ATGB’nin Dijital Sempozyumu: “Avrupa’daki ilerici gazeteciler birleşmeli”

Türkiye’deki gerici siyasetin Avrupa’daki Türkçe medyayı da şekillendirdiğine işaret eden medya çalışanları Avrupa’daki ilerici gazetecilere bir yayın etrafında birleşme çağrısında bulundular.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) “Dünden Bugüne Avrupa’daki Türkçe Medya  I. Dijital Sempozyumu”nun dördüncü bölümünde gerçekleşen diijital buluşmada, ana akım medyanın karşısında alternatif medya aracılığı ile gerçeklerin sorgulanabildiği kaydedilirken, toplantıda ilerici, eşitlikçi ve özgürlükçü gazetecilerin güçlerini birleştirme çağrısı yapıldı. 

“Teknoloji , yapısal değişim ve Türkçe medyanın geleceği? Yeni medya modelleri” ana başlığı ile ATGB‘nin Facebook sayfasında ve Zoom üzerinden canlı yayınlanan toplantıda, sosyal medyadaki videolu habercilik/yayıncılık ne durumda, internet gazeteciliği, bloglar ve sosyal medyanın Türkçe medyaya etkisi ile Almanya’daki Türkçe medyanın İstanbul eksenli yayıncılıktan kopuşu, Avrupa merkezli yayıncılığa yönelişi gibi konular ele alındı.

ATGB İrlanda Temsilcisi, gazeteci-yazar Çağdaş Gökbel’in moderasyonunu üstlendiği toplantıda, konuşmacılar Türkiye’de 80 darbesi ve ardından 2002 ile devam eden medyadaki dönüşümü karşılayan ilerici bir filtrenin oluştuurlamadığı, Avrupa’daki solun da bu konuda başarısız olduğunu vurguladılar. Öte yandan geçmişte Türkçe ve Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri konularına geniş yer verildiğini ancak günümüzde yeterince işlenmediğine de dikkat çeken konuşmacılar Avrupa’daki Türkçe medyanın siyasi araç olarak kullanılmasına karşı gerçeği yazan ve sorgulatan gazetecileirn kıtada daha da güçlü bir şekilde örgütlenmesi gerektiği kaydedildi.

Gazeteci-Yazar/ATGB Kurucu Üyesi Osman Çutsay, Karantina TV / ATGB Türkiye Temsilcisi ve Kurucu Üyesi Recai Aksu ve Odak Dergisi’nden serbest gazeteci Seda Şanlıer’in katıldığı  toplantıda Avrupa’da Türkçe medyada görev yapan gazetecilerin yaşadıkları ülkelerin dillerini  iyi konuşmaları ve gündemini ise iyi takip etmeleri gerektiği de vurgulandı.

“AVRUPA’DA DA CENNETTE YAŞAMIYORUZ”

Toplantıda öne çıkan başlıklar özetle şöyle:

Çağdaş Gökbel:

80 darbesi medyayı değiştirdi. Medya holding sahiplerinin, patronların eline geçti. Dolayısıyla haberler ve içerikler dönüştü. Bu dönüşüm 2002 yılında AKP ile devam etti. Teknik ilerleme ile gerçek ötesi bir çağa geçiş yaptık. Sosyal medya ile daha da demokratikleşeceğimiz söylenirken kitle kültürünün yayıldığına şahit oluyoruz. Ana karadaki çöküş, siyasi, iktidar, kültürel çöküş Avrupa’daki Türkçe konuşanları olumsuz etkiliyor. 

Öte yandan Avrupa’da hayali bir cennette yaşandığı sanılıyor. Türkiye’de basın özgürlüğü tartışılırken kendimi İrlanda’da da sınırsız özgürlüklere sahip bir gazeteci olarak hissetmiyorum. İrlanda’da merkez medyaya salgın boyunca mültecilerin trajedilerini ilettim. Ardından sosyal medyada linç edildim.  Diğer taraftan Türkiye’de, Avrupa’dan  gerçeği yazan gazetecilere de direkt terörist etiketi yapıştırılıyor. Elinde ciddi sermaye olan güç odaklarının sosyal medyaya girmesiyle yeniden eşitsizlik ortaya çıkıyor. Sonuçta o vasat içerikler sosyal medyaya taşınmış oluyor.

Bununla birlikte Can Dündar’ın 15 Temmuz belgeselinde ise hiçbir şey yoktu. Bu konuda onlarca benzer video vardı zaten, oradan alıp izleyebilirdik. Sosyal medya alanını verimli kullanmak çok önemli.

