PEN Türkiye: Muhalif kimlikler cezalandırılıyor

Uluslararası yazarlar birliği PEN tarafından ilan edilen 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü’nde PEN Türkiye 2. Başkanı Özcan, Türkiye’de yazar ve gazetecilerin muhalif kimlikleri nedeniyle cezalandırıldığını söyledi.

Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) 1981’den beri her yıl 15 Kasım’da düzenlediği Hapisteki Yazarlar Günü’nde PEN Türkiye Merkezi 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan DW Türkçe’ye Türkiye’deki durumu değerlendirdi.

PEN Türkiye Merkezi’nin Hapisteki Yazarlar Komitesi’nin de başkanı olan Özcan, “Söylediklerinden dolayı değil muhalif kimliklerinden dolayı cezalandırılmaya çalışılıyor insanlar ve o anlamda da Türkiye’den görünen ve görünmeyen bir beyin göçü var. Arkadaşlar yurtdışına gidiyor ya da gitmeyi düşünüyor ki, bu da Türkiye için çok büyük bir kayıp” dedi.

PEN davaları izliyor

Türkiye’deki cezaevlerinde 130’un üzerinde yazar ve gazetecinin tutuklu ve hükümlü olarak bulunduğunu belirten Özcan, cezaevinde 5 ya da 6 yazarın olduğunu geri kalanını gazetecilerin oluşturduğunu belirtti.

Özcan “Düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde bütün davaları ayrım yapmadan izliyoruz ve düşüncelerimizi basınla paylaşıyoruz. Ne yazık ki PEN Merkezi olarak yazarların yazarlık durumuyla ilgileneceğimiz yerde ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı çabamızı, emeğimizin çoğunluğunu düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine yoğunlaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki cezaevi koşulları ile ilgili olarak ise Özcan “Her cezaevinin koşulları farklı oluyor. Ben de 12 Eylül’de 10 yıl çeşitli cezaevlerinde yatan biri olarak biliyorum. Çünkü her cezaevinin müdürüne, yapısına göre değişiklikler var. Fakat tabii ki kısıtlamalar var. O kısıtlamaların en yoğun olduğu yer Silivri Cezaevi” diyor.

Sürgündeki gazeteciler

Özcan, düşünce ve ifade özgürlüğü alanındaki gerileme nedeniyle sadece cezaevinde olan yazar ve gazetecilerin etkilenmediğini söylüyor.

Özcan, “Sadece cezaevindekiler değil, sürgündeki insanlar da arkalarından boş bırakılmıyorlar. Ragıp Zarakolu abimiz bunun örneklerinden biridir. Yaptığı ettiği hiç birşey yoktur ve kırmızı bülten çıkartıldı. Yani böyle komik bir durum” şeklinde konuşuyor.

Yazar ve yayıncı Ragıp Zarakolu için 2011’de yaptığı konuşma nedeniyle açılan dava kapsamında Eylül ayında kırmızı bülten kararı alınmıştı.

Basın özgürlüğü geriliyor

Türkiye’de basın özgürlüğünün içinde bulunduğu durum, uluslararası alanda hazırlanan raporlara da yansıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün açıkladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 2002 yılında 100’üncü sıradayken 2018 yılında ise 180 ülkenin yer aldığı listede 157’inci sıraya geriledi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 8 Kasım tarihli açıklamasına göre Türkiye’de 145 gazeteci ve medya çalışanı hapiste bulunuyor.

Acil eylem çağrısı

PEN International’ın internet sayfasında 15 Kasım’a özel yayımlamış olan bildiride ise dünyanın dört bir yanında ifade özgürlüğü kapsamında düşüncelerini açıkladıkları için hedef alınan ve bazı durumlarda öldürülen yazarları ve gazetecileri korumak için acil uluslararası eylem çağrısında bulundu.

PEN’in Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı Salil Tripathi “Otoriter hükümetler giderek daha fazla cesaretleniyor ve yazarları ve gazetecileri daha fazla sayıda hedef alıyorlar. Bazıları sadece işlerini yapmak için ağır bir bedel ödüyorlar. PEN’in Hapisteki Yazarlar Günü dünya çapında özgür ifadeyi destekleyenleri bu cesur çalışma arkadaşlarımızla dayanışma içinde olmaya ve bir mesaj vermeye davet ediyor. Susturamayacaksınız, okuyucuları susturulamayacak, bizi susturamayacasınız, bu okuyucu ve yazar arasındaki bağı susturamayacaksınız” dedi.

