veya uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili konuları araştırdıkları için öldürüldü.” diyor.

     Uğur Mumcu her zaman olduğu gibi yolumuzu aydınlatıyor…

Katledilen Uğur Mumcu’nun gazeteci tanımını hatırlayalım: Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.

      Uğur Mumcu’nun yolunda yürümeye çalışan gazeteciler olarak ifade ve basın özgürlüğü, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Basın ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Mesleğimizi onurumuzla yapmaya devam edeceğiz ve susmayacağız.

Türkiye’de medya özgür değil. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor.  

Basının önündeki engellerin, baskıların, sansürün ortadan kaldırıldığı günler dileğiyle, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği

Yönetim Kurulu Adına

Recai Aksu

ATGB: HUKUKSUZ KARARI VE ANAYASANIN ASKIYA ALINMASINI KINIYORUZ

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş yurt dışındayken Yargıtay’ın Türkiye İşçi Partisi(TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hukuk dışı karar AKP Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ tarafından Meclis kürsüsünden okutulmuş ve TBMM Hatay halkının iradesini yok sayan bir karara imza atarak Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürmüştür.

Can Atalay, 14 Mayıs Genel Seçimleri’nde TİP tarafından milletvekili adayı gösterilmiş ve Can’ın milletvekili olabileceği Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Hatay halkı, iradesini ortaya koyarak Can Atalay’ı milletvekili seçmiş ve Atalay’a milletvekili mazbatası verilmiştir. Meclis’te milletvekillerinin yemin etmek için kürsüye çağırıldığı esnada Can Atalay’ın adı ‘Hatay milletvekili’ olarak okunmuş ve Can Atalay TİP tarafından Meclis Başkanlığı için aday gösterilmiştir.

Can Atalay’ın Meclis Başkanlığına adaylığı kabul edilmiş, ayrıca Meclis’teki tüm siyasi partilerin oy birliği ile Can Atalay, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olmuştur. Dolayısıyla, ortada Can Atalay’ın milletvekili sıfatı kazandığına dair hiçbir şüphe yoktur.

Tüm bunlara rağmen Can Atalay’ın tahliye edilmemesine ilişkin Anayasa Mahkemesine(AYM) yapılan başvurunun sonucunda Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesine karar vermiştir. Karar, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiş olsa da mahkeme kararın gereğini yerine getirmeyerek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise Anayasa’yı tanımamaya devam ederek AYM kararını hiçe sayan, hukuken bir karar olarak dahi adlandırılamayacak bir metne imza atmıştır. Bu hukuksuzluk üstüne AYM’ye bir başvuru daha yapılmış ve bu kez AYM, dosyanın görevli ve yetkili mahkeme olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesine oy birliğiyle karar vermiştir.

Bu süreç yine aynı şekilde sürmüş ve Can Atalay’ın hukuksuz tutukluluğu devam etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yargıtay eliyle gerçekleştirilen Darbe girişiminin bir ortağı haline gelmiştir. AYM kararlarının bağlayıcı olduğu ve tüm yargı kurumlarını bağladığı yönündeki Anayasa hükmü önce Yargıtay tarafından, ardından da TBMM tarafından fiilen yürürlükten kaldırılmıştır.
Türkiye’de artık bir anayasanın bulunmadığı, anayasal güvencelerin ortadan kaldırıldığı, TBMM tarafından tescillenmiştir.


Avrupa Türk Gazeteciler Birliği(ATGB) olarak bu hukuksuz kararı ve anayasayı askıya alarak uygulayanları kınıyoruz. Can Atalay derhal serbest bırakılmalı ve Hatay halkını mecliste temsil etmelidir.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği(ATGB) Yönetim Kurulu adına
Recai Aksu (Başkan)

Uğur Mumcu gazeteciliğinin izinden…

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı öncülüğünde, gazeteci yazar Uğur Mumcu ve aydınlarımız anısına düzenlenen 31. Adalet ve Demokrasi Haftası, 24-31 Ocak 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

Türkiye’de soruşturmacı gazeteciliğin öncüsü Uğur Mumcu, birçok genç gazetecinin fikirlerini şekillendiren ve birçok insanı gazeteciliğe çeken öncü bir gazeteciydi. Ülkemizde birçok kaynaktan haberi doğrulatan, bununla da yetinmeyip bilgi ve belgeye dayalı araştırmacı soruşturmacı bir gazeteciliğin altyapısını kurdu.
Mumcu yaşasaydı bugün birçok karanlık ilişki ve yolsuzluğu ortaya çıkarırdı. Büyük bir olasılıkla da içeriye atarlardı. Mobilya dosyasından rabıtaya, yolsuzluklardan Abdi İpekçi cinayeti ve Papa suikastine, Suudi sermayesinden terör ilişkilerine varıncaya kadar birçok konuyu aydınlatan Mumcu’nun davası ne yazık ki aydınlatılamadı.
Uğur Mumcu, güç odaklarına karşı doğrudan ve gerçekten yana olmayı en başa yazdı ve öyle de yaşadı. 31 yıl önce onu susturduğunu sananlar yanılıyorlar. Onun izinden giden meslektaşları eliyle, o hala gerçekleri yazmaya devam ediyor.
Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak “Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir” diyen Uğur Mumcu’nun izinden gittiğimizi bildiriyor, basın tarihimizin onurlu kalemi Mumcu’yu katledilişinin 31. Yıldönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. “Aydın olmanın bedelinin canla ödenmediği, pırıl pırıl, saydam, demokratik ve tam bağımsız bir Türkiye” için yılmadan mücadele edeceğimize söz veriyoruz.
Uğur Mumcu katliamı bir an önce aydınlatılmalı ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu

Bugün 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü”

Bugün 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü”

2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren ATGB (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği) olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir” diye haykırıyor, özellikle Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz. Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir ortamda bizlerin sessiz kalması elbette düşünülemez. AKP’nin iktidarda olduğu 22 yılda tüm kurumların tahrip edildiğini ve laiklik ilkelerinin uygulanmadığını açıkça görmekteyiz. İktidarın keyfi uygulamaları ve Sansür Yasası ile baskının en ağırını yaşamamıza rağmen; biz gazeteciler, gerçeği yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!..

