AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE HABERCİLİĞİN YENİ ARAYIŞLARI

Avrupa’da Türkçe yayınlar Türk işgücü göçü ile birlikte başladı. Yıllarca Türkiye’deki birçok gazete Avrupa’da basıldı, dağıtıldı. Söz konusu süreçte Avrupa’da okurla buluşan günlük Türkçe gazetelerin satış rakamları bir dönem 200 binlere dahi ulaştı.
Bayilerde Türkçe gazeteler, zengin çeşitlilikleri ile yıllarca varlık gösterdiler. İstanbul merkezli, Avrupalı Türklere yönelik televizyon yayınlarının yanı sıra Alman devlet radyo ve televizyonlarında Türkçe yayınlar da sunuldu. Ancak Avrupa’daki Türkçe medyanın parlak dönemi en azından Türkiye merkezli Türkçe gazeteler için gerilerde kaldı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sayısız yerel gazete ve internet gazetesi Türkçe yayıncılık yapıyor.
EN ÇOK İZLENEN MEDYA, TÜRKÇE HABER SİTELERİ
Özellikle İstanbul merkezli kağıda basılı gazeteciliğin gerilemesi hızla sürerken, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde internet gazeteciliği son dönemde ciddi bir varlık göstermeye başladı.
Hatta Almanya’daki Türkçe medyanın en çok okunan organının Türkçe haber siteleri olduğunu söyleyebiliriz. Geleneksel Türkçe günlük gazeteler hızla piyasadan siliniyor, kalanlar da ihmal edilebilir satış rakamlarıyla “bayrak gösterme” yarışı içindeler.
Bu arada Avrupa’daki internet gazeteciliğinde önemli bir rekabet ortamının oluştuğunu da gözlüyoruz. Sadece bölgesel habercilikle yetinmeyen Türkçe haber portalları Almanya, Avrupa ve Türkiye’den haberleriyle de okurlara ulaşıyor. Yayınlandıkları bölgelerin siyasetçileri, kültür-sanat adamları, işadamları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri Türkçe haber sitelerinde köşe yazarları olarak karşımıza çıkıyor.
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), projektörü, sayıları her geçen gün artan Avrupa’daki Türkçe internet gazetelerinin üzerine tuttu. “Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliği nereye gidiyor?” konulu tartışma toplantısı Almanya’nın Frankfurt kentinde düzenlendi. ATGB’nin Ver.di Sendikası’nın Frankfurt salonunda gerçekleştirdiği toplantıya Almanya Bülteni Genel Yayın Yönetmeni Arif Şentürk, Yeni Posta Yayıncısı ve ATGB Üyesi Mustafa Bozdurgut, Avrupa Kültür Genel Yayın Yönetmeni ve ATGB Kurucu Üyesi Osman Çutsay, www.seyfialp.wordpress.com sitesi yayıncısı ve ATGB Üyesi Seyfi Alp, Ren Postası Genel Yayın Yönetmeni İsmail Erel ve Muhabirce Genel Yayın Yönetmeni Hülya Sancak katıldı.
ATGB Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Çalık’ın yönettiği toplantıda, Avrupa’daki Türkçe haber sitelerinin, araştırmacı gazeteciliğin ve ciddi haberciliğin gereğini yerine getirmediğine vurgu yapan gazeteciler, sitelerde “kopyala yapıştır“ kolaycılığının egemen olduğuna dikkat çektiler.
İletişim ve kültür dili olarak Türkçenin doğru kullanılmadığını belirten konuşmacılara göre, mevcut haber siteleri şu sıralarda daha çok yerel Türk gazetelerine stepne işlevi görüyor.
Avrupa’daki yüzlerce Türkçe haber sitesinin birleşerek ortak ve güçlü bir Türkçe yayıncılık yapma yoluna gitmesini bir “hayal” olarak da niteleyen konuşmacılar, Alman medyasının ülkedeki Türk okura yönelik Türkçe haber portalı yaratmasını ise “fazla gerçekçi olmayan bir adım” sözleriyle karşıladılar.
ATGB’nin Avrupa’daki Türkçe internet gazeteciliğini mercek altına aldığı toplantıda öne çıkan konular ve konuşmacıların aktardıklarından bazı satırbaşları şöyle:

TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ HABERCİLİK YOK
Muhabirce Yayın Yönetmeni Hülya Sancak:
“Pek çok internet sitesinde Türkçe doğru kullanılmıyor. Çünkü metinler kalifiye editör kontrolünden geçmiyor. Bağımsız ve tarafsız bir habercilik pek çok sitede mümkün değil, pek çoğu temsil ettikleri siyasi görüşün propaganda aracına dönüşebiliyor.
İstikrarlı yayıncılık, reklam geliri olan pek az sitede mümkün. Pek çok site haber kopyalama makineleri olarak yayın yapıyor. Yerel gazetelerin hepsinin bir haber portalı yok. Reklam geliri de istenen düzeyde değil. Birleşerek tek bir kaynak olarak yayın yapmak mümkün, ama gerçekçi değil. Pek çoğunda “Küçük olsun benim olsun”, “Ne koparırsam kâr” mantığı hâkim.
İnternet, diyalektiği gereği global; yerel konularla sınırlı kalabilir de kalmayabilir de. Türkçe haber portallarında araştırmacı gazetecilikten söz edilemez, çünkü bu, mesleki eğitim ve tecrübe gerektiren bir konudur. Pek çoğu bu eğitim ve tecrübeden yoksun. Almanların Türkçe gazete yapması konusuna gelince: Kiminle, ne amaçla, ne tür bir iş yapılacağına bağlı… TAZ gibi bilinen bir politik zihniyetin yöneteceği bir gazete, geleneksel, muhafazakâr geniş Türk kitlesinde karşılık bulamaz.”

SİTELER DONANIMSIZ VE EKSİKLERLE DOLU
Yeni Posta Gazetesi Yayıncısı Mustafa Bozdurgut:
“Birkaç yıldır üzerine basa basa söylüyordum. Habercilikte hegemonyanın internet gazeteciliğine geçeceğini söylemek artık kehanet değil. Bu ağırlık daha şimdiden gerçekleşmiştir. Avrupalı Türklerin kendi imkanlarıyla çıkarttıkları internet gazeteleri sadece dil değil, grafik, teknik, görsel ve hızlılık alanlarında da sayısız eksiklikler içeriyor. Ancak, kısa dönem içerisinde bu eksikliklerin giderileceğine inanıyorum.
At sahibine göre kişner, her tür yayında olduğu gibi bu yayınları çıkaranların konuyu kendi bakış açılarına göre değerlendirmeleri doğaldır. Önemli olan, haberin doğru verilmesidir. Asıl tehlike yorumla haberin birbirine karıştırılmasıdır.
Ortak formattaki yayınlarda, güçlerin birleştirilmesi akılcı bir yol olmasına karşın, pratikte birçok zorluk vardır. En büyük zorluk “küçük olsun, benim olsun”dan “büyük olsun, bizim olsun” aşamasına geçebilmektir. Bu, zaman alacak gibi görünüyor. Mevcut koşullarda bu sitelerin hedeflenen, düşünülen gelirlere erişebilmesi de zaman alacak gibi görünüyor.”

