Avukatları Deniz Yücel’in tutukluluğuna itiraz etti

Deniz Yücel’in avukatları Die Welt gazetesi muhabirinin tutukluluk kararına itiraz dilekçesini mahkemeye sundu. İtarazın iki hafta içinde sonuçlanması bekleniyor.

Deniz Yücel’in avukatları Veysel Ok ve Ferat Çağıl Die Welt gazetesi muhabirine verilen tutukluk kararına itiraz dileçesini mahkemeye sundu. Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre Yücel’in avukatlarından Veysel Ok, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada itiraz dilekçesinde tutukluk kararının hem Türk yasalarına hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı olduğu belirtildi.
Avukatlar Ok ve Çağıl, 26 sayfalık dilekçede Türk yasalarına göre gazetecilerin, haberin yayınlanmasından sonraki en fazla dört ay içerisinde içerikten sorumlu tutulabilineceğine atıfta bulundu. Avukatlar, ancak tutuklama kararında bahsi geçen metinlerin ise çok daha eski bir tarihte yayınlandığını bildirdi.
Benzer AİHM kararları
Bununla birlikte Veysel Ok, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin daha önce benzer davalarda verdiği yargı kararlarında da “Deniz Yücel’in PKK hakında kaleme aldığı tarzdaki haberlerin basın özgürlüğünün kapsamında olduğuna” hükmettiğini vurguladı. Ok, Deniz Yücel’in ele aldığı diğer konuların da çok açık bir biçimde basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu söyledi.
Die Welt gazetesinin haberine göre Deniz Yücel’e yöneltilen suçlamalara konu olan ve Die Welt’te yayımlanan haberler, 15 Temmuz darbe girişiminin yanı sıra Türk hükümetinin Suriye, Irak ve PKK politikaları ile ilgili.
Tutukluluğa itiraz kararını da Yücel’in tutuklanmasına hükmeden hakim verecek. Kararın iki hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.
Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, 27 Şubat’ta “terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek” suçlamaları ile tutuklanarak Silivri cezaevine gönderilmişti. Türk ve Alman vatandaşı olan Deniz Yücel, tutukluluk kararından iki hata önce 14 Şubat’ta kendi isteği ile gittiği emniyette gözaltına alınmıştı.

Gazeteci Ahmet İncel hayatını kaybetti

Gazeteci Ahmet İncel hayatını kaybetti.
Almanya’nın Münih kentinde Yeni Posta gazetesi de aralarında olmak üzere uzun yıllar çeşitli gazetelerde görev yapmış olan Ahmet İncel, ailesi ile birlikte tatile gittiği Avustralya’da kalp krizi geçirerek, hayata veda etti.
Bavyera Türk Medya Kulübü kurucu üyesi de olan gazeteci ve yapımcı 58 yaşındaki Ahmet İncel’in ölümü basın camiasını mateme boğdu.
Ahmet İncel’in Avustralya’da denizde dalarken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği öğrenildi.
İki kız çocuğu babası olan İncel, üçüncü kez gittiği ve “Artık tüm kıtayı tanımış olacağım, son kez gidiyorum” dediği Avustralya’dan bir daha dönemedi.
tatilde kalbine yenik düşen İncel’in otopsi sonuçları bekleniyor.
Öte yandan yarın (8 Mart 2017) Münih’teki Brunham Caddesi 21 numaradaki kültür merkezinde basın emekçisi Ahmet İncel için taziye evi açılacak.

Avrupa gazetelerinden Türkiye’ye çağrı

Avrupa’da altı gazete, Türkiye’de gözaltındaki Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel için dayanışma gösterdi. Gazeteler, Türkiye’ye ortak çağrı yaptı.

Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel için Avrupa’dan dayanışma mesajları gelmeye devam ediyor. Avrupa’nın altı ülkesinden gazeteler Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel için ortak açıklama yaparak Türkiye’ye Avrupa’nın değerlerini gözetme çağrısı yaptı.
İspanya’dan El Pais, Fransa’dan Le Figaro, İtalya’dan La Repubblica, Belçika’dan Le Soir ve İsviçre’den Tribune de Geneve ve Tages-Anzeiger gazeteleri Türkiye’de gözaltı süresinin uzatıldığı bildirilen Deniz Yücel’in serbest bırakılması için dayanışma gösterdi.
Gazeteler, Avrupa genelindeki Avrupa Gazetesi İttifakı (LENA) projesi kapsamında birlikte çalışıyor. Gazeteler insan hakları kapsamında basın ve düşünce özgürlüğü için mücadele ediyor.
Deniz Yücel için yapılan dayanışma haberlerinde basın ve düşünce özgürlüğüne vurgu yapılırken, gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin konuya dair mesajlarına da yer verildi.

16463897_308707649532493_2757004975488892928_nDeniz Yücel’e sosyal medya üzerinden destek mesajları geliyor. Alman siyasiler ve gazeteciler #FreeDeniz etiketiyle gazetecinin serbest bırakılması ve basın özgürlüğünün kısıtlanmaması çağrılarını tekrarlıyor.
Yücel’in Die Welt’deki çalışma arkadaşları Twitter üzerinden Deniz Yücel için özgürlük çağrısı yaptı.

Yeşiller Partisi Meclis Grup Başkanı Katrin Göring Eckardt Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Özgür gazetecilik olmadan, demokrasi olmaz. O yüzden Deniz’i özgür bırakın” yazdı.

Yeşiller Partisi Gençlik Kolları ise Almanya Başbakanı Angela Merkel‘i eleştiren bir paylaşım yaparak, “Merkel’in çekingenliği yanlış. Türkiye’nin otokratikleşmesini bir şey yapmadan öylece izleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Alman ve Türk vatandaşı olan 43 yaşındaki gazeteci, Türkiye Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri üzerine “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” yaptığı gerekçesiyle geçen hafta gözaltına alınmıştı.
© Deutsche Welle Türkçe
DW/GA/HS

Türkiye’deki gözaltı Alman medyasını başka türlü karıştırdı

Işın Toymaz Almanya’dan yazdı

Federal Almanya pek alışık olmadığı bir tabloyla karşı karşıya. Etkili “Die Welt” gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, Türkiye’de günlerdir gözaltında tutuluyor.

2014 yılında “Taksim ist überall. Die Gezi-Bewegung und die Zukunft der Türkei” (Her yer Taksim. Gezi hareketi ve Türkiye’nin geleceği) başlıklı kitabın yazarı da olan gazeteci Deniz Yücel, o dönemde yaptığı bir açıklamada normalde dış politika ya da Türkiye politikaları konularında çalışmadığını, Gezi’de yaşananlara duyduğu merak yüzünden Türkiye’ye gittiğini ifade etmişti.

Bir röportajda politikaya ilgisi olmayan bir yakınının “Burada başka bir İstanbul var, mutlaka gelmelisin” sözleri üzerine kendini Gezi hareketi içinde bulduğunu söyleyen Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel, bugün Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri nedeniyle “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” ile suçlanıyor.

GÜNDEMİN İLK SIRALARINDA

Yücel’in alıkonulmasıyla, dünyanın en büyük gazeteci hapishanelerinden biri sayılan Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne ağır saldırılar yaşanırken, ilk kez bir Alman medyasının bir temsilcisi de gözaltına alınmış oldu. Alman gazeteciler ve siyasetçiler, Deniz Yücel’in özgürlüğüne kavuşması için ne yapabileceklerini kara kara düşünüyorlar.

Sosyal medyada #freedeniz hashtag’i ile protestolar sürerken, birkaç gün önce Berlin’de konvoy oluşturan araçlarda eylemciler Deniz Yücel için kornaya basmıştı. Benzer bir eylem Deniz Yücel’in doğduğu kent olan Frankfurt yakınlarındaki Flörsheim’da da tekrarlanacak.

Tüm bu eylemlere ve dayanışmaya rağmen Alman tarafının eli kolu bağlı. Çünkü Deniz Yücel’in Alman kimliğinin yanında bir de Türk vatandaşlığı var. Yücel’in derhal serbest bırakılması için hem daha önce görev yaptığı “taz” gazetesindeki arkadaşları hem “Die Welt”teki meslektaşları hem de Almanya’yı boydan boya birlikte turladığı “hate poetry” grubundaki farklı Alman gazetelerinde görev yapan arkadaşları köşelerinden sesleniyorlar. Üstelik solcu sayılan “taz” ile açık sağ eğilimli Die Welt gazeteleri bu konuda ortak hareket ediyorlar.