“AVRUPA’DA İLERİCİ BİR MEDYA FİLTRESİNE İHTİYAÇ VAR”

Osman Çutsay

Avrupa’da 80’den sonra Türk gazeteciliği sıçrama yaşadı. 90’ların sonunda günde en büyük gazete 100-120 bin gazete satabiliyordu. Türkiye’de son dönemde iki faşist darbe gördük. 1980 ve 2002. Dolayısıyla bu rejim dönüşümlerini, gerici yönsemeyi Avrupa’da da Türk medyası üzerinden gördük. Aslında artık daha da ilerleyen her gün yinelenen bir darbeler dönemi yaşıyoruz. 

Türk medyasının ilerici bir filtreye ihtiyacı var. Gerici yönsemeyi Avrupa çapında göğüsleyen bir filtre. Türkiye’de ilerici bir filtre işlevi zaten yoktu. Gerici dalgayı Avrupa’da da sürdürmek istiyorlar. Avrupa’daki sol ise bunun altında kaldı. 80’li yıllarda buraya geken Türkiye solu birer ceset halinde döndü Avrupa’dan. 

Avrasya haritasına baktığımızda Almanca kültür sahasında yaklaşık 100 milyon, Rusya  kültür sahasında 150 milyon ve 100 milyonluk Türkiye Türkçesinin egemen olduğu bir alan var. Yani iki büyük kültür alanın ortasında Türk kültürü var. Avrupa’da ise 5-6 milyonluk Türkçe kullanan insan kitlesi yaşıyor. Teknolojik atılım insanları birbirine çok yaklaştırdı. İlerici gazetecilik hareketi neden ilerici gazetecilik oynayan gerici gazetecilerin gerisine düştü? Oysa gazetecilik bir direnç alanı oluşturmaktır. 

Türkiye’de olup bitene Türkçe ve yerel diller üzerinden müdahale ederek bir şeyler yapmalıyız. Filtre yaratmaktan korkmayalım. Jakobence davranmamız lazım.

“HÂLÂ ‘GURBETÇİ’ DİYE BAŞLIK ATMAK GERİCİLİKTİR”

Haber üretmek zorundayız, görüş üretmek değil. ‘Gurbetçi’ kavramının gerici bir kavram olduğunu hâlâ anlamadı insanlar. Devletin ajansının başlıkları bile ‘gurbetçi’ sözcüğü ile dolu. Buradaki insanımız gurbetçi değil, yerleşik. Ne demiştik? Üç büyük kültür alanının ortasında Türkçe üzerinde yükselen bir kültür var. Üç de aydın hareketi var: Alman, Rus ve Türk. Buna uygun hareket geçmemiz gerekiyor. Görüş değil haber ve analizler üreterek.

Zaman çok kötüleşecek. Avrupa gerici bir döneme giriyor. Bütün kazanımlar ortadan kalkıyor. Almanya’da faşist hareket daha ağır bir varlık gösterecek. Fransa’ya, İngiltere’ye bakın. Yapacak çok işimiz var. 

“HABER, İÇERİK ÜRETMEK ZORUNDAYIZ, GÖRÜŞ DEĞİL”

Türk, Rus ve Alman olmak üzere bu üç kültür alanını iyi değerlendirmek gerek. 90’ların sonundan bu yana Türkçenin felaketine tanık olduk üstelik. Önemli olan içerik üretmek, neye katkıda bulunuyorsunuz? Almanya jeoekonomik bir güç. Türkiye Almanya’nın alt ekonomisidir. Alman demokrasisinden farklı Türk demokrasisi olduğunu mu sanıyorsunuz? Buraya gelenleri görüyoruz. Tekrar edeyim: 80’deki faşist darbeden buraya kaçan devrimciler sonunda birer ceset olarak “memleketlerine” döndüler. 

“ALMANYA 80 DARBESİNDEN BİRİNCİ DERECEDEN SORUMLUDUR”

Alman demokrasisi 1980 darbesinden birinci derecede sorumludur. 24 Ocak kararlarını birebir destekledi. 2002’de ise destek verenler Alman sosyal demokratları ve Yeşiller’di. Bunlardan özgürlükçü medya mı bekleyelim? Can Dündar’ın son yaptığını gördünüz. 15 Temmuz belgeseli ile adeta herkesten özür diliyor. Türkçe üzerinde zıplanan ilerici bir irade gerekiyor, Avrupa’ya hegemonlarına karşı kurulmuş bir iradeye ihtiyaç var. 

Diğer taraftan gerçeği veren bir gazeteci iseniz, derin Almancayı üretenlerle ilişkiye geçeceksiniz. Bir araya gelmek lazım. ATGB gibi oluşumlar bu nedenle çok önemli. Herkes birbirine Türklük ve demokratlık şampiyonluğu veya propagandası yapmasın. Avrupa’da Türk medyası yok, ama tek tek işler var. Saha batmış durumda. Sözcü de satmıyor. Haber üretemiyorlar çünkü. 