HEZİMET YAŞADIĞIMIZI KABUL EDELİM
Avrupa Kültür Yayın Yönetmeni Osman Çutsay:
“Türkçeden giderek kaçıldığına tanık oluyoruz. Bir çekiciliği yok çünkü. Farkını ortaya koyamıyoruz. İletişimden daha önemlisi, Türkçeden aydınların kaçtığına, onu bir kültür dili olarak kullanmayı denemediğine tanık oluyoruz. Sonuçları çok acı olacak…
Bağımsız ve nesnel diyebileceğimiz bir habercilikten söz edemeyiz. Alman medyası da, Türkçe medya da bundan çok uzaktır. Yerleşik Türkçe medyanın yapıcıları bile böyle bir şey istemiyor, sonra da Alman medyasının Türklerle ilgili haberlerde taraflı davrandığını ileri sürebiliyor. Türk gericiliği maalesef Avrupa’daki Türk medyasında son derece etkilidir.
Gerçek bir habercilikten söz edemeyiz. Türkçe internet gazeteciliği sadece emeklemeye çalışıyor. Türkiye ve Türkçeyi ilerici bir şans olarak görmeyenler, yani “anomalistler”, bu alanda tam bir üstünlük içindedir. Bir hezimet yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Sadece tek tük umut sinyalleri veya kıvılcımlar görebiliyoruz.
Türkçe haber sitelerinin bırakın beklediklerini, herhangi bir ilan gelirleri olması bile hayaldir. En azından şu sırada. Bu durum değişebilir. Bu sektörde “yemlenmesi” gerekenler var. Alman devleri ve genel ideolojisi, bunları elbette yemleyecektir.
Ortak ve güçlü bir Türkçe yayıncılık yapma yolunu izlemeye çalışanlar da var elbette. Ama onların, yani bu ilerici damarın da sayısı ve ağırlığı fazla değil. Avrupa’daki Türkçeli ve aydınlanmacı, cumhuriyetçi, laik bir görüşe şu ya da bu ölçüde yakın toplum kesimlerinin en çok izlediği haber siteleri ise galiba Türkiye’nin görece muhalif siteleri. Odatv başta olmak üzere… Onu soL Portal ve Cumhuriyet izliyor olmalı…
Türkiye ve Türkçeyi bir anomali ve suç unsuru görmeyenler, aydınlanmanın ve ilerici bir cumhuriyetin insanlık için bir şans olduğunu düşünenler harekete geçebilir. Yani belki İlhan Selçuk-Uğur Mumcu-Abdi İpekçi üçlemesini bir tarihsel rol modeli gibi görüp, o zeminin üzerinde yükselerek Avrupa medyasındaki bayağılıkları da göğüslemeye kararlı gazeteciler büyük bir haber sitesi kurabilir. Olmayacak iş değil. Çünkü teknik olarak zor değil ve bir mali yük getirmiyor. Sadece gazeteci arkadaşlarımızın tek tek görev alması ve düzenli haberler hazırlaması gerekiyor. Bunun adımları mutlaka atılmalıdır.”

İNTERNET GAZETECİLERİ ACİLEN EĞİTİLMELİ
www.seyfialp.wordpress.com blog yazarı Seyfi Alp:
“Türkçenin doğru kullanılması konusunda büyük problemler var. Bu da Türkçe internet gazeteciliğinde muhabir ve redaktör olarak çalışan kişilerin Türkçemize yeterince hakim olmamalarından kaynaklanıyor. Tam bu noktada Türkçe internet gazeteciliğinde muhabir ve redaktörlerin okul yılları ve okul sonrası eğitimlerinin sorgulanması da yapılmalı. Haber dilinin yakalanması konusunda Türkçe internet gazeteciliği yapmak isteyenlerin mutlaka eğitimden geçmeleri gerekiyor. Ulusal günlük bir gazetenin redaksiyonunda belirli dönem çalışmak bu konuda muhabir ve redaktörlere yardımcı olabilir.
Bağımsız habercilik maalesef mümkün değil. Sansür günümüzde gazetecileri kuşatmış durumda. Özellikle son zamanlarda ırkçı cinayetler veya saldırılarla ilgili haberleri yazarken muhabir olarak korku da yaşamaya başladık. Bunun en güzel örneği NSU cinayetleri. Ayrıca Türkçe internet sitelerinin ekonomik bağımsızlıklarının yeterli olmayışı da bağımsız haber üretmeyi engelliyor. Bir de siyasi ortam ve çevrenin tepkileri bağımsız haberciliği frenliyor. Redaksiyonu büyük bir Türkçe internet gazetesinde sansürün daha fazla olabileceğini tahmin ediyorum. Tek başına internet haberciliği yapanlar bağımsız haber konusunda daha gözü kara diye düşünüyorum.
Türkçe internet gazeteciliğinde haber portalları son yıllarda epeyce düzeldi. Frankfurt, Berlin ve Hamburg merkezli günlük sitelerine düzenli haber giren haber portalları mevcut. Bu üç şehir dışında da Türk gazeteciler anadillerini kullanarak Türkçe internet gazeteciliğinde haber portalı olarak çevrelerinde olup bitenleri düzenli duyurmaya başladılar. Her geçen gün de olumlu yönde düzelme söz konusu. İstikrarlı habercilik yapan Türkçe haber portalı sayısı giderek artıyor.
Haber sitelerinin hedefledikleri ilan gelirlerine kavuştuklarını sanmıyorum. Bu pastanın Almanya’daki Türk internet gazeteciliği için ülkede alabilecekleri yılda 15 milyon euro civarında bir reklam pastası bulunduğundan söz ediliyor. Mevcut Türkçe haber sitelerinin bu önemli miktarın çok az bir bölümünü alabildiklerini tahmin ediyorum.
Yerel Türkçe gazetelere bir stepne olmadıklarına inanıyorum. En azından olmamalı diyorum. Yerel basılı bir gazete çıkarmadan da başarılı olabilecek ve bu başarıyı online reklam alarak sağlamlaştıracak çalışmalar yapılabilir.
Yüzlerce haber sitesi kesinlikle ortak çalışmalar yapmalı. Böyle bir çalışma özellikle Almanya’da büyük kan kaybına uğrayan Hürriyet ve Sabah gibi gazetelerin günlük satışlarının düştüğü şu dönemde büyük önem kazanıyor. Berlin veya Hamburg’da yerel bazda güçlü olan internet haber portalları Münih veya Frankfurt’ta aynı başarıyı yakalamış meslektaşlarıyla ortak çalışmalar yapmalı. Bu iyi organize edilirse, ortaya önemli bir enerji ve güç çıkar ve bundan katkıda bulunanlar mutlaka yararlanırlar. Kesinlikle bu birleşme veya belirli şartlarda ortak hareket etme sağlanmalı.
Türkçe internet gazeteciliği yerel konularla asla sınırlı kalmamalı. Ancak yereli aşan konulardaki haber veya yorum çalışmaları iyi gazeteciler tarafından kaleme alınmalı. Her internet gazete öncelikle yerelde güçlü olmalı. Bölgesinde varlığını hissettirmeli. Ancak yaşanılan ülke veya okurların geldiği ülkeyle ilgili de kaliteli haberler üretebilmeli. Ayrıca dünya genelinde gelişen ve sokaktaki insanı ilgilendiren her konu hakkında internet gazetecilerinin de söyleyecek sözü ve yazacak haberi olmalı.”
Bugünkü haliyle Türkçe haber portallarında araştırma gazeteciliğinden söz etmek maalesef mümkün değil. Bunun en önemli nedenlerinden biri, maddi gücü şimdilik zayıf olan Türkçe haber portallarının “iyi haber üretebilen” muhabirleri bir ücret karşılığında çalıştırma imkânının olmaması. Özellikle araştırılarak yazılacak haberler konusunda birikim sahibi gazeteci Almanya’daki Türk toplumunda elin parmakları kadar az. Ancak önümüzdeki dönemde Türkçe haber portalları mutlaka bu konuya ağırlık vermeli. Ses getirecek ve derinlemesine yazılan haberler haber portalına büyük kazanımlar sağlayacaktır.
Türkçe internet gazetelerinin siyasi eğilimlerinin haberlerin önüne geçmediğini sevinerek söyleyebilirim. Haber portalı sahipleri bu konuda olumlu yönde başarılı. Haber portalı sahibi veya genel yayın yönetmeni tanıdıklarımın iyi bir haber gördüklerinde siyasi yanına bakmadıklarını gördüm. İnternet gazetelerinin siyasi eğilimleri portal sahibi veya yöneticilerin görüşünü çok az da olsa yansıtıyor. Ancak asla muhabirlerin haberlerine yön verecek biçimde belirleyici değil. Bu sevindirici bir durum. Siyasi görüş ve buna bağlı tavsiyelerin köşe yazarlarınca yapıldığını gözlemledim.
Almanların Türkçe haber portalı oluşturma girişiminin başarılı olması için önemli bir koşul var. O da, bu haber portalına haber yazacak muhabirlerin kalitesi. Bu kalite başarıda belirleyici olacaktır. Böyle bir haber portalında haberler mümkün olduğu kadar tarafsız ve aktüel verilmelidir. Gazetecilik kurallarına dikkat edilerek ve gerek Almanya ve gerekse Türkiye’yi yakından tanıyan gazeteciler tarafından bir portal oluşturulur ve hatta bir günlük gazete basılırsa başarılı olabilir. Ben aynı zamanda bir okur olarak, gazeteyi kimlerin hazırladığından ziyade gazetenin kalitesinin belirleyici olacağına inananlardanım.”