Seda Sezer Bilen

© Deutsche Welle Türkçe

https://www.dw.com/tr/pen-türkiye-muhalif-kimlikler-cezalandırılıyor/a-46297522

Alman Meclis Futbol Takımı Türk gazetecilere karşı

Federal milletvekillerinden oluşan futbol takımı, Berlin’de Türk gazetecilerle bir maç yapacak. Bu dostluk maçı ile, dünya çapında tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekilmek isteniyor.

Alman Federal Meclis Futbol Takımı basın özgürlüğü için Türk gazeteciler ile maç yapacak. Federal milletvekillerinden oluşan takımın kaptanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Marcus Weinberg, Salı akşamı Berlin’de oynanacak maç ile dünyada tutuklu bulunan 262 gazetecinin durumuna dikkat çekmek istediklerini belirtti. Dünyada en fazla gazetecinin tutuklu bulunduğu ülke olan Türkiye’nin “dehşet listesinin başında yer aldığını” kaydeden Weinberg, maç sonrası Türk gazetecilerle ilginç sohbetler yapma fırsatı bulacaklarını söyledi.

“Basın özgürlüğü, hür ve demokrat bir toplumun en önemli temellerinden biridir” diyen CDU’lu politikacı, dünyanın her yerinde Almanya’daki gibi şartların hakim olmadığının farkında olduklarını söyledi. Bağımsız haberciliğin yapılmasına izin verilmeyen bir yerde, başka insan haklarının da ihlal edildiğinden neredeyse emin olunabileceğini belirten Alman milletvekili, “konuyu görmezden gelemeyeceklerini” vurguladı.

Federal Meclis Futbol Takımında, mecliste grubu bulunan tüm partilerden yaklaşık 80 kişi bulunuyor. Alman Milli Takımı’nın resmi formasıyla sahaya çıkan ekip senede yaklaşık 20 maç oynuyor. Takım, bu maçlarla kamuoyunun ilgisini belli konulara çekmeye veya hayır amaçlı bağış toplamaya çalışıyor.

Kaynak: DW Türkçe – Berlin

Foto: Studio Kohlmeier

 

Almanya’da gazetecilere yönelik saldırılar arttı

Almanya’da yeni yapılan bir araştırmaya göre, gazetecilere yönelik saldırılarda artış yaşandı. Saldırıların büyük çoğunluğu Almanya’nın doğusundaki sağcı ve aşırı sağcı gösteriler sırasında meydana geliyor.

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Almanya’da gazetecilere yönelik saldırılarla ilgili yaptığı araştırmanın sonuçlarını Leipzig kentinde kamuoyuna açıkladı. Almanya’da bu yıl Eylül ayı ortasına kadar 22 gazetecinin saldırıya uğradığı kaydedildi. Almanya’da gazetecilere yönelik 2015 yılında 43, 2016 yılında 19, 2017 yılında ise beş saldırı kayıtlara geçmişti.

“Düşman imgesi ‘yalancı basın’” adlı araştırmaya göre, iki vaka hariç saldırıların hepsi sağcı ya da aşırı sağcı gösteriler ve etkinlikler sırasında meydana geldi. Gazetecilere yönelik saldırıların yarısı Saksonya eyaletinde oldu.

Chemnitz kentinde bir Alman vatandaşının bıçaklanarak öldürülmesi sonrasında 1 Eylül tarihinde düzenlenen gösteri sırasında 11 gazeteciye yönelik dokuz saldırı gerçekleştirildi. Araştırmada bunun bir rekor olduğu ifade edilirken Saksonya-Anhalt eyaletinde dört, Thüringen eyaletinde üç saldırı kayıtlara geçti. Almanya’nın Brandenburg, Baden-Württemberg ve Kuzey Ren-Vestfalya eyaletlerinde ise birer saldırı tespit edildi. ECPMF gazetecilere yönelik saldırıların bu rakamlardan fazla olduğunu tahmin ediyor.

Gazetecilere “Hazırlıklı olun” uyarısı

Gazetecilerin genellikle fotoğraf çektikleri, görüntü aldıkları için ya da sadece yanlarında kamera taşıyor olmaları nedeniyle saldırıya uğradığı belirtiliyor. Ocak 2017-Eylül 2018 arasındaki toplam 27 vakadan 24’ünde saldırıya uğrayan gazetecinin yanında kamerasının da bulunduğu ifade ediliyor. Raporda “Gazeteci olarak teşhis edilebilen herkes bu tarz toplanmalar sırasında açıktan saldırıya uğramaya hazırlıklı olmalı” denildi.

