Irkçı teröre birlikte “dur” diyelim: Susmayalım, çünkü susarsak sıra hepimize gelecek

Basın Açıklaması

#ırkçı terör #RechterTerror

Önce Solingen, Mölln, Hoyerswerda sonra ırkçı yeraltı örgütü NSU cinayetleri, ardından Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke cinayeti, Halle’de kanlı sinagog saldırısı ve şimdi de Hanau’da ırkçı katliam.

Bir tarafta zengin Almanya’nın gittikçe yoksullaşan insanlarının gelecek korkusu, bir yandan güçlenen sağ popülizm, Avrupa’nın en büyük dünyanın dördüncü büyük ekonomisinde ırkçı teröre elverişli bir zemin hazırlamaya devam ediyor.

8’i Türk, biri Yunan, biri de Alman olmak üzere 10 kişiyi katleden ırkçı terör örgütü NSU’nun istihbarat ve güvenlik birimleri ile bağlantılarının açıklığa kavuşmaması, belgelere kilit vurulması, NSU davasının tüm soru işaretleriyle tarihin karanlıklarına gömülmesinin ardından ırkçı terör kan akıtmaya devam ediyor.

TOPLUMSAL CİNNET

Artık ırkçı saldırıları “tek başına hareket etmiş”, “akıl sağlığı bozuk kişilerce işlenmiş” gibi  mazeretlerle hafife almaya kimsenin hakkı yok. Hızla toplumsallaşan bir cinnetle karşı karşıya kalabiliriz.

Her hafife alış daha çok insanın hayatına mal olabilir.  

Sosyal devletin zayıflaması, Ortadoğu’daki kanlı savaşın sonucu yoksul mültecilerin metropollere akını, zengin ülkelerde sağ popülistlerin yabancı düşmanlığını, yabancı korkusunu yayarken işlerini kolaylaştırıyor.

Ancak biz, şunu iyi biliyoruz: Duyarlı Alman halkı, ki bu ülke nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturmaktadır, Hanau’da katledilenleri “yabancı” olarak algılamıyor. 5’i Türkiye kökenli, öldürülen 9 kişiye “Komşumuz, arkadaşımız, esnafımız, kardeşimiz” diyor.

Ancak, şu var: Gerek Türkiye’de gerekse Almanya’da popülist habercilik yapan bir kısım medya, maalesef insan hayatlarının söndüğü ırkçı katliamları kullanmaktan geri kalmıyor. Halkları tahrik eden, insanları birbirine düşmanlaştıran, akan kanı malzeme olarak gören bir anlayışı, Hanau olayında da sürdürüyor.

SAĞDUYULU HABERCİLİK

Hanau’daki ırkçı katliamda yaşamlarını kaybedenleri saygıyla anıyor, yabancı düşmanı, antisemitist, ırkçı terörü kınıyoruz.

Ana akım medyadaki  Türk ve Alman meslektaşlarımızı ise sağduyulu habercilik yapmaya davet ediyoruz.

GÜÇLÜ ORTAK MÜCADELE

Almanya’daki tüm demokratik, ilerici, aydınlanmacı sivil toplum kuruluşlarının bugün her zaman olduğundan çok daha güçlü ve sağlam bir şekilde ırkçı teröre karşı el ele vermesi gerekiyor.

Tüm demokratik siyasi partilerin ırkçı şiddeti yakın takibe alması gerekiyor.

Alman medyasının radikal sağcı şiddeti kıyıdan köşeden “haber olarak görmesi” doğru değildir, bu cinayetler manşetlere taşınmalıdır.

Bu tür suçlarda Almanya’nın tarihten gelen bir duyarlılığı vardır. Alman halkı duyarlı bir halktır.

Bir kez daha hep beraber gözlerimizi kapatır, duymazlıktan gelirsek sıranın hepimize geleceğinden kuşkumuz bulunmuyor.

Ancak şunu açıkça ifade etmeliyiz: Bizler “kurbanlık göçmen koyunlar” değiliz, olmadığımızı da özellikle medyada göstermemiz gerekiyor.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB Yönetim Kurulu)