avrupa-kultur_nr_11_kpk
Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliğinin son durumuna Avrupa Kultur dergisi geniş yer verdi

KOPYALA-YAPIŞTIR GAZETECİLİĞİ HÂKİM

Ren Postası Yayın Yönetmeni İsmail Erel:
“İnternet gazeteciliği iyi kullanılmıyor. Haberler başka kaynaklardan kopyala yapıştırma yöntemiyle okura aktarılıyor. Siteyi hazırlayanların ne yazık ki Türkçe eksikliği dikkat çekici boyutta.
Site sahibinin şahsi siyasi görüşü ve şahsi çıkarları doğrultusunda habercilik yapıldığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte uzun soluklu birkaç site var, Genelde okurların da bu siteleri takip ettiğinden yola çıkarsak, onlarda istikrardan söz edebiliriz. Yine de Avrupa’da Türkçe internet gazeteciliği sunan bir deryadan söz ediyoruz ve takipte güçlük çekiyoruz
Ayrıca sitelerin normal koşullarda ilanla ilgili paylarına düşmesi gereken oranı almakta zorluk çektiklerini de görüyoruz. Diğer taraftan yerel gazeteler, haber sitelerini ilan konusunda stepne olarak kullanıyor. İşler ağırlıklı olarak bu şekilde yürüyor. Aslında bu onlara destek değil köstek oluyor. Gazeteye ilan 3 alırken 1 alınıyor; bence tersi olmalı.
Avrupa’da Türkçe haber sitelerinin ortak bir platformda buluşması ise zor bir ihtimal. Sitelerin birleşmesi zor. Yerel siteler ne kadar bölgesel habercilik de yapsa güncelliği koruma ve yansıtma adına ulusal haberleri de veriyorlar ki, bu da kaçınılmaz.
Avrupa’daki Türkçe haber sitelerinde araştırmacı gazetecilik yapanların sayısı bir elin beş parmağından az. Araştırmaya vakit ayırmıyorlar. O vakti ilan için ayırıyorlar.
Avrupalı Türk okur da ne yazık ki tembel, uzun, derinlikli bir haberi okumaktan çok da hoşlanmıyor. Onun yerine 20 tane haber kısa habere tıklamayı tercih ediyor. Herkes işin kolayına kaçıyor.
Almanlar tarafından hazırlanan Türkçe sitenin çok da rağbet göreceğine inanmıyorum. Avrupalı Türk okur, objektif olmayacağına inanacaktır. Bu tür Alman medyası tarafından pompalanan haber siteleri, Türk toplumunu bilmedikleri için tutmaz. Avrupa’daki Türklerin vatan sevgisi bir hayli yüksek. Türkiye’ye hakaret edilen bir siteyi okuyacaklarını sanmıyorum.”

DÜZENLİ YAYIN YAPAN SİTE SAYISI ÇOK DÜŞÜK
Almanya Bülteni Yayın Yönetmeni Arif Şentürk:
“İnternet gazeteciliğinde kullanılan Türkçede son yıllarda gözle görülür bir düzelme olmasına rağmen, redaksiyonların titiz çalışmaması ve genelde sitelerin haberleri birbirlerinden kopyalayarak yayınlıyor olmaları nedeniyle bazı yazım hataları gözden kaçmıyor. Bağımsız ve tarafsız yayın yapan haber siteleri ise sayı olarak fazla olmasa da, var.
İnternet gazeteciliğinin en önemli şartı, hızlı ve uzun soluklu, düzenli bir yayın anlayışı olduğundan, bu anlayışı peşin olarak kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul edip bu gerçek doğrultusunda haber yapan siteler var. Ancak bu anlayışı uzun süre sürdürüp sürdüremeyecekleri önemli bir tartışma konusu.
İnternetteki reklam pazarlama kurallarından bihaber oldukları için gelecekte de ilan gelirlerini artırabileceklerini sanmıyorum. Bu anlayışlarını devam ettirirlerse, korkarım bu alandaki reklam piyasasının da altını üstüne getirecekler. Birçok gazete internet gazeteciliğinin reklam geliri ve etkisini henüz fark edemedikleri için, kendilerini stepne olarak görüyor. Bu anlayışın değişmesi için bir an önce bu alanda bilgilenmeleri gerekiyor.
Güç birliği… Bunu, mevcut gazetelerin yayın hayatını sürdürmesiyle sağlanması hem zor, hem de gerçekçi değil. Çünkü internetteki reklam alanları tıklanma sayılarına göre pazarlanıyor. Kastedilen birlik tek bir haber portalında olacaksa, iyi olur. Ama buna da site sahiplerinin olumlu yaklaşacağını sanmıyorum.
Eğer alanında tercih edilir ve güçlü olmak istiyorlarsa en fazla yayın yaptıkları ülke bazında yerel kalmaları mantıklı ve olumlu sonuçları beraberinde getirecektir. Yani yayın yaptıkları ülke dışından haber yayınlamamaları kendilerini daha güçlü ve etkili kılabilir.
Redaksiyonlarında yeterli çalışan olmadığı için araştırma gazeteciliği en azından şimdilik mümkün görünmüyor.
Alman gazetelerinin Türkçe haber sitesi kurma girişiminde bulunması Türkçe yayın yapan internet sitelerinin kendilerine çeki düzen vermeleri için önemli bir etki yapabilir. Bu konudan hiç rahatsızlık duymuyorum. Hatta olumlu buluyorum. Ancak bu sitenin haberlerinin büyük bölümünün Türkiye’nin iç siyasetine mesaj verme kaygısıyla olacağından, buradaki okurların kutuplaşmasına yol açacağı düşüncesindeyim.”
Frankfurt – Işın Toymaz
www.avrupa-kultur.eu

Türkçe gazete arşivi

Avrupa’daki Türkçe gazetecilik göçün başlamasından kısa bir süre sonra 1970’lerde ortaya çıktı. Neredeyse 50 yıla merdiven dayadı.

Yarım asırda sayısız kağıt gazete, son yıllarda ise Türkçe internet gazeteleri ise bir bir yayın hayatına katıldı, katılmaya da devam ediyor.
Bu zaman zarfında yayınlanan kimi günlük gazetelerin kendi matbaaları dahi vardı. Yerel gazeteler ise Alman matbaalarında basıldı elan basılmaya da devam ediyor. Gazetelerin hazırlanma teknikleri de zaman içerisinde değişime uğradı. Fotoğraf makineleri de analogdan dijitale geçti. Işıklı masalar teknolojik gelişme sonucunda tarihe karıştı. Gazetelerin hazırlanmasındaki araç-gereçleri bulmak biraz zor olacak gibi gözüküyor.
Bugüne kadar Türkçe gazetelerin ortak bir arşivi maalesef oluşmadı. Çok sayıda Türkçe gazetenin yaşamı uzun sürmedi, yayın hayatlarını ya sonlandırdı yada ara verdi. Belki de yayınlanan birçok gazetenin tek bir nüshasını bile bulmak mümkün olmayacak. Her geçen gün yayın hayatına son veren Türkçe gazetelerin örneklerinin, kayıplarının artarak devam edeceği aşikardır.
Bugün araştırma yapmak isteyen bir gazetecinin, akademisyenin, meraklının yararlanacağı belgeler bir bir yok olmaktadır. Gelecek kuşaklar kendinden önceki nesillerin hem Türkçe gazetecilikle ilgili neler yapıldığını, bu arada yaşayanların durumunu ilk elden öğrenmeleri mümkün olmayacaktır.
Bu durumun önüne geçmek gerekir. Bunun için biran önce Türkçe gazeteler arşivi kurmak gerekir. Arşiv dijital ve fiziki olmalıdır. Gazete örnekleri, daktilo, eski bilgisayarlar, monitorlar, ışıklı masalar, fotoğraflar, gazeteleri yayınlayanlarla ilgili bilgiler bir an önce toplanmalıdır. Bu işin altından tek tek gazete veya kişilerin kalkması imkansızdır.
Görünen o ki, böyle bir girişimi gerçekleştirmek en yaygın olan gazeteciler derneği ATGB’nin sorumluluğuna düşüyor.
Kendi adıma böyle bir girişime elimizdeki imkanları sunmaya hazırım. Özel olarak Türkçe gazeteler arşivi kurmanın önünde gerçekleştirme zorlukları aşılamazsa, Almanya’ya göçle ilgili tüm belge ve eserlerin arşiv çalışmalarını yapan Göçün Dökümantasyon Merkezi ve Müzesi DOMİD ile ilişkiye geçilmesini öneririm.
Çağrımın dikkate alınacağı umuduyla…
Stuttgart – Mustafa Bozdurgut / www.yeniposta.de