Araştırma kapsamında gazeteci ve uzmanlara saldırılarla ilgili polis soruşturması ve verilen mahkeme kararlarıyla ilgili de soru  soruldu. Araştırmaya göre soruşturma makamları tarafından fiziksel şiddet içeren saldırılar dikkate alınırken sözlü tehdit ya da hakaretler dikkate alınmıyor.

AFP,EPD/EC,CÖ

© Deutsche Welle Türkçe

ATGB Belçika Temsilcisi, gazeteci Fikret Aydemir BTMB’nin başına geçti

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Belçika Temsilcisi Fikret Aydemir, Belçika’daki Türk gazetecileirn örgütlendiği birliğn başına geçti.

Belçika Türkçe Medya Birliği (BTMB), yönetim kurulu olağanüstü toplantı yaparak, yeni görev dağılımı gerçekleştirdi. Yeni görev değişikliğiyle, BTMB Etik Kurul Başkanı Fikret Aydemir, BTMB’nin yeni başkanı oldu. Belçika’daki 14 Ekim yerel seçimlerinde aktif siyasete atılan 3 BTMB yöneticisi pasif görev üstlendi.

Belçika Türkçe Medya Birliği’nden başta başkan olmak üzere 3 yöneticinin 14 Ekim yerel seçimlerinde aday olmaları nedeniyle BTMB yönetim kurulunda zorunlu görev değişikliği yapıldı. Başkan Hüseyin Dönmez, Başkan Yardımcısı Kadir Duran ve Etik Kurul Üyesi Mustafa Ulusoy’un farklı partilerden farklı belediye meclislerine aday olmaları nedeniyle BTMB’nin yönetim kurulu değişti.

AYDEMİR: “HERKESE EŞİT MESAFEDE OLACAĞIZ”

BTMB Başkanı Fikret Aydemir, derneğin kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede derneğe katkılarda bulunan ve başkanlığı sürdüren Hüseyin Dönmez başta olmak üzere, diğer tüm yönetim kurulu üyelerine teşekkür etti. BTMB Başkanı Aydemir, “Dernek yönetim kurulumuzun üyelerinden arkadaşlarımıza öncelikle katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Derneğimizdeki bu zorunlu değişim ile bana ve yönetim kurulu arkadaşlarımıza verilen görevi en iyi bir şekilde yerine getirmenin mücadelesini vereceğiz. BTMB üyesi arkadaşlarımızdan siyasete giren ve aday olan arkadaşlara da başarılar diliyoruz. Ancak, kurum olarak seçim sürecinde farklı partilerden siyasi mücadele veren bütün adaylara eşit mesafede olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isteriz” dedi.

BTMB’den yapılan açıklamada, Belçika Türkçe Medya Birliği’nin bir kurum olarak zarar görmemesi ve bütün siyasi partilere, adaylara eşit mesafede olmasının gereği olarak ve tüzüğünün 2. maddesinin 4. bendine dayanarak zorunlu değişikliğe gidildiği belirtildi.

DÖNMEZ: “HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM”

BTMB’nin Kurucu Başkanı Hüseyin Dönmez, “Bildiğiniz gibi, yeni tatil sezonunu bitirdik. Önümüzde yoğun gündem var. Şuan Yönetim Kurulu başkanı sıfatıyla ben, ayrıca başkan yardımcısı Kadir Duran ve Etik Kurulu asıl üyesi Mustafa Ulusoy arkadaşlarımız 14 Ekim 2018 günü Belçika’da yapılacak yerel seçimlere farklı partilerce aday gösterildik. Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımızın çeşitli partilerden aday olarak, BTMB bünyesinde görevlerine devam etmelerinin etik olmadığını düşünüyoruz. İleride kuruma sıkıntı olmaması düşünerek, aday olan arkadaşlarımızın asıl yönetim kurulu görevlerinden ayrılmaları gerektiğine karar verdik. Ben, bugüne kadar yürüttüğüm başkanlık görevinden etik kural gereği bu toplantı neticesi ayrılacağım. Diğer iki arkadaşımızda aynı görüşü paylaşmaktalar. Şimdiden bugüne kadar bana ve yönetim kuruluna yardımcı olan, destek olan tüm arkadaşlarımıza üyelerimize teşekkür ediyorum. Önümüzdeki genel kurula kadar pasif olarak üyeliğimiz devam edecektir” diye konuştu.