Türkiye’de gazeteciler sadece yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevlerinde  tutuluyor. Gazetecilerin özgürlüğünü yitirmesi, toplumumuzun haber alma hakkını, ülkemizin de demokrasisini kaybetmesi anlamına geliyor. Tutuklu ve hükümlü tüm meslektaşlarımız serbest bırakılmalı. Çünkü gazetecilik suç değildir!.
Merkezi Paris’te bulunan (RSF) Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü(nün 2023 Basın Özgürlüğü Bilançosu açıklandı. RSF’ye göre dünyada geçen yıl 569 gazeteci çeşitli nedenlerle tutuklandı. 

RSF raporunun Türkiye ile ilgili bölümünde 2023’te 43 gazetecinin çeşitli nedenlerle tutuklandığı ve 1 Aralık itibariyle yedi gazetecinin hapiste olduğu belirtildi. Örgüt, geçici tutuklamaların, “gazetecileri yıldırma amacıyla” kullanılan bir yöntem haline getirilmeye çalıştığına dikkat çekti. Türkiye’de iktidar, “kendinden olmayan” medya kuruluşlarını RTÜK üzerinden de ekonomik olarak sıkıştırıyor. Bir önceki yıl olduğu gibi yine çeşitli gerekçelerle, Tele1, Halk Tv, KRT, Fox gibi muhalif medya kuruluşlarına 2023’te de para ve ekran kapatma cezaları yağdırdı.

Dünya geneline baktığımızda “çalışan gazeteciler” açısından oldukça kötü bir yıl geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Çeşitli kaynaklardan alınan haberlere göre “İsrail-Filistin” savaşında öldürülen gazeteci sayısı 97’ye ulaşmış durumda. Altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı’nda öldürülen gazeteci sayısının 63 olduğunu düşünürsek, bu rakamın ne kadar ürkütücü olduğunu açıkça görüyoruz. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm küresel kuruluşların uyarılarını dikkate almayan İsrail, sivil katliamına hala devam ediyor. Son verilere göre 7 Ekim 2023’den bu yana Gazze ve Batı Şeria’da ölen sivillerin sayısı 24 bine yaklaşmış durumda. Ne yazık ki, barışı ve insan haklarını korumakla yükümlü kurumların da gerekeni yapmadığını ve küresel ayrışmaya hizmet ettiklerine şahit oluyoruz.

Görüldüğü gibi, hem ülkemizde hem dünyada “Basın Özgürlüğü” hiçe sayılıyor. Görevleri sadece “haberi kitlelere iletmek” olan “çalışan gazeteciler”  büyük risk altında ve can güvenlikleri olmaksızın işlerini yapmaya çalışıyorlar.Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Türkiye’deki ve dünyadaki meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve onlarla sonuna kadar dayanışacağımızı bildiriyor, gazeteciliğin suç olmadığını bir kez daha vurguluyoruz!

Gazetecilik suç değildir!
Özgür basın susturulamaz!
Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!
Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir!

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
adına Başkan Recai Aksu

BARIŞ PEHLİVAN’IN YANINDAYIZ!

22 yıllık AKP iktidarı, genel seçimler sonrasında baskı ve sansürün dozajını iyice arttırdı. İktidar, Merdan Yanardağ’dan sonra şimdi de Barış Pehlivan’ı içeri atarak rehin ve esir alma operasyonlarına devam etti.

Katiller, uyuşturucu kaçakçıları, tecavüzcüler, hırsızlar, dolandırıcılar tahliye edilirken kaleme aldığı bir yazı nedeniyle hakkında açılan dava sonucu 8 ay ceza alan gazeteci ve yazar Barış Pehlivan 15 Ağustos’ta ‘gazetecilik yaptığı’ için 5. kez cezaevine girdi.
Böylece bu yıl hapse atılan gazeteci sayısı 13’e yükseldi.

Pehlivan’ın da Merdan Yanardağ gibi köşe yazılarına ve mücadelesine içeride devam etmesi iktidarın yıldırma denemelerine onurlu gazetecilerin pabuç bırakmadığının bir göstergesi olarak gazetecilik adına umut yeşertiyor.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak gazeteciliğin bir kamu görevi olduğunu ve Anayasa tarafından güvence altına alındığını bir kez daha hatırlatırız. Gazetecinin görevi, toplumu aydınlatmaktır. Bu nedenle gazetecilik suç değildir.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olarak medyaya gözdağı amacıyla verilen hapis cezasının derhal kaldırılmasını talep ediyor, eleştirel ve bağımsız gazeteciliğin susturulmasına dönük bu kararı da kınıyoruz.

Türkiye’de baskı ve korku rüzgarı altında gazetecilik görevlerini yerine getiren ve halkı aydınlatan Barış Pehlivan gibi tüm gazetecilerin yanında olduğumuzu ilan eder, dayanışma duygularımızı ileterek, laik, demokratik ve “gazeteciliğin suç olmadığı”bir Türkiye için mücadelemize devam edeceğimizi tekrar hatırlatırız.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği
Yönetim Kurulu adına
Başkan Recai Aksu