43 yaşındaki Deniz Yücel, “taz”dan Die Welt’e geçtikten sonra kendi isteği ile Türkiye muhabiri olmuş üstelik. Bugün ise gazetecilik yaptığı için göz altında. Gazeteci Yücel’in serbest bırakılması için Almanya Başbakanı Angela Merkel, Adalet Bakanı Heiko Maas ve Dışişleri Bakanlığı da devreye girdi.

MEDYA İÇİ TARTIŞMA BÜYÜYOR

Ancak, Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in gözaltına alınması Alman medyasında farklı bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş oldu. Almanya’nın ciddi gazetelerinden muhafazakâr eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (FAZ) Atina Muhabiri Michael Martens’ın geçen pazar “Bir Kere Türk, Her Zaman mı Türk?“ başlıklı makalesi meslektaşlarının şimşeklerini üzerine çekti.

Makalesinde “Türk gazeteciler sadece Türkiye hakkında mı yazabiliyor?” sorusunu yönelten Martens böylelikle Alman medyasında görev yapan Türk gazetecilerin konumunu da tartışmaya açmış oldu. “Alman medyası Türk gazetecilere sadece Türkiye hakkındaki konularda mı güveniyor?” sorusuna yanıt bekleyen Martens’e meslektaşlarının hemen hemen hiçbirisinnden destek gelmedi.

Ancak anlaşılan Martens bu soruyu zaten yurtdışı servislerine, genel yayın yönetmenlerine, yayıncıların ta kendisine soruyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinin Pazar ekindeki Michael Martens’in Almanya’da büyük ses getiren makalesi özetle şöyle:

“Belki de artık Alman medyası hangi ülkeye hangi muhabirleri göndermesi gerektiği konusunda yeni politikalar üretecektir. Türkiye konusunda olduğu gibi, bazı gazeteler Türk Cumhurbaşkanının milliyetçiliğine boyun eğiyorlar. (…) Alman medyası misafir işçilerin çocuklarını ya da torunlarını neden ‘Türkiye Açıklayıcıları’ durumuna indirgiyor? Umarım sadece Türkçe bildikleri için değildir. Bir ülkenin dilini iyi konuşan birçokları tam da bu yüzden her şeyi yanlış anlayabilir. Ayrıca duygusal ve ailevi bağlarının bulunduğu bir ülke hakkında haber yapmak avantaj da sağlamaz.”

TEHLİKELİ SORULAR

Michael Martens, bir gazeteciyi, sırf ailesinin kökeni yüzünden geldiği ülkeye göre muhabir olarak seçmeni, Türk gazetecilere yönelik güvensizliğin de bir işareti olduğunu savunuyor:

“Türkler sadece Türkler hakkında mı yazabilir? Welt gazetesi okurlarına Putin’i anlatması için neden Deniz Yücel’i Rusya’ya göndermedi? Neden Türk kökenli bir Alman gazeteci Güney Amerika’da görevlendirilmiyor? Neden Alman medyasında gettolaşma varlık gösteriyor?“

Sorular böyle. Martens’a yanıt ise yöneticilerden değil redaktörler ve köşe yaralarından geliyor. Alman meslektaşları Martens’ın makalesine ise sert tepki gösteriyor:

Spiegel-Online’dan Margarete Stokowski:

“Diğer gazeteciler Türk ailelerden gelenlerin Türklerle ilgili konuları yazmalarını „Türklerin İşi“ ya da her ne şekilde adandırıyorlarsa tuhaf buluyorlaşmış. Ne mutlu ki birçokları bunun „saçma bir yorum“ olduğu konusunda görüş birliğine vardılar.Hel de tam da şu sırada!

Yine Spiegel-Online’dan Hasnain Kazim önce Facebook hesabından yayınladığı mektubu Michael Martens’e gönderdi:

“Sevgili Michael Martens, bu makale ile tamamen konuyu ıskalamışsın. Alman me dyasında gettolaşmadan ve gazetecilerin kökenine göre yurtdışında görevlendirilmesini sorguluyorsun. 4 yıl Pakis’tan’da Spiegel-Online ve Der Spiegel’in muhabirliğini yaptım. Ama gönderildiğim için değil ben bölgeyi daha iyi tanımak istediğimden gittim. Daha sonra Pakistan kökenli Alman olarak Türkiye’de görev yaptım. Şimdi de Pakistan kökenli Alman gazeteci olarak Avusturya’da muhabirliğini yapıyorum. Düşünebiliyor musun? FAZ’ın düşündüğünden de renklidir bu dünya. Ayrıca bu tartışmaları şimdi açmak da çok saçma. Bizim başka dertlerimiz var.”

Welt’ten Sascha Lehnarzt:

“FAZ Atina Muhabiri Michael Martens’in Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel’i Welt gazetesinin gönderdiğini söylüyor. Saçmalık. Bir kere Deniz Yücel kendisine laf söyletmeyen bir mizaçta meslektaşımız. Deniz Yücel’in istemediği halde iş verenin göndermesiyle hiçbir yere gitmeyeceğini bilmek gerekiyor. Ayrıca böyle bir tartışmayı açmak için en azından Deniz Yücel’in yeniden özgürlüğüne kavuşmasını bekleyebilirdi. Deniz Yücel’in arkadaşları olsun, ailesi olsun, meslektaşları olsun onun ne zaman serbest kalacağını ya da serbest kalıp kalmayacağını bilmezken böyle bir tartışma açmak, kibarca formüle ediyorum, nezaketsizliktir.”

ALMAN MEDYASINDAKİ TÜRK GAZETECİLER SESSİZ

Alman cenahında hal böyleyken, şaşırtıcı olan Alman medyasında görev yapan Türk kökenli meslektaşlarımızın bu tartışmalara sessiz kalması. Michael Martens’ın çıkışı zamansız ve nazik olmayabilir, ama ortaya atılan sorular var.

Yanıt verilmeyen sorular.

Bu soruların asıl muhatabı da Alman gazetelerindeki Türk kökenli gazeteciler.

Ok yaydan çıktı ve “Alman medyasında gettolaşma” telaffuz edildi bir kere!

Uzun yıllar Alman sinemasında ve dizi filmlerinde “yabancı” rollerine Türk oyuncuların yerleştirilmesi, Türk sanatçıları öfkelendiriyordu. Edebiyatçılar, “göçmen edebiyatını” duymak bile istemiyorlardı.

Şimdi silkinip toparlanma sırası medyada mı dersiniz?

Stuttgart – Işın Toymaz

Odatv.com

AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE HABERCİLİĞİN YENİ ARAYIŞLARI