YENİ YÖNETİM

Fikret Aydemir başkanlığında kurulan yeni yönetim kurulu şu şekilde oluştu: Zana Eminli Acar (başkan yardımcısı), Zehra Özer (genel sekreter), Muhammed Gündoğdu (sayman), Yalçın Şen (dış ilişkiler), Hüseyin Dönmez ve Kadir Duran (yedek üye). BTMB Etik Kurulu ise Celil Gündoğdu (başkan) ve Ayhan Demir’den oluştu.

Brüksel – Yeni Posta

 

 

Deniz Yücel Türkiye aleyhine tazminat davası açtı

Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel Türkiye aleyhine tazminat davası açtı.

Sınır Tanımayan Gazetesiler (RSF) örgütünün Türkiye şubesi resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada şöyle denildi:

merkezli gazetesinin muhabiri Deniz Yücel ’de bir yılı aşkın süreyle “haksız tutuklamaya uğradığı” gerekçesiyle 1 milyon TL tutarında tazminat davası açtı. Avukatı Veysel Ok’un İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açtığı dava 25 Eylül’de başlayacak.”

 

Türkiye’de otokrat rejim tescillendi

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Basın Açıklaması:

ADİL OLMAYAN KOŞULLARDA KAZANILMIŞ ZAFER, ZAFER DEĞİLDİR!

BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE 24 HAZİRAN DARBESİ…

Baskın erken seçim Türkiye’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferi ile sonuçlandı.

Adil olmayan şartlarda, OHAL koşullarında, muhalif medyanın susturulduğu bir ortamda gerçekleşen 24 Haziran seçimleri, gazetecilerin, muhalif politikacıların, öğrencilerin, hukukçuların, akademisyenlerin, aydınların cezaevinde esir edilmesinin gölgesinde gerçekleşti.

Diğer taraftan, Türkiye’nin tek kamu ajansı olan Anadolu Ajansı’nın çarpıtılmış verileriyle halkın gece boyunca aldatıldığı bir ortamda gerçekleşen 27. Dönem Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimi’nde vatandaşlar ve muhalefet, özgürlükçü demokrasi ve bağımsız bir Türkiye için el ele mücadele vererek tarih yazdı.

15 Temmuz darbe girişiminden ve 20 Temmuz sivil darbesinden bu yana uçurumun eşiğine getirilen ve Başkanlık seçimi ile otoriter rejimi tescillenen Türkiye’de bu son seçimlerden sonra artık demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilemeyeceğini üzülerek gözlemliyoruz.

Erdoğan’ın ev ödevleri ise çok:

· Ülkenin tüm kaynaklarını satıp tüketen iktidar seçim zaferi sarhoşluğundan hızlı bir şekilde ayılıp, sadece kendisinin değil halkının da altında kalması kuvvetle ihtimal ekonomik çöküntüye acil çare üretmeli.
· Yargıdan eğitime, ordudan siyasete dek derinlemesine sızmış olan siyasal İslamcı anlayış tüm kadrolardan arındırılmalı.
· Seçim kampanyaları çerçevesinde verdiği OHAL’i kaldırma sözünü tutmalı

· Yeniden adalet ve hukuk tesis edilmeli.
· Avrupa Birliği ile bağlarının tamamen kopma noktasına gelen Türkiye’nin yüzü yeniden Batı’ya çevrilmeli.
· Barış politikaları geliştirmeli, Türkiye’nin dış dünyayla ilişkilerini derhal düzeltmeli.
· Suriye meselesi ve Suriyeli mültecilere yönelik hoşnutsuzlukla baş edebilen çareler üretmeli.
· Ve elbette zaten sayısı bir avuç olan muhalif medyaya dokunmamalı.
· Basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri sona erdirilmeli.
· Cezaevindeki meslektaşlarımızın sadece gazetecilik yaptıkları için cezalandırılmalarına son verilmeli.

Umutları örgütlemeyi başaran muhalefetin güçlü mücadelesini ve Türk halkının umut dolu ve inançlı direnişini ise “yüreklendirici” olarak niteliyor, özgür, çağdaş Türkiye için umudumuzun devam ettiğini bildiriyoruz.