“CUMHURİYET TÜRKÇESİNİ YOK ETMEK İSTİYORLAR”

Cumhuriyet Türkçesini yok etmek istiyorlar. 1923 projesi Ekim devriminin rüzgarı ile kurulmuştur. Bu dilin, anadilimizin içinde özgürleştirici alanlar var. Generallerin ilk işlerinden biri TDK’yı değiştirmek oldu zaten. Laikliğe yakışır bir habercilik yapmak zorundayız. Teknoloji her zaman yeni alanlar açar. Artık duvar gazetesi yapmıyoruz. Yeni alanlar üretmek, eşitlik ve özgürlüğü işlemek gerekir. 

“BURASI NEVŞİN MENGÜ’NÜN BAHÇESİ DEĞİL”

Burası Nevşin Mengü’lerin bahçesi değil, bizim onlardan öğreneceğimiz bir şey yok. Uğur Mumcu’nun gerçek oğulları Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’dır.  

Kim finanse ediyor? Örneğin demokrasiyi? Sadece paradan söz etmiyorum. 

Çektiğimiz acılarla Nevşin Mengü’yü, Can Dündar’ı ve kanal kanal dolaşan “muhalifleri”, ne yazık ki bizler finanse ediyoruz. 

Özetin özeti: Bizim alanımız Avrupa ve burada acımasız bir gerçek var. 

“TÜRK MEDYASI AVRUPA CAHİLDİR”

Türk medyası Avrupa cahilidir. Bazı gazetecilerin  İngilizceleri, Fransızcaları, Almancaları ne derece yeterli? Merkez medyada bizim sırtımızdan şişirilip başa oturtulanlara itiraz emeliyiz. 

Yeni alanlar kurmak zorundayız. Şansı yaver gidenlerin şansları daha iyi gitsin diye paspas olmayacağız. “Kriz partileri” üretilecek. Krizden geçiyoruz, ama krizin haberi yok medyada. Dünyadan haberleri yok Avrupa’daki Türk gazetecilerin.

İlerici, eşitlikçi cumhuriyet Türkçesi ile neden iş yapmayalım? Dünya istemiyordu, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk, dünya istemiyor bu sefer de birleşerek Türkçe medyayı kurarız.  

Alman aydını bizleri istemedi, Türkiye’yi ve Türkçeyi neden orta malı yapalım?

“AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE MEDYAYA YATIRIM YAPILMADI”

Recai Aksu:

70’li yılların başında gazeteler uçakla geliyordu Almanya’ya ve tren garlarında satılıyordu. Milliyet 72’de geldi. Başlarda teknik nedenlerle gazeteler bir gün sonra yayınlanıyordu. Türkiye-AB ilişkileri, Türkçe dersleri önemliydi o yıllarda. Türkçe-Almanca yayınlar oluyordu. Uzun yıllar Türkçe medyaya yatırım yapılmadı. Daha sonra gazeteler yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Milliyet’i kapattılar. Deniz Feneri’ni yazan gazeteydik diyet ödedik, kapattılar. 

“ANADİLE ÖNEM VERMEZSENİZ RUHUNUZU KAYBEDERSİNİZ”

2007’de Türkçe dersleri için yazı dizileri vardı. Onu ilk yapanlardan biri de bendim. Anadile önem vermezseniz, Türkçeye önem vermezseniz ruhunuzu, gazetenizi, sesinizi de kaybedersiniz. Anadile sahip çıkmaktan geçiyor Türkçe medyanın varlığı, senin varlığın.

Diğer taraftan  Avrupa’daki Türkçe medya, gıdasını elbette hâl Türkiye’den alıyor. Ancak artık eskisi gibi değil. Sembolik olarak bayilerde duruyor. Artık ulusal gazeteler okunmuyor.

Türkiye medyası Berat Albayrak istifasını veremedi. Bu mu gazetecilik? Gazeteciler için Türkiye’de sosyal medya kılavuzları çıkardılar. AA, Demirören, Ciner çıkardı örneğin yayınların taraflı olabilmesi için. 