Avrupa’da Türkçe yayınlar Türk işgücü göçü ile birlikte başladı. Yıllarca Türkiye’deki birçok gazete Avrupa’da basıldı, dağıtıldı. Söz konusu süreçte Avrupa’da okurla buluşan günlük Türkçe gazetelerin satış rakamları bir dönem 200 binlere dahi ulaştı.
Bayilerde Türkçe gazeteler, zengin çeşitlilikleri ile yıllarca varlık gösterdiler. İstanbul merkezli, Avrupalı Türklere yönelik televizyon yayınlarının yanı sıra Alman devlet radyo ve televizyonlarında Türkçe yayınlar da sunuldu. Ancak Avrupa’daki Türkçe medyanın parlak dönemi en azından Türkiye merkezli Türkçe gazeteler için gerilerde kaldı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sayısız yerel gazete ve internet gazetesi Türkçe yayıncılık yapıyor.
EN ÇOK İZLENEN MEDYA, TÜRKÇE HABER SİTELERİ
Özellikle İstanbul merkezli kağıda basılı gazeteciliğin gerilemesi hızla sürerken, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde internet gazeteciliği son dönemde ciddi bir varlık göstermeye başladı.
Hatta Almanya’daki Türkçe medyanın en çok okunan organının Türkçe haber siteleri olduğunu söyleyebiliriz. Geleneksel Türkçe günlük gazeteler hızla piyasadan siliniyor, kalanlar da ihmal edilebilir satış rakamlarıyla “bayrak gösterme” yarışı içindeler.
Bu arada Avrupa’daki internet gazeteciliğinde önemli bir rekabet ortamının oluştuğunu da gözlüyoruz. Sadece bölgesel habercilikle yetinmeyen Türkçe haber portalları Almanya, Avrupa ve Türkiye’den haberleriyle de okurlara ulaşıyor. Yayınlandıkları bölgelerin siyasetçileri, kültür-sanat adamları, işadamları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri Türkçe haber sitelerinde köşe yazarları olarak karşımıza çıkıyor.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), projektörü, sayıları her geçen gün artan Avrupa’daki Türkçe internet gazetelerinin üzerine tuttu. “Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliği nereye gidiyor?” konulu tartışma toplantısı Almanya’nın Frankfurt kentinde düzenlendi. ATGB’nin Ver.di Sendikası’nın Frankfurt salonunda gerçekleştirdiği toplantıya Almanya Bülteni Genel Yayın Yönetmeni Arif Şentürk, Yeni Posta Yayıncısı ve ATGB Üyesi Mustafa Bozdurgut, Avrupa Kültür Genel Yayın Yönetmeni ve ATGB Kurucu Üyesi Osman Çutsay, www.seyfialp.wordpress.com sitesi yayıncısı ve ATGB Üyesi Seyfi Alp, Ren Postası Genel Yayın Yönetmeni İsmail Erel ve Muhabirce Genel Yayın Yönetmeni Hülya Sancak katıldı.
ATGB Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Çalık’ın yönettiği toplantıda, Avrupa’daki Türkçe haber sitelerinin, araştırmacı gazeteciliğin ve ciddi haberciliğin gereğini yerine getirmediğine vurgu yapan gazeteciler, sitelerde “kopyala yapıştır“ kolaycılığının egemen olduğuna dikkat çektiler.
İletişim ve kültür dili olarak Türkçenin doğru kullanılmadığını belirten konuşmacılara göre, mevcut haber siteleri şu sıralarda daha çok yerel Türk gazetelerine stepne işlevi görüyor.
Avrupa’daki yüzlerce Türkçe haber sitesinin birleşerek ortak ve güçlü bir Türkçe yayıncılık yapma yoluna gitmesini bir “hayal” olarak da niteleyen konuşmacılar, Alman medyasının ülkedeki Türk okura yönelik Türkçe haber portalı yaratmasını ise “fazla gerçekçi olmayan bir adım” sözleriyle karşıladılar.
ATGB’nin Avrupa’daki Türkçe internet gazeteciliğini mercek altına aldığı toplantıda öne çıkan konular ve konuşmacıların aktardıklarından bazı satırbaşları şöyle:

TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ HABERCİLİK YOK
Muhabirce Yayın Yönetmeni Hülya Sancak:
“Pek çok internet sitesinde Türkçe doğru kullanılmıyor. Çünkü metinler kalifiye editör kontrolünden geçmiyor. Bağımsız ve tarafsız bir habercilik pek çok sitede mümkün değil, pek çoğu temsil ettikleri siyasi görüşün propaganda aracına dönüşebiliyor.
İstikrarlı yayıncılık, reklam geliri olan pek az sitede mümkün. Pek çok site haber kopyalama makineleri olarak yayın yapıyor. Yerel gazetelerin hepsinin bir haber portalı yok. Reklam geliri de istenen düzeyde değil. Birleşerek tek bir kaynak olarak yayın yapmak mümkün, ama gerçekçi değil. Pek çoğunda “Küçük olsun benim olsun”, “Ne koparırsam kâr” mantığı hâkim.
İnternet, diyalektiği gereği global; yerel konularla sınırlı kalabilir de kalmayabilir de. Türkçe haber portallarında araştırmacı gazetecilikten söz edilemez, çünkü bu, mesleki eğitim ve tecrübe gerektiren bir konudur. Pek çoğu bu eğitim ve tecrübeden yoksun. Almanların Türkçe gazete yapması konusuna gelince: Kiminle, ne amaçla, ne tür bir iş yapılacağına bağlı… TAZ gibi bilinen bir politik zihniyetin yöneteceği bir gazete, geleneksel, muhafazakâr geniş Türk kitlesinde karşılık bulamaz.”

SİTELER DONANIMSIZ VE EKSİKLERLE DOLU
Yeni Posta Gazetesi Yayıncısı Mustafa Bozdurgut:
“Birkaç yıldır üzerine basa basa söylüyordum. Habercilikte hegemonyanın internet gazeteciliğine geçeceğini söylemek artık kehanet değil. Bu ağırlık daha şimdiden gerçekleşmiştir. Avrupalı Türklerin kendi imkanlarıyla çıkarttıkları internet gazeteleri sadece dil değil, grafik, teknik, görsel ve hızlılık alanlarında da sayısız eksiklikler içeriyor. Ancak, kısa dönem içerisinde bu eksikliklerin giderileceğine inanıyorum.
At sahibine göre kişner, her tür yayında olduğu gibi bu yayınları çıkaranların konuyu kendi bakış açılarına göre değerlendirmeleri doğaldır. Önemli olan, haberin doğru verilmesidir. Asıl tehlike yorumla haberin birbirine karıştırılmasıdır.
Ortak formattaki yayınlarda, güçlerin birleştirilmesi akılcı bir yol olmasına karşın, pratikte birçok zorluk vardır. En büyük zorluk “küçük olsun, benim olsun”dan “büyük olsun, bizim olsun” aşamasına geçebilmektir. Bu, zaman alacak gibi görünüyor. Mevcut koşullarda bu sitelerin hedeflenen, düşünülen gelirlere erişebilmesi de zaman alacak gibi görünüyor.”

HEZİMET YAŞADIĞIMIZI KABUL EDELİM
Avrupa Kültür Yayın Yönetmeni Osman Çutsay:
“Türkçeden giderek kaçıldığına tanık oluyoruz. Bir çekiciliği yok çünkü. Farkını ortaya koyamıyoruz. İletişimden daha önemlisi, Türkçeden aydınların kaçtığına, onu bir kültür dili olarak kullanmayı denemediğine tanık oluyoruz. Sonuçları çok acı olacak…
Bağımsız ve nesnel diyebileceğimiz bir habercilikten söz edemeyiz. Alman medyası da, Türkçe medya da bundan çok uzaktır. Yerleşik Türkçe medyanın yapıcıları bile böyle bir şey istemiyor, sonra da Alman medyasının Türklerle ilgili haberlerde taraflı davrandığını ileri sürebiliyor. Türk gericiliği maalesef Avrupa’daki Türk medyasında son derece etkilidir.
Gerçek bir habercilikten söz edemeyiz. Türkçe internet gazeteciliği sadece emeklemeye çalışıyor. Türkiye ve Türkçeyi ilerici bir şans olarak görmeyenler, yani “anomalistler”, bu alanda tam bir üstünlük içindedir. Bir hezimet yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Sadece tek tük umut sinyalleri veya kıvılcımlar görebiliyoruz.
Türkçe haber sitelerinin bırakın beklediklerini, herhangi bir ilan gelirleri olması bile hayaldir. En azından şu sırada. Bu durum değişebilir. Bu sektörde “yemlenmesi” gerekenler var. Alman devleri ve genel ideolojisi, bunları elbette yemleyecektir.
Ortak ve güçlü bir Türkçe yayıncılık yapma yolunu izlemeye çalışanlar da var elbette. Ama onların, yani bu ilerici damarın da sayısı ve ağırlığı fazla değil. Avrupa’daki Türkçeli ve aydınlanmacı, cumhuriyetçi, laik bir görüşe şu ya da bu ölçüde yakın toplum kesimlerinin en çok izlediği haber siteleri ise galiba Türkiye’nin görece muhalif siteleri. Odatv başta olmak üzere… Onu soL Portal ve Cumhuriyet izliyor olmalı…
Türkiye ve Türkçeyi bir anomali ve suç unsuru görmeyenler, aydınlanmanın ve ilerici bir cumhuriyetin insanlık için bir şans olduğunu düşünenler harekete geçebilir. Yani belki İlhan Selçuk-Uğur Mumcu-Abdi İpekçi üçlemesini bir tarihsel rol modeli gibi görüp, o zeminin üzerinde yükselerek Avrupa medyasındaki bayağılıkları da göğüslemeye kararlı gazeteciler büyük bir haber sitesi kurabilir. Olmayacak iş değil. Çünkü teknik olarak zor değil ve bir mali yük getirmiyor. Sadece gazeteci arkadaşlarımızın tek tek görev alması ve düzenli haberler hazırlaması gerekiyor. Bunun adımları mutlaka atılmalıdır.”