Can Dündar’ın sitesi Almanya’da yayına başladı

Can Dündar’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı ‘Özgürüz’ haber sitesi, Almanya’da yayın hayatına başladı.

Bir süredir Almanya’da yaşayan gazeteci Can Dündar, Twitter adresi üzerinden genel yayın yönetmenliğini yaptığı ozguruz.org haber sitesinin açıldığını duyurdu.

Özgürüz.org’un yayına başlaması için gazeteci Uğur Mumcu’nuın katledildiği 24 Ocak’ı seçildi. İnternet sitesi Türkçe ve Almanca olarak iki dilli yayın yapıyor.

“BİZİM İÇİN BÜYÜK BİR ADIM”

Can Dündar Twitter üzerinden gelişmeyi şöyle duyurdu:

can-dundar

“Heyecan içindeyiz. Gece takvimler 24 Ocak’a döndüğünde yeni web sitemizin kuruluşu duyurulacak. İnsanlık için küçük, bizim için büyük adım. 24 Ocak. Uğur Mumcu’yu anıyor&yaşatıyoruz. Nihayet ve yeniden başlıyoruz. #özgürüz http://ozguruz.org

Facebook: Özgürüz Bizi izleyin. pic.twitter.com/tM51TEWgZ8″

“BİZE DÜŞEN, YERE DÜŞEN GAZETECİLİK BAYRAĞINI KALDIRMAKTIR”

Diğer taraftan yayına başlayan ozguruz.org’da Can Dündar çıkış sebeplerini ise özetle şöyle dile getiriyor:

cropped-ozguruz_logo_v4

“Mademki Türkiye’de basın baskı altında…
Mademki medya, bir ölüm sessizliğine sürükleniyor…
Mademki iktidar, kendi medyasını bir propaganda makinesi olarak kullanıyor…
Mademki Erdoğan, herkesi susturarak kolay bir referandum zaferi ve otoriter bir ülke hayal ediyor…

O halde bize düşen, yere düşen gazetecilik bayrağını yerden kaldırmak, yeniden havalandırmak ve “Biz varız. Özgürüz” demektir.

#ÖZGÜRÜZ işte bunun için doğuyor.

Şimdi Türkiye’den gelen bir avuç gazeteci, CORRECTIV ile birlikte, Almanya’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelmiş meslektaşlarıyla güçlerini birleştirerek ellerinden alınan kalemlerini, basın özgürlüğünü, halkın bilme hakkını, demokrasiyi savunmak üzere yola çıkıyor.
Yepyeni bir deneyim bu…

Çağımızda özgür düşüncenin asla susturulamayacağını kanıtlamaya çalışan bir inisiyatif…
Baskı rejimleri altında görev yapmaya çalışan diğer dünya medyasına örnek olmaya aday bir girişim…
Sansürsüz haberciliğin, cesur gazeteciliğin savunma hattı…
Farklı görüşten gazetecilerin, baskı altında gerçeği, mesleklerini, özgürlüklerini, ülkelerini savunma refleksi…
Bir uluslararası dayanışma örneği…”

Bununla birlikte Almanya’da medya organları art arda Türkçe haber siteleri ile atağa geçti.

WDR COSMO’DAN „SANSÜRSÜZ TÜRKİYE“ ATAĞI
Bunlardan biri Alman devlet televizyon ve radyo kurumu bünyesindeki WDR ve işbirliği yaptığı Cosmo.
„Sansürsüz Türkiye“ projesi ile Türkçe Almanca haber – analiz sitesi ile Türkiye’deki gelişmelere ışık tutuyor.

turkei-unzensiert-wdr

Proje kapsamında analizleri ile yer alan gazetecileri ise Türk toplumu yakından tanıyor:
Can Dündar, Hatice Kamer, Bülent Mumay, Gönül Kıvılcım, Kürşat Akyol.

“TAZ GAZETESİ” DE YAYININA START VERDİ

Bir diğer Türkçe haber sitesi ise taz.gazete.
Almanya’nın sol eğilimli gazetelerinden taz bünyesinde Türkçe Almanca haber sitesine start verdi.

taz-gazete

taz Panter Vakfı tarafından desteklenen ve Fatma Aydemir yönetimindeki 5 kişilik redaksiyonu ile taz.gazete projesi de çıkış sebebini „Türkiye’de basına özgürlüğüne yönelik saldırılar artarken, taz.gazete Türk yazarlara ve gazetecilere özgürce haber ve yorum yapabilecekleri bir platform sunuyor. Türkiye’deki otoriter rejim medyayı bir bir sustururken, taz.gazete haberleri, röportajları, analizleri ile Türkiye’deki ve Almanya’daki Türk gazetecilere bir alan sunuyor“ şeklinde tanımlıyor.
taz.gazete’de Cumhuriyet, Diken, Birgün ve Bianet redaksiyonlarından Aydın Engin, Ece Temelkuran gibi isimler de analizler kaleme alacak.
Rudi Dutschke Haus merkezli redaksiyonda Fatma Aydemir’in yanı sıra Ali Çelikkan, Canset İçpınar, Elisabeth Kimmerle, Ebru Taşdemir yer alıyor.

Stuttgart – Yeni Posta

Gazeteciliğin geleceği robotlara mı emanet?

Otomatik metin üretmek, bir felaketin habercisi mi? 

Gazeteciliğin geleceği nereye gidiyor?

“Saniyeler içinde haber üret. Artık haber yazabilmek için redaktörlere ya da çevirmenlere ihtiyacın yok.“

Bu slogan Stuttgartlı bir kuruluşa ait: AX Semantics

Klasik gazeteciliği, devrim yaparak Big Data namı diğer “Büyük Veri“ zamanlarına adapte etmek heyecan verici olduğu kadar korkutucu da.
Otomatik metin üretebilen programları yaratan AX Samentix, dünyadaki sayısız software şirketinden biri. Redaktörleri ise, akıllı programların işleri devralması endişesi çoktan sardı bile.

Basic Thinking internet sitesinde konuya ilişkin ilginç bir analiz yer aldı. Fabian Mirau imzalı analiz şöyle:

“Teorik olarak otomatik gazetecilikte, yüksek ücretler karşılığı emek harcaması gereken redaktörlere artık gerek yok. Gereken bilgilerle donatılmış bir program kime yetmez. Bir düğmeye basarak haber üretmek buna denir.
Nihayetinde program cümle kurmayı, metin yapısını ve haber yazma tarzını redaktörlerden öğreniyor. Elle yazılan haber metinleriyle robotların yazdığı haber metni arasındaki fark neredeyse yok denecek kadar az.

Gazeteciliğin geleceği “Karmaşık ‘boşlukları doldurun’ metinleri“ mi?

Peki teknoloji dünyasında tüm bu olup biten, her redaktörün korkulu rüyası mı?
Tam olarak değil.
Software firmalarının otomatik haber üretme programları vaat edilenden kötü durumda aslında. İtiraf etmek gerekir ki gerçekte otomatik gazetecilik şimdilik farklı bilgilerin eklenebileceği, çok karmaşık,“boşlukları doldur“ metinlerinden ibaret, o kadar.