“AVRUPA’YA YÖNELİK TÜRKÇE, ALMANCA, İNGİLİZCE YAYINLAR YAPILMALI”

Gazetecilik sorgulanmalı. Avrupa’ya yönelik Türkçe ve Almanca ya da İngilizce yayın yapılmasını isteyenlerdenim. Avrupa’daki gençlerimizin de siyasi alanda varlık göstermesinden de yanayım. Gazetecilik karşındakini konuşturabilmektir. Unutulmaz Uğur Mumcu, HDF’nin onur üyesiydi. Gazetecinin haber ve bilgi kaynaklarına en hızlı ulaşan ve okura iletebilmesi gerekir. Gazeteciler sır saklayan, kaynağını gizlemesini bilen, güç odaklarına karşı durmayı bilen , duruşu olanlar gazetecidir. Sosyal medya gazeteciliği başka bir dünya. 

“GAZETECİLER DAHA ÇOK YOUTUBE ALANINI SEÇİYOR”

Gazeteciler daha çok YouTube alanını kullanıyor. 

Sen AİHM kararlarını uygulamıyorsun, Anayasa kararını uygulamıyorsun diyor . Nerede Kopenhag kriterleri? İşte alternatif medya yani sosyal medya bu soruları açık ve net yöneltebiliyor. Her mecra için geçerli olamasa da bu böyle. Demokratik, laik Türkiye için ırkçı olmayan, şeriatçı olmayan, farklı etnik kökenden insanların bu mecraları iyi kullanması gerekir. Türkiye’de bir diktatörlük var. Tek adam sistemine karşı demokrasi güçlerinin birleşmesi gerekiyor. İstanbul seçimlerinin sonucu moral veriyor. Gerçeği yazan gazetecilerin  örgütlenmesi, çoğalması gerekiyor. 

“MEDYA İLE TOPLUM DİZAYN EDİLİYOR”

Seda Şanlıer:

Medya siyasal bir araç olarak kullanılıyor. Bu da Avrupa’da hem dili hem kültürü hem de uyumu etkiliyor. Medya iktidarlar tarafından kullanılan eski bir araç elbette. 80 öncesinde de böyleydi, şimdi de böyle. Medya ile toplumu dizayn etmeye çalışıyorlar. 

Darbeden önce kardeş kardeşi vuruyor darbe olunca ise olması gereken bir şeymiş gibi başlıklar vardı. AKP sadece bunun sonucu. Hürriyet’in nasıl el altından iktidara geçtiğini gördük. Aydın Doğan ortalıkta yok. Şimdi Pelikancılar, Sabahçılar var. AKP’nin onayından geçmeyen haberler ne yazık ki servis edilemiyor. Ekonomi bakanının istifası AKP’nin onayıyla verildi. İstanbul seçimlerine bakalım. Sonuçlar açıklanmadı. Aday kendisi açıklamak zorunda kaldı. 

“ALTERNATİF MEDYA ÖNEMLİ BİR ALAN”

Bu nedenle alternatif medyayı önemli buluyorum. AKP’ye karşı önemli alan. Sosyal medya üzerinden istediğiniz köşe yazarına gazeteciye ulaşabiliyorsunuz. İsveç’te yaşayan bir korona hastasını AKP alet etmek istedi. AHaber uçağın resimlerini yayınladı. AKP Türkiye’si yardım ediyor mesajı verilmek istendi. Çok inandırıcı bir haber değildi tabii. Eleştirdim, haber yaptım. AKP şov yaptı dedim ve AKP medyası çok kızdı. Boy boy resmimi yayınladılar. Neden? Çünkü doğruyu yazdım, gazetecilik yaptım. Beyin göçüne ise sebep, açılan davalar. Alternatif medya alanlarını çok önemli görüyorum ve geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

“İLERİCİ GAZETECİLER BİR ARAYA GELMELİ”

İlerici güçler arasında dayanışmayı güçlendirmek lazım. Bugün burada farklı ülkelerden olmamıza rağmen konuşabiliyoruz. Israrla mevcut alanların mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor. AKP’nin elindeki ana akım medyada katledilen kadınları, yoksulluğu, yoksulluk ölümlerini göremiyoruz. Onun yerine gerçeği yansıtmayan haberleri görüyoruz. Can Dündar’a uygulanan hukuksuzluk hepimize uygulanıyor. Artık bunlar bizim için onur madalyalarına dönüştü. 

“AVRUPA’DA İKİ DİLLİ HABER YAPMAK GEREK”

Avrupa’da Türkçe üzerinden haber yapılmasının kısıtlayıcı olacağını düşünüyorum. İki dilli haber yapmayı önemli buluyorum. Kendimizi sadece Türkçe ile kısıtlarsak önceki kuşaklara hizmet edebiliriz. Türkiye eksenli haberciliğin iki dilli yapılmasını önemsiyorum. Burada yaşıyoruz, ama Türkiye’de yaşananlara sırt çeviremeyiz. 

atgb – Frankfurt

FOTO: Unsplash