İNTERNET GAZETECİLERİ ACİLEN EĞİTİLMELİ
www.seyfialp.wordpress.com blog yazarı Seyfi Alp:
“Türkçenin doğru kullanılması konusunda büyük problemler var. Bu da Türkçe internet gazeteciliğinde muhabir ve redaktör olarak çalışan kişilerin Türkçemize yeterince hakim olmamalarından kaynaklanıyor. Tam bu noktada Türkçe internet gazeteciliğinde muhabir ve redaktörlerin okul yılları ve okul sonrası eğitimlerinin sorgulanması da yapılmalı. Haber dilinin yakalanması konusunda Türkçe internet gazeteciliği yapmak isteyenlerin mutlaka eğitimden geçmeleri gerekiyor. Ulusal günlük bir gazetenin redaksiyonunda belirli dönem çalışmak bu konuda muhabir ve redaktörlere yardımcı olabilir.
Bağımsız habercilik maalesef mümkün değil. Sansür günümüzde gazetecileri kuşatmış durumda. Özellikle son zamanlarda ırkçı cinayetler veya saldırılarla ilgili haberleri yazarken muhabir olarak korku da yaşamaya başladık. Bunun en güzel örneği NSU cinayetleri. Ayrıca Türkçe internet sitelerinin ekonomik bağımsızlıklarının yeterli olmayışı da bağımsız haber üretmeyi engelliyor. Bir de siyasi ortam ve çevrenin tepkileri bağımsız haberciliği frenliyor. Redaksiyonu büyük bir Türkçe internet gazetesinde sansürün daha fazla olabileceğini tahmin ediyorum. Tek başına internet haberciliği yapanlar bağımsız haber konusunda daha gözü kara diye düşünüyorum.
Türkçe internet gazeteciliğinde haber portalları son yıllarda epeyce düzeldi. Frankfurt, Berlin ve Hamburg merkezli günlük sitelerine düzenli haber giren haber portalları mevcut. Bu üç şehir dışında da Türk gazeteciler anadillerini kullanarak Türkçe internet gazeteciliğinde haber portalı olarak çevrelerinde olup bitenleri düzenli duyurmaya başladılar. Her geçen gün de olumlu yönde düzelme söz konusu. İstikrarlı habercilik yapan Türkçe haber portalı sayısı giderek artıyor.
Haber sitelerinin hedefledikleri ilan gelirlerine kavuştuklarını sanmıyorum. Bu pastanın Almanya’daki Türk internet gazeteciliği için ülkede alabilecekleri yılda 15 milyon euro civarında bir reklam pastası bulunduğundan söz ediliyor. Mevcut Türkçe haber sitelerinin bu önemli miktarın çok az bir bölümünü alabildiklerini tahmin ediyorum.
Yerel Türkçe gazetelere bir stepne olmadıklarına inanıyorum. En azından olmamalı diyorum. Yerel basılı bir gazete çıkarmadan da başarılı olabilecek ve bu başarıyı online reklam alarak sağlamlaştıracak çalışmalar yapılabilir.
Yüzlerce haber sitesi kesinlikle ortak çalışmalar yapmalı. Böyle bir çalışma özellikle Almanya’da büyük kan kaybına uğrayan Hürriyet ve Sabah gibi gazetelerin günlük satışlarının düştüğü şu dönemde büyük önem kazanıyor. Berlin veya Hamburg’da yerel bazda güçlü olan internet haber portalları Münih veya Frankfurt’ta aynı başarıyı yakalamış meslektaşlarıyla ortak çalışmalar yapmalı. Bu iyi organize edilirse, ortaya önemli bir enerji ve güç çıkar ve bundan katkıda bulunanlar mutlaka yararlanırlar. Kesinlikle bu birleşme veya belirli şartlarda ortak hareket etme sağlanmalı.
Türkçe internet gazeteciliği yerel konularla asla sınırlı kalmamalı. Ancak yereli aşan konulardaki haber veya yorum çalışmaları iyi gazeteciler tarafından kaleme alınmalı. Her internet gazete öncelikle yerelde güçlü olmalı. Bölgesinde varlığını hissettirmeli. Ancak yaşanılan ülke veya okurların geldiği ülkeyle ilgili de kaliteli haberler üretebilmeli. Ayrıca dünya genelinde gelişen ve sokaktaki insanı ilgilendiren her konu hakkında internet gazetecilerinin de söyleyecek sözü ve yazacak haberi olmalı.”
Bugünkü haliyle Türkçe haber portallarında araştırma gazeteciliğinden söz etmek maalesef mümkün değil. Bunun en önemli nedenlerinden biri, maddi gücü şimdilik zayıf olan Türkçe haber portallarının “iyi haber üretebilen” muhabirleri bir ücret karşılığında çalıştırma imkânının olmaması. Özellikle araştırılarak yazılacak haberler konusunda birikim sahibi gazeteci Almanya’daki Türk toplumunda elin parmakları kadar az. Ancak önümüzdeki dönemde Türkçe haber portalları mutlaka bu konuya ağırlık vermeli. Ses getirecek ve derinlemesine yazılan haberler haber portalına büyük kazanımlar sağlayacaktır.
Türkçe internet gazetelerinin siyasi eğilimlerinin haberlerin önüne geçmediğini sevinerek söyleyebilirim. Haber portalı sahipleri bu konuda olumlu yönde başarılı. Haber portalı sahibi veya genel yayın yönetmeni tanıdıklarımın iyi bir haber gördüklerinde siyasi yanına bakmadıklarını gördüm. İnternet gazetelerinin siyasi eğilimleri portal sahibi veya yöneticilerin görüşünü çok az da olsa yansıtıyor. Ancak asla muhabirlerin haberlerine yön verecek biçimde belirleyici değil. Bu sevindirici bir durum. Siyasi görüş ve buna bağlı tavsiyelerin köşe yazarlarınca yapıldığını gözlemledim.
Almanların Türkçe haber portalı oluşturma girişiminin başarılı olması için önemli bir koşul var. O da, bu haber portalına haber yazacak muhabirlerin kalitesi. Bu kalite başarıda belirleyici olacaktır. Böyle bir haber portalında haberler mümkün olduğu kadar tarafsız ve aktüel verilmelidir. Gazetecilik kurallarına dikkat edilerek ve gerek Almanya ve gerekse Türkiye’yi yakından tanıyan gazeteciler tarafından bir portal oluşturulur ve hatta bir günlük gazete basılırsa başarılı olabilir. Ben aynı zamanda bir okur olarak, gazeteyi kimlerin hazırladığından ziyade gazetenin kalitesinin belirleyici olacağına inananlardanım.”

avrupa-kultur_nr_11_kpk
Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliğinin son durumuna Avrupa Kultur dergisi geniş yer verdi

KOPYALA-YAPIŞTIR GAZETECİLİĞİ HÂKİM

Ren Postası Yayın Yönetmeni İsmail Erel:
“İnternet gazeteciliği iyi kullanılmıyor. Haberler başka kaynaklardan kopyala yapıştırma yöntemiyle okura aktarılıyor. Siteyi hazırlayanların ne yazık ki Türkçe eksikliği dikkat çekici boyutta.
Site sahibinin şahsi siyasi görüşü ve şahsi çıkarları doğrultusunda habercilik yapıldığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte uzun soluklu birkaç site var, Genelde okurların da bu siteleri takip ettiğinden yola çıkarsak, onlarda istikrardan söz edebiliriz. Yine de Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliği sunan bir deryadan söz ediyoruz ve takipte güçlük çekiyoruz
Ayrıca sitelerin normal koşullarda ilanla ilgili paylarına düşmesi gereken oranı almakta zorluk çektiklerini de görüyoruz. Diğer taraftan yerel gazeteler, haber sitelerini ilan konusunda stepne olarak kullanıyor. İşler ağırlıklı olarak bu şekilde yürüyor. Aslında bu onlara destek değil köstek oluyor. Gazeteye ilan 3 alırken 1 alınıyor; bence tersi olmalı.
Avrupa’da Türkçe haber sitelerinin ortak bir platformda buluşması ise zor bir ihtimal. Sitelerin birleşmesi zor. Yerel siteler ne kadar bölgesel habercilik de yapsa güncelliği koruma ve yansıtma adına ulusal haberleri de veriyorlar ki, bu da kaçınılmaz.
Avrupa’daki Türkçe haber sitelerinde araştırmacı gazetecilik yapanların sayısı bir elin beş parmağından az. Araştırmaya vakit ayırmıyorlar. O vakti ilan için ayırıyorlar.
Avrupalı Türk okur da ne yazık ki tembel, uzun, derinlikli bir haberi okumaktan çok da hoşlanmıyor. Onun yerine 20 tane haber kısa habere tıklamayı tercih ediyor. Herkes işin kolayına kaçıyor.
Almanlar tarafından hazırlanan Türkçe sitenin çok da rağbet göreceğine inanmıyorum. Avrupalı Türk okur, objektif olmayacağına inanacaktır. Bu tür Alman medyası tarafından pompalanan haber siteleri, Türk toplumunu bilmedikleri için tutmaz. Avrupa’daki Türklerin vatan sevgisi bir hayli yüksek. Türkiye’ye hakaret edilen bir siteyi okuyacaklarını sanmıyorum.”