Big Data ve otomatikleşme zamanlarında gazeteciliğin geleceği ile ilgili yıllardır süren tartışmalardan çıkan sonuç şimdilik şöyle: Bir bilgisayar programı, bir insanın yaptığı işi sadece sınırlı derecede devralabilir. Ancak bazı durumlarda kişiye özel bir metni ise mükemmel yazabilir.
Redaktörlerin çok da fazla ilgisini çekmeyen konular, örneğin okurun yaşadığı şehir, ilgi alanları, yaşam durumu gibi verilere de bağlı olarak hava durumu raporları, hisse senetlerinin durumu, futbol karşılaşmalarının sonuçları için otomatik üretilmiş metinler biçilmiş kaftan.

Ayrıca bilgisayar programlarının önümüzdeki on yıl içinde yapamayacağı şeyler de var: Araştırmacı gazetecilik, genel seçimler hakkında siyasi yorumlar, savaş bölgelerinden duygusal söyleşiler örneğin.

Dijitalleşmeden gazetecilik de kaçamıyor

Tüm bunlar şimdilik redaksiyonlar için şu anlama geliyor:

Can sıkıcı hisse senetleri, borsa haberleri gibi metinler bir tuşa basılarak üretilsin. Ama lütfen araştırmacı gazetecilik  redaktörler tarafından yapılsın. Yani sıkıcı rutin işleri robotlar halletsin, gerçek gazeteciliğe çok daha fazla zaman kalsın.

Ancak heryerde olduğu gibi burada da şu geçerli: Gazetecilerin el emekleri de dijital dönüşümden kaçamıyor. Makinalar, insanların işlerini hafifletmek için varlar. Bu yüzden yazı işlerini otomatikleştiren değil ama mükemmelleştiren ve destekleyen, asiste eden bilgisayar programları da mevcut.
Newsstream Projesi sosyal medyadaki, bloglardaki, medya arşivlerindeki dev verileri derleyip gazetecilerin hizmetine sunuyor. Örneğin bir söylemi kimin, ne zaman hangi şartlarda söylediğini ararken son derece yardımcı olabiliyor.

Siborg gazeteciliği avantajlar sunuyor

Siborg (Sibernetik organizma) yani yarı makina yarı insan gazeteciliği ise daha gerçekçi ve daha az endişe yaratan bir yöntem. Teoride büyük fırsatlar sunuyor, ciddi vaatlerde bulunuyor. Küresel habercilik tahmin edilemeyecek hızda mümkün olabiliyor.

Diyelim Şili’de bir deprem oldu. Bilgisayar programı Twitter, Facebook ve bölgeden haber yapan Şilili gazetecilerin röportajlarını birkaç saniye içinde Alman gazetecilere sunabiliyor. Hem de birebir çeviri yaparak. Hatta bu her dil için mümkün görünüyor.

Siborg gazeteciliği bu nedenle en uygun terim. Big Data programları ve insan karışımından bir melez, bir tarafı diğer yanı olmadan başaramayacağı şekilde hizmet sunuyor.
Algoritmalar ve Big Data gerçekte gazeteciler için bir tehdit yerine bir şans olarak algılanmalı. Program bazlı destekler habercilikte bir zenginlik, kaliteyi yükselten bir etmen olarak algılanmalı.

Özetle, full otomatik robot gazeteciliği gelecekte sınırlı kapasiteli sayısız redaksiyonun işini hafifletecek ve birçok yerden tasarruf yapmayı sağladığından dijital gazetecilikte ücretsiz kültürden yararlanma fırsatını da doğuracaktır.”

Çeviri: Işın Toymaz

 

ENF KONGRESİNDE AKREDİTASYON SKANDALI

Sağ popülist liderlerin Koblenz’de bir Avrupa ittifakı kurmaya ve uluslarını Avrupa Birliği’nden çıkarmaya hazırlandığı zirvede akreditasyon skandalı yaşandı.
Alman devlet radyo ve televizyonlarının yer aldığı GEZ medyasına ve Handelsblatt gazetesine akreditasyon vermeyen ENF zirvesinin organizatörü Alman sağ popülist parti AfD’li Marcus Pretzell’e tepki yağdı. Pretzell Spiegel dergisinden Melanie Amann ve FAZ gazetesinden Justus Bender’e de akreditasyon vermedi. Ancak Brender daha sonra toplantıya girmeyi başardı.
Ayrıca akreditasyon başvuru formunda yer alan „Organizatör ENF buluşması esnasında gerekçe belirtmeden gazetecileri salondan çıkarabilir“ ibaresi de dikkati çekti.
AfD benzer uygulamayı Baden Württemberg Eyalet Parti Kurulu’nda da gerçekleştirmiş ve çok sayıda gazeteciyi içeriye almamıştı. AfD’nin yakında Nürtingen’de gerçekleşecek Baden Württemberg Eyalet Parti Kurulu’nda da benzer tavrı sergilemesi bekleniyor.
Alman devlet televizyon kanalı ARD’nin redaksiyon şefleri ise ortak bir basın açıklaması yaparak akreditasyon engelini „basın ve ifade özgürlüğüne ağır bir saldırı“ olarak nitelediler.
Benzer açıklama Alman devlet televizyon kanalı ZDF’ten de geldi.
Alman Gazeteciler Birliği (DJV) ise ENF’ye çağrıda bulunarak bütün gazetecilere akreditasyon verilmesini istedi. DJV Genel Başkanı Frank Überall „Avrupa Parlamentosu’nun Meclis Grubu bir toplantı gerçekleştiriyorsa bunun bir odada özel bir buluşma olmadığı açıkça ortadır. Partiler gazetecileri bu buluşmanın dışında tutamazlar“ dedi.

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn da ırkçı liderler zirvesine karşı sesini yükselten Avrupalı politikacılar arasında yer aldı. „Şimdi Avrupa’ya zarar verenlere karşı, çok renkli Avrupa için mücadele zamanı“ diyen Asselborn bir kısım medya kuruluşunun da akreditasyonu engelleyerek, ırkçı liderler zirvesini takip etmesinin önlenmesini ise sert dille kınadı.
Rheinland Pfalz Eyalet Başbakanı Malu Dreyer de bir kısım medyanın dışlanmasını sert sözlerle eleştirerek AfD’nin tutumunu „anayasaya aykırı“ olarak değerlendirdi.

Türkiye’nin “çalışamayan” gazetecileri

Basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin tırmanarak devam ettiği, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönen Türkiye’de giderek artan sayıda gazeteci, baskılar nedeniyle mesleğini yapamıyor.

DW Türkçe’den Şebnem Arsu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde “Çalışamayan“ gazetecilerle konuştu. 

Arsu’nun Deutsche Welle Türkçe’de yayınlanan haberi şöyle:

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne göre geçen yıl 780 gazetecinin resmi sarı basın kartı iptal edilirken, 839 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle açılan davalarda hakim karşısına çıktı, 189 basın çalışanı ise sözlü ve fiziksel saldırıya uğradı.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kayıtlarında Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı 140’ı aşmış durumda. Her dört gazeteciden birinin işsiz oluğu tahmin edilen ülkede, basın üzerinde devam eden siyasi baskıların yerini kontrolü daha da imkansız olan otosansüre bıraktığı yorumları yapılıyor.
Bu koşullar altında mevcut sistemde var olamayan birçok gazeteci çareyi başka sektörlere geçiş yapmakta buldu, bazıları ise her türlü siyasi ve ekonomik baskıya rağmen mesleklerine tutunmaya çalışıyor. Sosyal medyada karalama kampanyaları, hedef gösterilmeler ya da adli süreçlerde yıpranan isimler için alternatifler çok daha az. Ancak gazeteciler bireysel kaygılarından çok, tek sesliliğin ülkeye verebileceği hasarlara işaret ediyor.
gazeteci-dw