Hiçbir şey bitmedi. Her şey esas şimdi başladı.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu

 

 

Avrupa’da Türkçe mücadelesi şart

Avrupa’daki Türkçe medya uzun süredir sancılı bir şekilde gömlek değiştiriyor.
Özellikle Almanya’da 56 yılı geride bırakmış olan Türk işçi göçüne 1969’dan bu yana eşlik eden Türkçe medyanın, Türkçeli nüfusun yoğun bir biçimde bulunduğu diğer Avrupa ülkelerine genişleyeceği haber üretimi yapması gerekiyor.
Avrupa’da görev yapan Türkiye kökenli, Türkçe konuşan gazeteciler büyük bir boşluğun giderilmesi için çabalıyor: Türkçe dünyada en çok ve en başarıyla kullanılan bir büyük Batı dili olmasına rağmen, Alman siyasi coğrafyası ve kültürü insanlarımıza şaşılacak şekilde yabancı. Biz, Avrupa merkezli haberciliğimizle, bu tuhaf boşluğa “yerinden müdahale ederek” bir son vermek zorundayız.
Türkçe konuşan dünya,“yerinden yapılmış haberler üzerinden” Avrupa’yı daha yakından tanımak durumunda olmalı.
 
GAZETECİNİN İŞSİZİ OLMAZ
Diğer taraftan Türkiye’deki medyanın içler acısı durumu burada bizleri de vurdu. Ancak gazetecinin işsizi olmaz. Gazetecinin belki parasız kalanı olur. Ama işsiz gazeteci, ölü veya ölmeye yatmış bir gazetecidir. Biz soruna böyle bakarız. Yani “işsizim” diyen gazeteci, gazeteci değildir. Ha, elbette parasız bırakılan, gelir kaynakları kesilen gazeteci olur ve bu, çok önemli bir sorun. Nihayetinde hak ettikleri ücretleri alamasalar da birçoğu haberci olarak yoluna dosdoğru devam ediyor. Yerel gazetelere, internet gazetelerine yönelenler var, Alman basınına geçişler var. Türkçe ulusal gazetelerin tirajlarının dibe vurduğu Avrupa’da son dönemde sayıları gittikçe artan Türkçe yerel ve online gazetelere ise hem okur açısından hem de medya organı olarak önemli görevler düşüyor.
 
TÜRKÇE’Yİ İYİ BİLEN GAZETECİLERE İHTİYAÇ VAR
Diğer taraftan Avrupa’daki Türkiye kökenli toplumda Türkçe yok olmaya doğru hızla ilerliyor. Türkçe medya yapıcılara bu konuda çok önemli görevler düşüyor. Avrupa haberciliğinin ağır bastığı yayıncılığa ve yaşadıkları ülkelerin dilini iyi bilen, ama anadilini de doğru ve düzgün konuşan, iyi bilen Türkiye kökenli gazetecilere ihtiyaç var.
 
İSTANBUL MERKEZLİ GAZETELERİN LALE DEVRİ SONA ERDİ
Bununla birlikte İstanbul merkezli ulusal gazetelerin Avrupa’da artık eskisi gibi bir Lale Devri’ne ulaşacağını düşünmek saflık olur. Avrupalı Türkler, Türkiye ile ilgili tüm gelişmeleri zaten internetten okuyor. Burada bayiye gidip “Türkiye’de ne olmuş, para verip de bir gazete alayım” ya da “Mutlaka abone olmalıyım” diyen okur sayısı yok denecek az.
 
AVRUPALI TÜRKLER, “ÖNCE SEN” DİYEN YAYINLARA SAHİP ÇIKIYOR
Avrupalı Türkler, kendi yarattıkları, kendi yön verdikleri, Türkiye’deki Türk okura değil Avrupa’daki Türk okura “önce sen” diyebilen yayınlara sahip çıkıyor. Yani Avrupalı Türkler, Türkçe yerel gazetelere, Türkçe internet gazetelerine, kısacası “kendisine” sahip çıkıyor. Ankara tarafından yönlendirilmek istemiyor. Bu nedenle Türkiye’den gelip Avrupa’da medya sektörüne yatırım yapmak isteyen kuruluşların “Avrupa merkezli” bir Türkçe gazete/tv/radyo hazırlamak durumunda olduğunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Avrupa’daki Türkiye kökenliler artık kendi kaderlerine kendileri yön vermek istiyor. Bunu geriye çevirmek de artık imkânsız.
 