DÜZENLİ YAYIN YAPAN SİTE SAYISI ÇOK DÜŞÜK
Almanya Bülteni Yayın Yönetmeni Arif Şentürk:
“İnternet gazeteciliğinde kullanılan Türkçede son yıllarda gözle görülür bir düzelme olmasına rağmen, redaksiyonların titiz çalışmaması ve genelde sitelerin haberleri birbirlerinden kopyalayarak yayınlıyor olmaları nedeniyle bazı yazım hataları gözden kaçmıyor. Bağımsız ve tarafsız yayın yapan haber siteleri ise sayı olarak fazla olmasa da, var.
İnternet gazeteciliğinin en önemli şartı, hızlı ve uzun soluklu, düzenli bir yayın anlayışı olduğundan, bu anlayışı peşin olarak kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul edip bu gerçek doğrultusunda haber yapan siteler var. Ancak bu anlayışı uzun süre sürdürüp sürdüremeyecekleri önemli bir tartışma konusu.
İnternetteki reklam pazarlama kurallarından bihaber oldukları için gelecekte de ilan gelirlerini artırabileceklerini sanmıyorum. Bu anlayışlarını devam ettirirlerse, korkarım bu alandaki reklam piyasasının da altını üstüne getirecekler. Birçok gazete internet gazeteciliğinin reklam geliri ve etkisini henüz fark edemedikleri için, kendilerini stepne olarak görüyor. Bu anlayışın değişmesi için bir an önce bu alanda bilgilenmeleri gerekiyor.
Güç birliği… Bunu, mevcut gazetelerin yayın hayatını sürdürmesiyle sağlanması hem zor, hem de gerçekçi değil. Çünkü internetteki reklam alanları tıklanma sayılarına göre pazarlanıyor. Kastedilen birlik tek bir haber portalında olacaksa, iyi olur. Ama buna da site sahiplerinin olumlu yaklaşacağını sanmıyorum.
Eğer alanında tercih edilir ve güçlü olmak istiyorlarsa en fazla yayın yaptıkları ülke bazında yerel kalmaları mantıklı ve olumlu sonuçları beraberinde getirecektir. Yani yayın yaptıkları ülke dışından haber yayınlamamaları kendilerini daha güçlü ve etkili kılabilir.
Redaksiyonlarında yeterli çalışan olmadığı için araştırma gazeteciliği en azından şimdilik mümkün görünmüyor.
Alman gazetelerinin Türkçe haber sitesi kurma girişiminde bulunması Türkçe yayın yapan internet sitelerinin kendilerine çeki düzen vermeleri için önemli bir etki yapabilir. Bu konudan hiç rahatsızlık duymuyorum. Hatta olumlu buluyorum. Ancak bu sitenin haberlerinin büyük bölümünün Türkiye’nin iç siyasetine mesaj verme kaygısıyla olacağından, buradaki okurların kutuplaşmasına yol açacağı düşüncesindeyim.”
Frankfurt – Işın Toymaz
www.avrupa-kultur.eu

Türkçe gazete arşivi

Avrupa’daki Türkçe gazetecilik göçün başlamasından kısa bir süre sonra 1970’lerde ortaya çıktı. Neredeyse 50 yıla merdiven dayadı.

Yarım asırda sayısız kağıt gazete, son yıllarda ise Türkçe internet gazeteleri ise bir bir yayın hayatına katıldı, katılmaya da devam ediyor.
Bu zaman zarfında yayınlanan kimi günlük gazetelerin kendi matbaaları dahi vardı. Yerel gazeteler ise Alman matbaalarında basıldı elan basılmaya da devam ediyor. Gazetelerin hazırlanma teknikleri de zaman içerisinde değişime uğradı. Fotoğraf makineleri de analogdan dijitale geçti. Işıklı masalar teknolojik gelişme sonucunda tarihe karıştı. Gazetelerin hazırlanmasındaki araç-gereçleri bulmak biraz zor olacak gibi gözüküyor.
Bugüne kadar Türkçe gazetelerin ortak bir arşivi maalesef oluşmadı. Çok sayıda Türkçe gazetenin yaşamı uzun sürmedi, yayın hayatlarını ya sonlandırdı yada ara verdi. Belki de yayınlanan birçok gazetenin tek bir nüshasını bile bulmak mümkün olmayacak. Her geçen gün yayın hayatına son veren Türkçe gazetelerin örneklerinin, kayıplarının artarak devam edeceği aşikardır.
Bugün araştırma yapmak isteyen bir gazetecinin, akademisyenin, meraklının yararlanacağı belgeler bir bir yok olmaktadır. Gelecek kuşaklar kendinden önceki nesillerin hem Türkçe gazetecilikle ilgili neler yapıldığını, bu arada yaşayanların durumunu ilk elden öğrenmeleri mümkün olmayacaktır.
Bu durumun önüne geçmek gerekir. Bunun için biran önce Türkçe gazeteler arşivi kurmak gerekir. Arşiv dijital ve fiziki olmalıdır. Gazete örnekleri, daktilo, eski bilgisayarlar, monitorlar, ışıklı masalar, fotoğraflar, gazeteleri yayınlayanlarla ilgili bilgiler bir an önce toplanmalıdır. Bu işin altından tek tek gazete veya kişilerin kalkması imkansızdır.
Görünen o ki, böyle bir girişimi gerçekleştirmek en yaygın olan gazeteciler derneği ATGB’nin sorumluluğuna düşüyor.
Kendi adıma böyle bir girişime elimizdeki imkanları sunmaya hazırım. Özel olarak Türkçe gazeteler arşivi kurmanın önünde gerçekleştirme zorlukları aşılamazsa, Almanya’ya göçle ilgili tüm belge ve eserlerin arşiv çalışmalarını yapan Göçün Dökümantasyon Merkezi ve Müzesi DOMİD ile ilişkiye geçilmesini öneririm.
Çağrımın dikkate alınacağı umuduyla…
Stuttgart – Mustafa Bozdurgut / www.yeniposta.de

Can Dündar’ın sitesi Almanya’da yayına başladı

Can Dündar’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı ‘Özgürüz’ haber sitesi, Almanya’da yayın hayatına başladı.

Bir süredir Almanya’da yaşayan gazeteci Can Dündar, Twitter adresi üzerinden genel yayın yönetmenliğini yaptığı ozguruz.org haber sitesinin açıldığını duyurdu.

Özgürüz.org’un yayına başlaması için gazeteci Uğur Mumcu’nuın katledildiği 24 Ocak’ı seçildi. İnternet sitesi Türkçe ve Almanca olarak iki dilli yayın yapıyor.

“BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ADIM”

Can Dündar Twitter üzerinden gelişmeyi şöyle duyurdu:

can-dundar

“Heyecan içindeyiz. Gece takvimler 24 Ocak’a döndüğünde yeni web sitemizin kuruluşu duyurulacak. İnsanlık için küçük, bizim için büyük adım. 24 Ocak. Uğur Mumcu’yu anıyor&yaşatıyoruz. Nihayet ve yeniden başlıyoruz. #özgürüz http://ozguruz.org

Facebook: Özgürüz Bizi izleyin. pic.twitter.com/tM51TEWgZ8″

“BİZE DÜŞEN, YERE DÜŞEN GAZETECİLİK BAYRAĞINI KALDIRMAKTIR”

Diğer taraftan yayına başlayan ozguruz.org’da Can Dündar çıkış sebeplerini ise özetle şöyle dile getiriyor:

cropped-ozguruz_logo_v4

“Mademki Türkiye’de basın baskı altında…
Mademki medya, bir ölüm sessizliğine sürükleniyor…
Mademki iktidar, kendi medyasını bir propaganda makinesi olarak kullanıyor…
Mademki Erdoğan, herkesi susturarak kolay bir referandum zaferi ve otoriter bir ülke hayal ediyor…

O halde bize düşen, yere düşen gazetecilik bayrağını yerden kaldırmak, yeniden havalandırmak ve “Biz varız. Özgürüz” demektir.