Üç gazeteci, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesi ile DW Türkçe’ye “nasıl çalışamadıklarını“ anlattı.
Ünsal Ünlü: Sosyal medyada tutunmaya çalışıyor
Haberciliğe 1989 yılında TRT bünyesinde başlayan Ünsal Ünlü, ana akım medyadan ayrıldığı 2014’e kadar özellikle NTV haber kanalında uzun yıllar farklı görevlerde bulunmuş.
default
Ünsal Ünlü
Siyasi baskıyı yoğun olarak ilk kez 2009 yılında aynı kanalın Ankara temsilcisi iken hissetmeye başladığını söyleyen kıdemli gazeteci, şimdilerde tarafsız habercilik mücadelesini sosyal medyada popülerliği artmakta olan Periscope yayınlarında devam ettiriyor. Ünlü’nün ortalama 20 bin takipçisi var. Ancak bu sayı Periscope uygulamasına YouTube, Soundcloud ve iTunes gibi mecraların eklenmesiyle birlikte bazı günler 30 bine ulaşabiliyor.
¨Haber yöneticileri, editörlerin tamamı istemeden içselleştirdikleri sansürü yaşıyorlar¨ diyen Ünlü, fikirsel kısıtlamaların şimdilerde otosansürle bambaşka bir boyuta sıçradığı görüşünde. Ancak evinin bir köşesinden yaptığı bireysel yayınlarda dahi siyasi baskılardan kurtulmuş değil.
¨Doğrudan olmasa da troller aracılığı ile siyasi baskı hissediliyor¨ diyor Ünlü, çoğu isimsiz, muhalefetin iddialarına göre maaşlı olarak, aktif ve agresif hükümet destekçiliği yapan sosyal medya kullanıcılarını kastederek.
Ünlü, ”Her yayında 20 civarinda trolle uğraşıyorum. Onların derdi bir fikri tartışmak değil, yanlış olduğunu söylemek” diyor. Ünlü¨ye göre, ¨En büyük sorun, tartışma kültürünü kaybediyor olmamız.¨
Takipçileri arasında solcu izleyiciler kadar AKP ve MHP yanlılarının da olduğunun altını çizen gazeteci, ana akım medyada olmayan bir çoğulculuğu yakaladığı kanısında.
“Muhalefetsiz ortak hatalara neden oldu”
Ünlü’ye göre, uzman ve deneyimli gazetecilerin siyasi elle ayıklanması hem kişisel mağduriyetler yarattı hem de muhalefetsiz ortamda devlet politikalarında ciddi hatalara neden oldu.
Ünlü, gazetecilikle ilgisi olmayan yöneticilerin gazete ve televizyonlarda söz sahibi olmasının sansür algısını kuvvetlendirdiğini de düşünüyor. “Genel yayın yönetmeni gibi karar alıcı konumda olanlar arasında tek özelliği iktidara yakın olmak olan kişiler medyaya yerleştiğinden beri oto sansür güçlendi¨ diyen gazeteci sözlerini şöyle sürdürüyor: “Haberi bilen ve etkilerini tahmin eden insanlar bu süreçte haberlerini geri çekmeye başladılar.”
Ünlü’ye göre yayınları, aynı fikirleri duymaktan yorulmuş takipçilerine otosansürden bağımsız bir ortam vaadediyor.
Ana akım medyada reklam payları ile ölçülebilen finansal baskıdan Ünlü de muaf değil. “Benim yayınıma reklam vermeye korkuyor insanlar ve bu çok anlaşılır bence” iyen gazeteci, bireysel destek alarak ve uluslararası katkı sistemlerini kullanarak yayınlarına kaynak sağlamaya çalışıyor.
Evli ve iki çocuk babası olan habercinin şimdilerde asıl geçim kaynağı, 34 yıllık bir tecrübeyi konuşturduğu seslendirme ve dublaj. “Türkiye’de gazetecilik yapmak mümkün, alternatif alan açabiliriz’ diyerek direniyorum ve bunun finansmanını gazetecilikten sağlayamıyorum” diye konuşan Ünlü daha demokrat bir ülke için ümidini yitirmiş değil.
Volkan Koç: Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci
İsmi, Temmuz 15 darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olarak hatırlanacak olan Volkan Koç, gazeteciliğe 2009 yılında polis ve adliye muhabiri olarak Taraf gazetesinde başladığında çok da fazla zaman geçmeden tarafsız haberciliğin Türkiye’de karşılığı olmadığını fark ettiğini söylüyor.
default
Volkan Koç
“Polis adliye muhabirleri için polisten aldığı bilgiler yeterli, iddiaları olan kişinin ne dediği pek önemli değilken ben hep o iddia sahiplerinin dediklerini merak ettim” diyen Koç, “Eğer müreffeh gazetecilik yapmak istiyorsanız hükümet bakış açısı dışında kalamazsınız, kalırsanız ok işaretleri size döner, dokuz köyden kovulursunuz” şeklinde sözlerini sürdürüyor.
Taraf’tan sonra kısa bir süre T24 haber portalı, sonrasında Vatan Gazetesi ve ardından Akşam Gazetesinin internet servisinde muhabir ve editör olarak görev yapan ve Haberdar adlı haber portalında gazeteciliğe son noktayı koyan Koç’u meslekten asıl soğutan darbe girişimi sürecinde yaşadıkları olmuş. Darbe girişimini ilk duyuran gazeteci olduğunu söyleyen Koç, o geceyi şöyle anlatıyor:
“15 Temmuz darbe girişimini benim imzamla ilk biz duyurduk. Hemen Twitter’da hedef gösterildim. ‘Yıl 2015, darbe mi olur, sen FETÖ’cüsün’ dediler. Bir linç süreciydi. Ne zaman ki Başbakan ‘Kalkışma var‘ dedi, bu sefer de ‘Nereden haber aldın? Biliyordun, yine de FETÖ’cüsün,’ dediler. Halbuki otobüsle eve giderken, Beylerbeyi civarında asker yolu tutmustu. ‘Civardaki (Cumhurbaşkanı) Erdoğan’ın çalışma ofisine terör tehdididir belki‘ diye düşünürken bir asker ‘Sıkıyönetim ilan edildi, evlerinize gidin‘ dedi. Haberi kimseye danışmadan gece editörü ile birlikte ‘Son Dakika’ olarak geçtik.”
“Gözaltına alındım”
Sonrasında açılan soruşturma kapsamında ilk gözaltına alınan 40’a yakın gazeteciden biri olan Koç, adı duyulmamış habercilerin hem meslektaşları hem de meslek örgütleri tarafından adli süreçte yalnız bırakıldığı görüşünde:
“Ne kadar yalnız olduğumu fark ettim. Desteğin, popülerlik ve kişiye getirisi üzerinden hesaplandığını görünce meslek benim için tam anlamıyla anlamını yitirmiş oldu.“
Sektör değiştirmek ise kolay olmamış. Medyada ısrar etmeyişinin sebebini sistemin dayattığı tipte bir gazeteci olmamasına bağlayan eski muhabire göre medya üzerindeki baskılar bugünkü iktidara has bir yöntem değil. Koç, “1990’ların 28 Şubat dönemindeki ana akım medya bugün ezenleri eziyorlardı, o gün ezilenlerin bir kısmı da o gün kendine hakaret edenleri eziyor. Devran döndüğünde aynı döngünün tekrar etmeyeceği garantisini veremeyiz” diyor.
Şimdi Kadıköy civarında küçük bir sahaf işleten Koç, hayatından mutlu. Volkan Koç, “Şu anda çok huzurluyum. Etrafımda çıkar hesabı gütmeden, yalnızca entellektüel paylaşım için dükkanıma gelen insanlar var. Böylesi çok daha iyi” diyor.
Nilay Örnek: Gezi sonrası işine son verilmiş
“Gezi protestoları döneminde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na yeni devri yapılmış Akşam Gazetesi’nin hafta sonu eklerinin başındaydım. Tabii ki Gezi’ye gitmiştim, hiçbir paylaşımımı da saklamadım, silmedim” diyor Nilay Örnek.
default
Nilay Örnek
Mesleğe 17 yaşında büyük bir aşkla başladığını söyleyen gazeteci ve bazı diğer meslektaşları aleyhine sosyal medyada yoğun bir karalama kampanyası başlar. Akabinde, İstanbul’un merkezi Gezi Park’ında 2013 yılında çevre hassasiyeti ile başlayıp kısa zamanda ülke çapında hükümet karşıtı toplu eylemlere dönüşen Gezi protestoları nedeniyle işini kaybeden ilk gazetecilerden biri olur. Vatan Gazetesinin internet servisinden sorumlu olduğu bir sonraki pozisyonunu ‘Gezicilik’ bahane edilerek kaybetmesi uzun sürmez.
Düşük ücretler, çalışanlara gösterilen ilgisizlik ve duyarsızlığın basında herkesin herkesin karşı karşıya zorluklar olduğunu anlatıyor Örnek. Örnek, “Ben marangoz, mimar, doktor değilim ki hobi olarak gazeteciliğe devam edeyim. ‘Adın gözüksün, para almadan yap’ diyorlar ama bir meslek bizler için. Ben annemin desteğini alıyorum belli bir yaşam kalitesini idame ettirebilmek için. Ama benden çok daha zor şartlar altında yaşamaya çalışan yüzlerce meslektaşım var” diyor.
Şimdiye kadar çalıştığı yayın kurumlarındaki deneyimleri Örnek’e Türkiye’de çalışan bir gazeteci olarak her an, her şeye hazırlıklı olması gerektiğini öğretmiş.
Herkesin Türkiye’yi kurtarmaya çalışan büyük cümleler kurduğunu, ancak toplumun aslında küçük cümleler ve gündelik meselelerin gündeme getirilmesine ihtiyaç duyduğunu savunan gazeteci, hayata dair yazılarına devam etmek istiyor. Ancak siyaset hayatın her alanına sirayet etmişken baskıların peşini bırakmayacağından da endişeli.
“Tehlikeli olan şu ki; sadece siyaseten parti isimlerini anarak, agresif muhalefet yapan insanlar değil, ‘hayat tarzımıza müdahale edilmesin’ diyen herkes tehdit olarak algılanıyor” diyor Örnek.
“Gazeteciliği bilmeyen gazeteciler”
Gazeteciyi mesleki olarak derinden yaralayan bir başka husus ise medyayı saran, gazetecilik eğitimi almamış, siyasi bağlantılarıyla koltuk edinmiş editörler, yazarlar, yöneticiler.
“AKP kendi medyasını yarattı ama gazetecisini yaratamadı” diyor Örnek. Nilay Örnek, “Bir sayfa nasıl yapılır, haber nasıl redakte edilir fikri olmayan onlarca insan getirildi tecrübeli, gazetecilik çıkışlı meslektaşların yerine. İktidara yakın medyada işine devam eden arkadaşlar ise öylesine dönüştüler ki, çoğunu tanımak artık mümkün değil“ diyor.
Genç kadın gazeteci, ümidini yitirmemekle beraber hayatını kazanabilmek adına iş olanaklarına daha esnek bir çerçeveden bakmaya karar verdiğini söylüyor.
“Geçen sene para kazanayım diye isimsiz reklam filmi metinleri, sektörel hazır metinler yazarak gecinmeye çalıştım. Ben işin pozitif tarafında olan ve olmak isteyen bir insanım. Ancak yoruldum” diyor Örnek ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Tam olarak nasıl olacak ben de bilmiyorum ama sanırım biraz inat etmekten vazgeçeceğim. Kendimi en azından yüzde 50 gazetecilikten farklı bir mecrada para kazanma fikrine alıştırmaya çalışıyorum.”