AVRUPA POSTASI ŞİMDİ HEM BASILI HEM DE ONLİNE OKURLA BULUŞUYOR
Avrupa Postası, büyük emek ve fedakarlıkla okurla buluşturulan, eleştirel haberciliğin düzgün Türkçe ile aktarıldığı Avrupa’daki önemli Türk internet gazetelerinin başında geliyor.
Avrupa Postası’nın başındaki ya da daha doğrusu tüm yükünü çeken isim ise Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Genel Sekreteri Adil Yiğit.
Birçok meslektaşımızın online gazeteye yöneldiği dönemde basın emekçisi arkadaşımız, üyemiz Adil Yiğit bunun mali açıdan ne anlama geldiğini bilerek elini bir kez daha taşın altına koyuyor. Almanya’da okurlar internet gazeteciliğine paralel şimdi “kağıt gazete” olarak da Avrupa Postası’nı elinde tutuyor. Türkçe medyanın yaşatılmasında dur durak bilmeden çalışmaya devam eden arkadaşımız Adil Yiğit’i buradan kutlamak istiyor, Avrupa Postası’na ise Türkçe konuşan okurların sahip çıkacağını umuyorum.
 
TÜRKÇE ULUSAL GAZETELER DİBE VURDU
Çünkü Avrupa’daki Türkçe medya herşeye rağmen ille de yaşamak, yaşatılmak zorunda. Çünkü Batı Avrupa’daki yaklaşık 5.5 milyon Türkçelinin, anadillerini sağlıklı zemin üzerinde korumalarını ve yaşatmalarını sağlayacak neredeyse hiçbir kulvar kalmadı. Avrupa’daki Türkiye kökenli gazeteciler olarak sistematik ve yoğun bir Türkçe medya mücadelesi şart. 56 yıllık göç hikayesinin sonunda Avrupa genelindeki günlük gazetelerin toplam satışları 16 yıl önceki sayıların yüzde 5-6’larına kadar düştü. Yani okurlarının yüzde 90-95’ini kaybetti. Türkçe ulusal gazeteler resmen dibe vurdu. Türkiye’deki siyasi dalgalanmaların yanı sıra dijitalleşen sektörün de tirajların düşmesinde büyük etkisi oldu.
 
OKUR TÜRKİYE DAYATMASINA KARŞI ÇIKIYOR
Türkçe medya Avrupa’da evriliyor ve önemli bir dönüşüm geçiriyor. Avrupa’daki Türkiye kökenli medya yapıcıları az evvel de belirttiğim gibi kendi medyasını yaratıyor. Buna karşılık dünyanın en büyük cezaevine dönüşen Türkiye’den Almanya’ya sığınan ya da oradan buraya haber/analiz/röportaj gönderen Türk kökenli gazeteciler sayesinde Alman medyasında Türkçe pencereler açıldı. Özgürüz, Sansürsüz Türkiye, taz Türkçe vs. gibi.
Ancak Avrupalı Türk okur bu sitelere de sahip çıkmadı. Israrla söylemek gerekirse, buradaki okurumuz Türkiye dayatmasına yüz çevireli çok oldu.
ATGB olarak ise uçurumun eşiğindeki Türkçe ve Türkçe medya dolayısıyla “Türkçe yoksa Türkçe medya da yok” sloganı altında bir kampanyayı sürdürüyoruz.
 
TÜRKÇE’Yİ SAVUNMAK GERİCİLERİN VE MİLLİYETÇİLERİN TEKELİNDE DEĞİL
Şunu vurgulamak isterim: Türkçeyi savunmak gericilerin tekelinde değildir. İlerici, aydınlanmacı medya yapıcıları da, Türkçe’ye ve Türkçe medyaya el koyma hakkına aynı şekilde sahiptir. Türkçe medyanın yaşayabilmesi için önce onu okuyacak olan Türkiye kökenli çocukların Türkçe öğrenmesi gerekiyor ve Türkçe medyanın geleceği bu noktada Türkçe derslerine de bağlı. ATGB olarak demokratik, özgürlükçü, ilerici anlayışla faaliyet yürüten kişi ve kuruluşlara işbirliği çağrısı yapmaya devam ediyoruz.
Türkiye’deki medyada köklü değişimin adı: Utanç!
Avrupa ülkelerinin “sahte/yalan/gerçeküstü habere” [fake news] tepkisini ölçen ve ikinci kez hazırlanan Açık Toplum Enstitüsü’nün 2018 endeksinde, Türkiye sondan birinci sırada.
Tutuklu gazeteci sayısı ile yani cezaevindeki 160’ı aşan meslektaşımızla ise dünya birincisi olan  Türkiye’de darbe girişiminin ardından KHK’larla yaklaşık 150 medya organına kilit vuruldu, 700’den fazla basın kartına el kondu, 2 binden fazla basın emekçisi işsiz kaldı. Türkiye’de muhalif gazetecilere ise rahat yok, neredeyse tümüne şüpheyle yaklaşılıyor.
İşte Türkiye’deki medyanın geçirdiği kimlik değişimi tam da bu!
 