#ÖZGÜRÜZ işte bunun için doğuyor.

Şimdi Türkiye’den gelen bir avuç gazeteci, CORRECTIV ile birlikte, Almanya’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelmiş meslektaşlarıyla güçlerini birleştirerek ellerinden alınan kalemlerini, basın özgürlüğünü, halkın bilme hakkını, demokrasiyi savunmak üzere yola çıkıyor.
Yepyeni bir deneyim bu…

Çağımızda özgür düşüncenin asla susturulamayacağını kanıtlamaya çalışan bir inisiyatif…
Baskı rejimleri altında görev yapmaya çalışan diğer dünya medyasına örnek olmaya aday bir girişim…
Sansürsüz haberciliğin, cesur gazeteciliğin savunma hattı…
Farklı görüşten gazetecilerin, baskı altında gerçeği, mesleklerini, özgürlüklerini, ülkelerini savunma refleksi…
Bir uluslararası dayanışma örneği…”

Bununla birlikte Almanya’da medya organları art arda Türkçe haber siteleri ile atağa geçti.

WDR COSMO’DAN „SANSÜRSÜZ TÜRKİYE“ ATAĞI
Bunlardan biri Alman devlet televizyon ve radyo kurumu bünyesindeki WDR ve işbirliği yaptığı Cosmo.
„Sansürsüz Türkiye“ projesi ile Türkçe Almanca haber – analiz sitesi ile Türkiye’deki gelişmelere ışık tutuyor.

turkei-unzensiert-wdr

Proje kapsamında analizleri ile yer alan gazetecileri ise Türk toplumu yakından tanıyor:
Can Dündar, Hatice Kamer, Bülent Mumay, Gönül Kıvılcım, Kürşat Akyol.

“TAZ GAZETESİ” DE YAYININA START VERDİ

Bir diğer Türkçe haber sitesi ise taz.gazete.
Almanya’nın sol eğilimli gazetelerinden taz bünyesinde Türkçe Almanca haber sitesine start verdi.

taz-gazete

taz Panter Vakfı tarafından desteklenen ve Fatma Aydemir yönetimindeki 5 kişilik redaksiyonu ile taz.gazete projesi de çıkış sebebini „Türkiye’de basına özgürlüğüne yönelik saldırılar artarken, taz.gazete Türk yazarlara ve gazetecilere özgürce haber ve yorum yapabilecekleri bir platform sunuyor. Türkiye’deki otoriter rejim medyayı bir bir sustururken, taz.gazete haberleri, röportajları, analizleri ile Türkiye’deki ve Almanya’daki Türk gazetecilere bir alan sunuyor“ şeklinde tanımlıyor.
taz.gazete’de Cumhuriyet, Diken, Birgün ve Bianet redaksiyonlarından Aydın Engin, Ece Temelkuran gibi isimler de analizler kaleme alacak.
Rudi Dutschke Haus merkezli redaksiyonda Fatma Aydemir’in yanı sıra Ali Çelikkan, Canset İçpınar, Elisabeth Kimmerle, Ebru Taşdemir yer alıyor.

Stuttgart – Yeni Posta

Gazeteciliğin geleceği robotlara mı emanet?

Otomatik metin üretmek, bir felaketin habercisi mi? 

Gazeteciliğin geleceği nereye gidiyor?

“Saniyeler içinde haber üret. Artık haber yazabilmek için redaktörlere ya da çevirmenlere ihtiyacın yok.“

Bu slogan Stuttgartlı bir kuruluşa ait: AX Semantics

Klasik gazeteciliği, devrim yaparak Big Data namı diğer “Büyük Veri“ zamanlarına adapte etmek heyecan verici olduğu kadar korkutucu da.
Otomatik metin üretebilen programları yaratan AX Samentix, dünyadaki sayısız software şirketinden biri. Redaktörleri ise, akıllı programların işleri devralması endişesi çoktan sardı bile.

Basic Thinking internet sitesinde konuya ilişkin ilginç bir analiz yer aldı. Fabian Mirau imzalı analiz şöyle:

“Teorik olarak otomatik gazetecilikte, yüksek ücretler karşılığı emek harcaması gereken redaktörlere artık gerek yok. Gereken bilgilerle donatılmış bir program kime yetmez. Bir düğmeye basarak haber üretmek buna denir.
Nihayetinde program cümle kurmayı, metin yapısını ve haber yazma tarzını redaktörlerden öğreniyor. Elle yazılan haber metinleriyle robotların yazdığı haber metni arasındaki fark neredeyse yok denecek kadar az.

Gazeteciliğin geleceği “Karmaşık ‘boşlukları doldurun’ metinleri“ mi?

Peki teknoloji dünyasında tüm bu olup biten, her redaktörün korkulu rüyası mı?
Tam olarak değil.
Software firmalarının otomatik haber üretme programları vaat edilenden kötü durumda aslında. İtiraf etmek gerekir ki gerçekte otomatik gazetecilik şimdilik farklı bilgilerin eklenebileceği, çok karmaşık,“boşlukları doldur“ metinlerinden ibaret, o kadar.

Big Data ve otomatikleşme zamanlarında gazeteciliğin geleceği ile ilgili yıllardır süren tartışmalardan çıkan sonuç şimdilik şöyle: Bir bilgisayar programı, bir insanın yaptığı işi sadece sınırlı derecede devralabilir. Ancak bazı durumlarda kişiye özel bir metni ise mükemmel yazabilir.
Redaktörlerin çok da fazla ilgisini çekmeyen konular, örneğin okurun yaşadığı şehir, ilgi alanları, yaşam durumu gibi verilere de bağlı olarak hava durumu raporları, hisse senetlerinin durumu, futbol karşılaşmalarının sonuçları için otomatik üretilmiş metinler biçilmiş kaftan.

Ayrıca bilgisayar programlarının önümüzdeki on yıl içinde yapamayacağı şeyler de var: Araştırmacı gazetecilik, genel seçimler hakkında siyasi yorumlar, savaş bölgelerinden duygusal söyleşiler örneğin.

Dijitalleşmeden gazetecilik de kaçamıyor

Tüm bunlar şimdilik redaksiyonlar için şu anlama geliyor:

Can sıkıcı hisse senetleri, borsa haberleri gibi metinler bir tuşa basılarak üretilsin. Ama lütfen araştırmacı gazetecilik  redaktörler tarafından yapılsın. Yani sıkıcı rutin işleri robotlar halletsin, gerçek gazeteciliğe çok daha fazla zaman kalsın.

Ancak heryerde olduğu gibi burada da şu geçerli: Gazetecilerin el emekleri de dijital dönüşümden kaçamıyor. Makinalar, insanların işlerini hafifletmek için varlar. Bu yüzden yazı işlerini otomatikleştiren değil ama mükemmelleştiren ve destekleyen, asiste eden bilgisayar programları da mevcut.
Newsstream Projesi sosyal medyadaki, bloglardaki, medya arşivlerindeki dev verileri derleyip gazetecilerin hizmetine sunuyor. Örneğin bir söylemi kimin, ne zaman hangi şartlarda söylediğini ararken son derece yardımcı olabiliyor.

Siborg gazeteciliği avantajlar sunuyor

Siborg (Sibernetik organizma) yani yarı makina yarı insan gazeteciliği ise daha gerçekçi ve daha az endişe yaratan bir yöntem. Teoride büyük fırsatlar sunuyor, ciddi vaatlerde bulunuyor. Küresel habercilik tahmin edilemeyecek hızda mümkün olabiliyor.

Diyelim Şili’de bir deprem oldu. Bilgisayar programı Twitter, Facebook ve bölgeden haber yapan Şilili gazetecilerin röportajlarını birkaç saniye içinde Alman gazetecilere sunabiliyor. Hem de birebir çeviri yaparak. Hatta bu her dil için mümkün görünüyor.