TÜRKİYE’DEKİ HUKUKSUZLUKLARIN DUYURULMASINDA AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE MEDYA SINIFTA KALDI
Türkiye’deki muhalif medyaya ağır saldırıların ve basın-ifade özgürlüğüne yönelik darbelerin Avrupa’daki Türkçe medyada kendine yeterince yer bulamadığını ise çok açık bir şekilde görüyoruz. Türkiye’deki merkez medyanın bire bir yansımasını Avrupa’daki Türkçe ulusal gazetelerde de görüyoruz. Türkiye’de evrensel değerlerin zedelenmesi durumunda haksızlık ve hukuksuzlukların duyurulmasında buradaki Türkçe gazeteler sınıfta kalmış durumda. 
Doğan Grubu’nun satılması, sadece Türkiye medyasına büyük bir darbe değil aynı zamanda Avrupa’daki Türkçe medyaya da ağır bir darbe. Hem de 24 Haziran 2018 seçimlerine doğru giderken. 
 
OLAN “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ YERLE YEKSAN ETME” PROJESİDİR
Türkiye’de muhafazakar bir devrim oldu mu? Olanın bana kalırsa ne devrimle ne de muhafazakârlıkla çok alakası yok. Olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni yerle yeksan etme projesidir. Ancak “varız kâfi derecede”.
 
Işın Toymaz / Avrupa Postası 
 
 

Avrupa’nın ilk Türkçe muhalif gazetesi okurla buluştu

HUKUKSUZLUK, AYRIMCILIK VE IRKÇILIK AVRUPA POSTASI’NIN KISKACINDA

Avrupa’da neredeyse yarım asırdan bu yana Türklere göç hikayesinde eşlik eden Türkçe gazetelere, Avrupa’daki Türkçe medyadaki dönüşümün en ilginç ürünü olan Avrupa Postası da eklendi.

Büyük emek ve fedakarlıkla okurla buluşturulan, eleştirel haberciliğin düzgün Türkçe ile aktarıldığı Avrupa’daki önemli Türkçe internet gazetelerinin arasında olan Avrupa Postası, Haziran ayında print medyaya yönelerek ülke çapında dağıtımına başladı.

Avrupa Postası’nın başındaki ya da daha doğrusu tüm yükünü çeken isim ise Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Genel Sekreteri Adil Yiğit.

Avrupa Postası Yayıncısı Adil Yiğit

Avrupa’daki Türkçe yerel gazetelerin içinde bulunduğu kara tablo dolayısıyla birçok gazetecinin online gazeteye yöneldiği dönemde basın emekçisi Adil Yiğit , elini taşın altına koydu ve Almanya genelinde okurla buluşan ve aylık yayınlanan ülkenin ilk Türkçe muhalif gazetesini okurla buluşturdu.

Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan gazeteci ve yayıncı Adil Yiğit, Avrupa’da yüzlerce Türkçe yerel ve internet gazetesi bulunduğunu ve bunun da Türkçe’nin yaşatılmasında büyük önem ve değer taşıdığını kaydederek “Ancak maddi kaygılar nedeniyle, ilan endişesiyle Avrupalı Türk medya yapıcılar karşı fikir geliştiren haberciliğe mesafeli duruyorlar. Eleştirel bakış açısını sayfalarına aktarmıyorlar. Avrupa’da Türkçe medyada çok önemli olan bu boşluğu Avrupa Postası ile doldurmayı hedefliyoruz“ dedi. 