Siborg gazeteciliği bu nedenle en uygun terim. Big Data programları ve insan karışımından bir melez, bir tarafı diğer yanı olmadan başaramayacağı şekilde hizmet sunuyor.
Algoritmalar ve Big Data gerçekte gazeteciler için bir tehdit yerine bir şans olarak algılanmalı. Program bazlı destekler habercilikte bir zenginlik, kaliteyi yükselten bir etmen olarak algılanmalı.

Özetle, full otomatik robot gazeteciliği gelecekte sınırlı kapasiteli sayısız redaksiyonun işini hafifletecek ve birçok yerden tasarruf yapmayı sağladığından dijital gazetecilikte ücretsiz kültürden yararlanma fırsatını da doğuracaktır.”

Çeviri: Işın Toymaz

 

ENF KONGRESİNDE AKREDİTASYON SKANDALI

Sağ popülist liderlerin Koblenz’de bir Avrupa ittifakı kurmaya ve uluslarını Avrupa Birliği’nden çıkarmaya hazırlandığı zirvede akreditasyon skandalı yaşandı.
Alman devlet radyo ve televizyonlarının yer aldığı GEZ medyasına ve Handelsblatt gazetesine akreditasyon vermeyen ENF zirvesinin organizatörü Alman sağ popülist parti AfD’li Marcus Pretzell’e tepki yağdı. Pretzell Spiegel dergisinden Melanie Amann ve FAZ gazetesinden Justus Bender’e de akreditasyon vermedi. Ancak Brender daha sonra toplantıya girmeyi başardı.
Ayrıca akreditasyon başvuru formunda yer alan „Organizatör ENF buluşması esnasında gerekçe belirtmeden gazetecileri salondan çıkarabilir“ ibaresi de dikkati çekti.
AfD benzer uygulamayı Baden Württemberg Eyalet Parti Kurulu’nda da gerçekleştirmiş ve çok sayıda gazeteciyi içeriye almamıştı. AfD’nin yakında Nürtingen’de gerçekleşecek Baden Württemberg Eyalet Parti Kurulu’nda da benzer tavrı sergilemesi bekleniyor.
Alman devlet televizyon kanalı ARD’nin redaksiyon şefleri ise ortak bir basın açıklaması yaparak akreditasyon engelini „basın ve ifade özgürlüğüne ağır bir saldırı“ olarak nitelediler.
Benzer açıklama Alman devlet televizyon kanalı ZDF’ten de geldi.
Alman Gazeteciler Birliği (DJV) ise ENF’ye çağrıda bulunarak bütün gazetecilere akreditasyon verilmesini istedi. DJV Genel Başkanı Frank Überall „Avrupa Parlamentosu’nun Meclis Grubu bir toplantı gerçekleştiriyorsa bunun bir odada özel bir buluşma olmadığı açıkça ortadır. Partiler gazetecileri bu buluşmanın dışında tutamazlar“ dedi.

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn da ırkçı liderler zirvesine karşı sesini yükselten Avrupalı politikacılar arasında yer aldı. „Şimdi Avrupa’ya zarar verenlere karşı, çok renkli Avrupa için mücadele zamanı“ diyen Asselborn bir kısım medya kuruluşunun da akreditasyonu engelleyerek, ırkçı liderler zirvesini takip etmesinin önlenmesini ise sert dille kınadı.
Rheinland Pfalz Eyalet Başbakanı Malu Dreyer de bir kısım medyanın dışlanmasını sert sözlerle eleştirerek AfD’nin tutumunu „anayasaya aykırı“ olarak değerlendirdi.

Türkiye’nin “çalışamayan” gazetecileri

Basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin tırmanarak devam ettiği, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönen Türkiye’de giderek artan sayıda gazeteci, baskılar nedeniyle mesleğini yapamıyor.

DW Türkçe’den Şebnem Arsu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde “Çalışamayan“ gazetecilerle konuştu. 

Arsu’nun Deutsche Welle Türkçe’de yayınlanan haberi şöyle:

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre geçen yıl 780 gazetecinin resmi sarı basın kartı iptal edilirken, 839 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hakim karşısına çıktı, 189 basın çalışanı ise sözlü ve fiziksel saldırıya uğradı.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kayıtlarında Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı 140’ı aşmış durumda. Her dört gazeteciden birinin işsiz oluğu tahmin edilen ülkede, basın üzerinde devam eden siyasi baskıların yerini kontrolü daha da imkansız olan otosansüre bıraktığı yorumları yapılıyor.
Bu koşullar altında mevcut sistemde var olamayan birçok gazeteci çareyi başka sektörlere geçiş yapmakta buldu, bazıları ise her türlü siyasi ve ekonomik baskıya rağmen mesleklerine tutunmaya çalışıyor. Sosyal medyada karalama kampanyaları, hedef gösterilmeler ya da adli süreçlerde yıpranan isimler için alternatifler çok daha az. Ancak gazeteciler bireysel kaygılarından çok, tek sesliliğin ülkeye verebileceği hasarlara işaret ediyor.
gazeteci-dw