“NSU DAVASINDA TÜRKÇE MEDYA SINIFTA KALDI“

Gazeteci adil Yiğit özetle şöyle konuştu:

“Avrupa’da tırmanan ırkçılık ve sağ popülist partilerin parlamentolarda temsil edildiği bir ortamda Avrupa Postası’nın iki dilli yayını ile, ilk kez basılı olarak kamuoyuna merhaba demenin heyecanını yaşıyoruz. 2013 yılı Mayıs ayından bu yana Münih’te süren ve şu günlerde sona ermesi beklenen NSU davasında Türkçe medya sınıfta kalmıştır.  8’i Türkiye kökenli, 10 kişinin ölümünden sorumlu ırkçı NSU cinayetlerle ilgili mahkemenin takibinde ve aktarılmasında Almanca ve Türkçe medyanın üç maymunları oynaması dikkat çekicidir. Ortaya çıkışımızla Avrupa ülkelerinde yaşanan haksızlıkların, dışlanmaların ve göçmenleri ilgilendiren birikmiş birçok sorunun gündeme taşınması, temel habercilik anlayışlarımızı ibelirleyecektir.

“TÜRKİYE MERKEZLİ HABERCİLİK YAPMIYORUZ”

Türkiye merkezli politika veya haberlere sayfalarımızda yer verecek olsak da, bu çizgimizi asla belirlemeyecektir. Hiçbir örgüt, parti veya derneğin gölgesinde habercilik yapmayacağız. Toplumda ‘ötekileştirilenlere’ ve sesi duyulmak istenmeyenlere temel prensiplerimiz doğrultusunda platform sunacağız.

“GÖNÜLLÜ MUHABİRLERE İHTİYAÇ VAR”

 İlk sayımızdaki haberlerimize Almanca ve Türkçe olarak başlasak da, zaman içerisinde buna İngilizce ve Fransızca’yı da eklemeyi hedefliyoruz. Elbette ki bu konuda gönüllü muhabirlere ihtiyacımız vardır.”

Türkçe ve Almanca yayınlanan Avrupa Postası aynı zamanda posta yoluyla da sivil toplum örgütüne ulaştırılıyor. 

Stuttgart – atgb

Sınırsız Gazeteciler Örgütü’nden kritik ‘Adil seçim’ uyarısı

Sınırsız Gazeteciler Örgütü’nün (ROG) Almanya Teşkilatı Pazar günü yapılacak 24 Haziran seçimlerine ilişkin bir basın açıklaması yaparak, demokratik rekabeti imkansız hale getiren basın özgürlüğüne yönelik ağır saldırıları sert dille kınadı.

Darbe girşiminin ardından Türkiye’de iki yıldan bu yana  muhalif sesin kısıldığına, 100’den fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğuna, çok sesli medyaya darbe vurulduğuna vurgu yapılan açıklamada kritik adil seçim uyarısı yapıldı.

ROG Aalmanya Başkanı Christian Mihr ise Türkiye’deki 24 Haziran seçimlerinin adil işleyişi konusunda ciddi endişeleri olduğuna işaret etti.

“Ağır basın özgürlüğü ihlalleri dolayısıyla Türkiye’deki seçimlerin doğru işleyişinden şüphe duyuyorum” diyen Mihr Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıyı “Medya organları kapatılıyor, muhalif gazeteciler içeride tutuluyor. Türkiye’deki insanlar dengeli olmayan ve farklı görüşlerin yer almadığı habercilikle nasıl bilgilenecek ve karar verecekler?” sözleriyle eleştirdi.

Berlin – atgb

Türkiye’deki gazetecilerle dayanışma toplantısı

Almanya’nın Heidelberg kentinde düzenlenen bir toplantıda Türkiye’deki medya özgürlüğüne yönelik ağır saldırılar masaya yatırıldı, dünyanın en büyük cezaevin dönüşen Türkiye’deki gazetecilerle dayanışmanın yolları konuşuldu.

Heidelberg İnterkültürel Merkezi salonlarındaki toplantıya Birlik’90 / Yeşiller partili siyasetçi Memet Kılıç ve Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) yönetim kurulu üyesi Kemal Çalık konuşmacı olarak katıldı.

Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Baden Württemberg Teşkilatı’nın düzenlediği dayanışma toplantısını Arndt Knödel yönetti.

Ayrıntılı bilgi için tıklayın:

https://medien-kunst-industrie-bawue.verdi.de/themen/nachrichten/++co++ec351e86-2052-11e8-8a9f-525400423e78