Üç gazeteci, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesi ile DW Türkçe’ye “nasıl çalışamadıklarını“ anlattı.
Ünsal Ünlü: Sosyal medyada tutunmaya çalışıyor
Haberciliğe 1989 yılında TRT bünyesinde başlayan Ünsal Ünlü, ana akım medyadan ayrıldığı 2014’e kadar özellikle NTV haber kanalında uzun yıllar farklı görevlerde bulunmuş.
default
Ünsal Ünlü
Siyasi baskıyı yoğun olarak ilk kez 2009 yılında aynı kanalın Ankara temsilcisi iken hissetmeye başladığını söyleyen kıdemli gazeteci, şimdilerde tarafsız habercilik mücadelesini sosyal medyada popülerliği artmakta olan Periscope yayınlarında devam ettiriyor. Ünlü’nün ortalama 20 bin takipçisi var. Ancak bu sayı Periscope uygulamasına YouTube, Soundcloud ve iTunes gibi mecraların eklenmesiyle birlikte bazı günler 30 bine ulaşabiliyor.
¨Haber yöneticileri, editörlerin tamamı istemeden içselleştirdikleri sansürü yaşıyorlar¨ diyen Ünlü, fikirsel kısıtlamaların şimdilerde otosansürle bambaşka bir boyuta sıçradığı görüşünde. Ancak evinin bir köşesinden yaptığı bireysel yayınlarda dahi siyasi baskılardan kurtulmuş değil.
¨Doğrudan olmasa da troller aracılığı ile siyasi baskı hissediliyor¨ diyor Ünlü, çoğu isimsiz, muhalefetin iddialarına göre maaşlı olarak, aktif ve agresif hükümet destekçiliği yapan sosyal medya kullanıcılarını kastederek.
Ünlü, ”Her yayında 20 civarinda trolle uğraşıyorum. Onların derdi bir fikri tartışmak değil, yanlış olduğunu söylemek” diyor. Ünlü¨ye göre, ¨En büyük sorun, tartışma kültürünü kaybediyor olmamız.¨
Takipçileri arasında solcu izleyiciler kadar AKP ve MHP yanlılarının da olduğunun altını çizen gazeteci, ana akım medyada olmayan bir çoğulculuğu yakaladığı kanısında.
“Muhalefetsiz ortak hatalara neden oldu”
Ünlü’ye göre, uzman ve deneyimli gazetecilerin siyasi elle ayıklanması hem kişisel mağduriyetler yarattı hem de muhalefetsiz ortamda devlet politikalarında ciddi hatalara neden oldu.
Ünlü, gazetecilikle ilgisi olmayan yöneticilerin gazete ve televizyonlarda söz sahibi olmasının sansür algısını kuvvetlendirdiğini de düşünüyor. “Genel yayın yönetmeni gibi karar alıcı konumda olanlar arasında tek özelliği iktidara yakın olmak olan kişiler medyaya yerleştiğinden beri oto sansür güçlendi¨ diyen gazeteci sözlerini şöyle sürdürüyor: “Haberi bilen ve etkilerini tahmin eden insanlar bu süreçte haberlerini geri çekmeye başladılar.”
Ünlü’ye göre yayınları, aynı fikirleri duymaktan yorulmuş takipçilerine otosansürden bağımsız bir ortam vaadediyor.
Ana akım medyada reklam payları ile ölçülebilen finansal baskıdan Ünlü de muaf değil. “Benim yayınıma reklam vermeye korkuyor insanlar ve bu çok anlaşılır bence” iyen gazeteci, bireysel destek alarak ve uluslararası katkı sistemlerini kullanarak yayınlarına kaynak sağlamaya çalışıyor.
Evli ve iki çocuk babası olan habercinin şimdilerde asıl geçim kaynağı, 34 yıllık bir tecrübeyi konuşturduğu seslendirme ve dublaj. “Türkiye’de gazetecilik yapmak mümkün, alternatif alan açabiliriz’ diyerek direniyorum ve bunun finansmanını gazetecilikten sağlayamıyorum” diye konuşan Ünlü daha demokrat bir ülke için ümidini yitirmiş değil.
Volkan Koç: Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci
İsmi, Temmuz 15 darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olarak hatırlanacak olan Volkan Koç, gazeteciliğe 2009 yılında polis ve adliye muhabiri olarak Taraf gazetesinde başladığında çok da fazla zaman geçmeden tarafsız haberciliğin Türkiye’de karşılığı olmadığını fark ettiğini söylüyor.
default
Volkan Koç
“Polis adliye muhabirleri için polisten aldığı bilgiler yeterli, iddiaları olan kişinin ne dediği pek önemli değilken ben hep o iddia sahiplerinin dediklerini merak ettim” diyen Koç, “Eğer müreffeh gazetecilik yapmak istiyorsanız hükümet bakış açısı dışında kalamazsınız, kalırsanız ok işaretleri size döner, dokuz köyden kovulursunuz” şeklinde sözlerini sürdürüyor.
Taraf’tan sonra kısa bir süre T24 haber portalı, sonrasında Vatan Gazetesi ve ardından Akşam Gazetesinin internet servisinde muhabir ve editör olarak görev yapan ve Haberdar adlı haber portalında gazeteciliğe son noktayı koyan Koç’u meslekten asıl soğutan darbe girişimi sürecinde yaşadıkları olmuş. Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olduğunu söyleyen Koç, o geceyi şöyle anlatıyor:
“15 Temmuz darbe girişimini benim imzamla ilk biz duyurduk. Hemen Twitter’da hedef gösterildim. ‘Yıl 2015, darbe mi olur, sen FETÖ’cüsün’ dediler. Bir linç süreciydi. Ne zaman ki Başbakan ‘Kalkışma var‘ dedi, bu sefer de ‘Nereden haber aldın? Biliyordun, yine de FETÖ’cüsün,’ dediler. Halbuki otobüsle eve giderken, Beylerbeyi civarında asker yolu tutmustu. ‘Civardaki (Cumhurbaşkanı) Erdoğan’ın çalışma ofisine terör tehdididir belki‘ diye düşünürken bir asker ‘Sıkıyönetim ilan edildi, evlerinize gidin‘ dedi. Haberi kimseye danışmadan gece editörü ile birlikte ‘Son Dakika’ olarak geçtik.”
“Gözaltına alındım”
Sonrasında açılan soruşturma kapsamında ilk gözaltına alınan 40’a yakın gazeteciden biri olan Koç, adı duyulmamış habercilerin hem meslektaşları hem de meslek örgütleri tarafından adli süreçte yalnız bırakıldığı görüşünde:
“Ne kadar yalnız olduğumu fark ettim. Desteğin, popülerlik ve kişiye getirisi üzerinden hesaplandığını görünce meslek benim için tam anlamıyla anlamını yitirmiş oldu.“
Sektör değiştirmek ise kolay olmamış. Medyada ısrar etmeyişinin sebebini sistemin dayattığı tipte bir gazeteci olmamasına bağlayan eski muhabire göre medya üzerindeki baskılar bugünkü iktidara has bir yöntem değil. Koç, “1990’ların 28 Şubat dönemindeki ana akım medya bugün ezenleri eziyorlardı, o gün ezilenlerin bir kısmı da o gün kendine hakaret edenleri eziyor. Devran döndüğünde aynı döngünün tekrar etmeyeceği garantisini veremeyiz” diyor.
Şimdi Kadıköy civarında küçük bir sahaf işleten Koç, hayatından mutlu. Volkan Koç, “Şu anda çok huzurluyum. Etrafımda çıkar hesabı gütmeden, yalnızca entellektüel paylaşım için dükkanıma gelen insanlar var. Böylesi çok daha iyi” diyor.
Nilay Örnek: Gezi sonrası işine son verilmiş
“Gezi protestoları döneminde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na yeni devri yapılmış Akşam Gazetesi’nin hafta sonu eklerinin başındaydım. Tabii ki Gezi’ye gitmiştim, hiçbir paylaşımımı da saklamadım, silmedim” diyor Nilay Örnek.
default
Nilay Örnek
Mesleğe 17 yaşında büyük bir aşkla başladığını söyleyen gazeteci ve bazı diğer meslektaşları aleyhine sosyal medyada yoğun bir karalama kampanyası başlar. Akabinde, İstanbul’un merkezi Gezi Park’ında 2013 yılında çevre hassasiyeti ile başlayıp kısa zamanda ülke çapında hükümet karşıtı toplu eylemlere dönüşen Gezi protestoları nedeniyle işini kaybeden ilk gazetecilerden biri olur. Vatan Gazetesinin internet servisinden sorumlu olduğu bir sonraki pozisyonunu ‘Gezicilik’ bahane edilerek kaybetmesi uzun sürmez.
Düşük ücretler, çalışanlara gösterilen ilgisizlik ve duyarsızlığın basında herkesin herkesin karşı karşıya zorluklar olduğunu anlatıyor Örnek. Örnek, “Ben marangoz, mimar, doktor değilim ki hobi olarak gazeteciliğe devam edeyim. ‘Adın gözüksün, para almadan yap’ diyorlar ama bir meslek bizler için. Ben annemin desteğini alıyorum belli bir yaşam kalitesini idame ettirebilmek için. Ama benden çok daha zor şartlar altında yaşamaya çalışan yüzlerce meslektaşım var” diyor.
Şimdiye kadar çalıştığı yayın kurumlarındaki deneyimleri Örnek’e Türkiye’de çalışan bir gazeteci olarak her an, her şeye hazırlıklı olması gerektiğini öğretmiş.
Herkesin Türkiye’yi kurtarmaya çalışan büyük cümleler kurduğunu, ancak toplumun aslında küçük cümleler ve gündelik meselelerin gündeme getirilmesine ihtiyaç duyduğunu savunan gazeteci, hayata dair yazılarına devam etmek istiyor. Ancak siyaset hayatın her alanına sirayet etmişken baskıların peşini bırakmayacağından da endişeli.
“Tehlikeli olan şu ki; sadece siyaseten parti isimlerini anarak, agresif muhalefet yapan insanlar değil, ‘hayat tarzımıza müdahale edilmesin’ diyen herkes tehdit olarak algılanıyor” diyor Örnek.
“Gazeteciliği bilmeyen gazeteciler”
Gazeteciyi mesleki olarak derinden yaralayan bir başka husus ise medyayı saran, gazetecilik eğitimi almamış, siyasi bağlantılarıyla koltuk edinmiş editörler, yazarlar, yöneticiler.
“AKP kendi medyasını yarattı ama gazetecisini yaratamadı” diyor Örnek. Nilay Örnek, “Bir sayfa nasıl yapılır, haber nasıl redakte edilir fikri olmayan onlarca insan getirildi tecrübeli, gazetecilik çıkışlı meslektaşların yerine. İktidara yakın medyada işine devam eden arkadaşlar ise öylesine dönüştüler ki, çoğunu tanımak artık mümkün değil“ diyor.
Genç kadın gazeteci, ümidini yitirmemekle beraber hayatını kazanabilmek adına iş olanaklarına daha esnek bir çerçeveden bakmaya karar verdiğini söylüyor.
“Geçen sene para kazanayım diye isimsiz reklam filmi metinleri, sektörel hazır metinler yazarak gecinmeye çalıştım. Ben işin pozitif tarafında olan ve olmak isteyen bir insanım. Ancak yoruldum” diyor Örnek ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Tam olarak nasıl olacak ben de bilmiyorum ama sanırım biraz inat etmekten vazgeçeceğim. Kendimi en azından yüzde 50 gazetecilikten farklı bir mecrada para kazanma fikrine alıştırmaya çalışıyorum.”