Tetikçilik değil, gazetecilik yapın!

Türkiye’de gazetecilere yönelik tutuklama ve gözaltı haberlerini takip etmekte güçlük çeker hale geldik.

Ancak alışmayacağız.

Muhalif ve sorgulayıcı gazeteciliğe Türkiye Cumhuriyeti’nin en ağır darbesinin vurulduğu günlerden geçiyoruz.

Dün ne yazık ki gazeteci gözaltılarına bir yenisi daha eklendi.

Gazeteci Ahmet Şık, sosyal medya paylaşımlarında “Türkiye Cumhuriyetini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama” ve “terör örgütü propagandasını yapma” suçlarını işlediği iddiasıyla gözaltına alındı.

Düşünce, basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri, gazeteci tutuklamaları ve gazetelerin kapatılması ile Türkiye her geçen gün daha da koyu bir karanlığa gömülüyor.

Avrupa’da yaşayan Türk gazeteciler olarak, sadece basın ve ifade özgürlüğü ihlallerini değil aynı zamanda medyanın susturulmasına hizmetkarlık eden basın yayın kuruluşlarını da sert dille kınıyoruz.

Gazetecilik yerine tetikçilik yapan medya organlarını da protesto ediyoruz.
İfade ve düşünce özgürlüğünü baltalamaya, gazetecileri hedef göstermeye, muhalif sesi susturmaya and içmiş anlayışa yardakçılık ve yaltaklık yapan medya çalışanlarını ise “gazeteci“ değil “tetikçi“ olarak addediyoruz.
Gözaltına alınan gazeteci Ahmet Şık henüz öğrenmeden Şık’a yöneltilen suçlamaları servis eden Anadolu Ajansı’nı gazetecilik etik ve ilkelerine uymaya davet ediyoruz.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Yönetim Kurulu

Şık’ın avukatı: Ahmet soruşturma açılmasını bekliyordu

Sosyal medya hesabından, attığı tweetler nedeniyle gözaltına alınan gazeteci Ahmet Şık’ın gözaltısına yönelik yankılar sürüyor.

Şık’ın avukatı Tora Pekin, “Türkiye’de hak haberciliği yapan istisnasız her gazeteciyi Ahmet Şık gibi böyle bir savcılık işlemi bekliyor” dedi.
Deutsche Welle Türkçe’den Hülya Topçu’nun sorularını yanıtlayan Pekin, dosyaya kısıtlama kararı getirildiğini, soruşturma savcısının müvekkilleri Şık’la görüşmelerine beş gün yasak koyduğunu belirtti.

DW Türkçe’nin konuya ilişkin haberi şöyle:

DW Türkçe: Ahmet Şık’ın gözaltına alınma nedeni ne?
Avukat Tora Pekin: Kendisiyle ilgili gözaltı kararında, attığı bir takım tweetler ve Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sayfasında yayınlanan haberleri nedeniyle Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 yani ‘terör örgütünün propagandasını yapmak’ ve 301. madde, yani ‘hükümet ve yargı organlarını aşağılama suçundan hakkında soruşturma başlatıldığı belirtiliyor.
Türkei Rechtsanwalt Tora Pekin (privat)
Avukat Tora Pekin
DW: Soruşturma dosyası size ulaştı mı?
Pekin: Hayır biz alamıyoruz dosyayı, bize göstermiyorlar.
DW: Dosyaya yönelik kısıtlama kararı var mı? Varsa bu hukuki açıdan ne anlama geliyor?
Pekin: Evet var. Hukuki olarak bize dosyadan hiçbir şeyi göstermeyecekleri manasına geliyor bu. Bir tek kendi adımızın, imzamızın yer aldığı ifade tutanaklarını alabiliyoruz. Bir de yasa uyarınca bilirkişi raporu varsa dosyada, onları alabiliriz ama onların dışında dosyadaki herhangi bir belgeyi göstermeyecekler.
DW: Avukatlarıyla görüşme yasağı konusunda belirlenen süre nedir?
Pekin: Avukatları beş güne kadar Ahmet Şık’ı göremeyecek. Mutlaka beş gün uygulanacak diye bir kural yok ama soruşturma savcısı şimdilik beş gün görüşme yasağı almış. Bize bu şekilde bildirildi.
DW: Ahmet Şık ne zaman hakim karşısına çıkabilir?
Pekin: Bir şey söylemek zor. Savcı gözaltı süresini suçlama konusuna göre değiştirebilir. Ama şu an ‘örgüt propagandası suçu’ söz konusu olduğu için gözaltı süresinin çok uzamayacağını düşünüyorum.
DW: Ahmet Şık şu an nerede?
Pekin: İstanbul’da Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü binasında tutuluyor.
DW: Siz avukatları olarak nasıl bir girişimde bulunacaksınız?
Pekin: Bekleyeceğiz. Öncelikle kendisiyle görüşmeyi bekleyeceğiz. Bu arada da hükümete yakın, adliyeye yakın muhabirlerin geçtiği haberlerden topladığımız bilgiler ışığında bir hazırlık yapacağız. Şu anda sadece bekliyoruz.
DW: Soruşturma savcısı ile görüştünüz mü? Bu konuda girişiminiz oldu mu?
Pekin: Biz kendisi ile görüşmeyi isteriz ama şu anda İstanbul Adliyesi’nde savcı ve özel kalemi dahil, yazı işleri müdürlüğü kapatılmış. Kalemle görüşmemize dahi izin verilmiyor, savcı kendisi de bizimle görüşmüyor.
DW: Ahmet Şık gözaltına alınmayı ya da hakkında soruşturma başlatılmasını bekliyor muydu? Bu konuda bilginiz var mı?
Pekin: Sadece Ahmet değil şu anda Türkiye’de hak haberciliği yapan istisnasız her gazeteci kendisiye ilgili böyle bir savcılık işlemi bekliyor. Bunun hiç tartışması falan yok. Ahmet de tabii ki, ‘bakalım bana nereden gelecekler? Hangi yazdığımdan hangi çizdiğimden bir suçlama yöneltecekler’ diye uzun zamandır bekliyordu.
DW: Sosyal medyada bir hesap tarafından, bir grup gazeteci hakkında soruşturma başlatılacağı iddia edilerek bir liste paylaşıldı. Bu listede Ahmet Şık’ın da adı vardı. Şık’ın avukatı olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pekin: Bu hesabı ve iddiayı ciddiye almıyorum. O paylaşımın tek amacı nasıl olsa Türkiye’de şu an gazeteciler sistematik bir şekilde gözaltına alınıyor. Ve çoğunlukla tutuklanıyorlar. Haklarında davalar açılıyor. O listeden nasılsa birileri hakkında halihazırda soruşturma sürüyordur ya da soruşturma açılacaktır bu belli. Bunu yazmak için devletin derinlerinden bir bilgi almanız gerekmiyor. Burada yapılmak istenen şu bence: Bir, iki kişi hakkında soruşturma açılarak, listedeki diğer gazeteci arkadaşları tedirgin etmek, huzursuz etmek. Bence insanlar bu tür hesapları ciddiye almamalılar.

ERDOĞAN, ALPAY VE KAYA TAHLİYE OLDU

Ohal kapsamında kapatılan Özgür Gündem gazetesinin yayın danışma kurulunda yer aldıkları gerekçesiyle yargılanan sanıklardan Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve Zana Kaya hakkında tahliye kararı verildi.
İnan Kızılkaya’nın tutukluluk halinin  ise devam etmesine karara bağlandı.
Yazar Aslı Erdoğan, dilbilimci Necmiye Alpay, gazetenin yazı işleri müdürü Zana Kaya, gazetenin eski genel yayın yönetmeni İnan Kızılkaya, yöneticiler Bilge Aykut, Ragıp Zarakolu, gazetenin eski imtiyaz sahibi Kemal Sancılı, avukat Eren Keskin ve Filiz Koçali ‘terör örgütü üyeliği’ ile suçlanıyor.

Jilet Ayşe’nin hediyeleri çok konuşulacak !

Almanya’nın önde gelen Türk kökenli kadın komedyenlerinden İdil Baydar namı diğer Jilet Ayşe son gösterisi “Helal Noel“ (Weihnachten Helal!) ile yine adından çokça söz ettirdi.

Ankaralı 39 yaşındaki kabare oyuncusu ve stand up ustası İdil Baydar, yılbaşı öncesi ve Noel tatili arefesinde Almanya’da yayınlanan ekonomi haber sitesi „Halal Welt“in Genel Yayın Yönetmeni Kemal Çalık’ın sorularını yanıtladı.
nicht-zu-glauben-ist-unmoglich-halal-welt-das-magazin-fur-die-halal-wirtschaft

Gösterilerinde politik mesajlar veren İdil Baydar ile helal jelibon, son dakika noel hediyeleri ve erkeklerin değer verilme arzuları üzerine aynı zaman ATGB Yönetim Kurulu Üyesi / Sayman Kemal Çalık konuştu.
www.halal-welt.com haber portalında yayınlanan röportaj şöyle:

“HELAL NOEL“ İSMİ GARİP AMA GERÇEK

Sayın Baydar, noel hediyesi aldınız mı?
Valla son dakikada, 24’ Aralık’ta aldım.

01_pressefoto_credit_cengiz_karahan

Bizim dini bayramlarımızda ne yapıyorsunuz?

Şeker Bayramı’nda babamın elini öpüyorum. Gerçekte çok da dindar değilimdir. Elbette dinimiz ile ilgili bilgim var ve bana çok da yararı oldu bu bilgilerin. Ancak ben daha çok spiritüel konulara eğilim duyuyorum.

02_pressefoto_credit_cengiz_karahan

“Helal Noel“ ismini taşıyan gösterinizin adı biraz uçuk kaçık değil mi?

Evet garip gelebilir. Ancak gerçeğe uygun. Hz. Musa üç dini de birleştiren bir peygamber. Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Museviler için önemli bir figür. Böyle bakılırsa evet noele, helal diyebiliriz. Dinler arasında mesafe konmaya çalışılan günümüzde elbette bu isim kulaklara çok da alışıldık gelmiyor olabilir.

“ALMAN KÖKENLİ DEĞİL“ NOTU NEDEN DÜŞÜLÜYOR?

Gösterinin başında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Museviler ve inançsızlar bir armağan masasının başında oturuyor. Daha sonra siz Jilet Ayşe olarak gelip, Almanya ile konuşmak istiyorsunuz. Jilet Ayşe ne istiyor?

Jilet Ayşe, karşısındaki tarafından iyi dinlenmediğini düşünüyor. Bu nedenle insanların yüzüne doğru bağırmaya başlıyor. Konuşulacak bir sürü şey var. Örneğin Almanya’da yaşamaya karar vermiş Amerikalılar, neden „tercih edilen yabancılar“ olarak yansıtılıyor. Burada doğan çocuklarımıza neden“ Alman kökenli değil“ notu düşülüyor. Bunları konuşmalıyız.
Bu masada inançsızın ne işi var?
İnançsız neyse o. Masaya uyuyor işte.

03_pressefoto_credit_cengiz_karahan

Noeli kutluyor musunuz?

Taksi şoförüyle konuştum. „Kutlamasak“ daha iyi, dedi. Ama elbette ki kutlamalıyız. Kur’an’da İsa Peygamber’den söz ediliyor. Bu nedenle Müslümanların kutlamaması için bir sebep göremiyorum. Hz. İsa, Müslümanlar için de büyük bir peygamber.
Almanya’da vejeteryanlık, organik beslenme çok tutuluyor. Siz de bu trendi izliyor musunuz?
Kesinlikle. Kitlesel katledilen hayvanların etini asla yemem. Bu çok korkunç. Etli yemekleri iyice azalttım. Neredeyse sıfır noktasında diyebilirim. Ancak çok katı da değilim. Arada bir sosis de yiyorum.

“Helal“ bir yaşam sürmek sizin için önemli mi?

Jelibon konusunda kesinlikle öyle. Jelatin bana iyi gelmiyor. Allah’tan helal jelibonlar var. Helal üretimde, ürünlerin arılığına önem veriliyor. İstismar ve çevreye ve diğer insanlara zarar vermesi tabu. Afrikalı çocuklar tarafından yerin altından çıkarılan elmasların yer aldığı telefonlar var örneğin. Ya da kürk mantolar. Köpeklerin derilerini yüzerek sahte kürk manto yapıyorlar.

06_pressefoto_credit_cengiz_karahan

ALMANLAR KENDİNİ BEĞENMİŞ, TÜRKLER ÇİFTE STANDART DÜŞKÜNÜ

Türklerde ve Almanlarda size ne komik geliyor?

Almanlardaki kendini beğenmişliği ve üstün ırk kompleksini çok komik buluyorum. Bu konuda destek almaları gerekiyor. Başkaları için bu kadar çok gelişim desteği vermeye hazır olanların kendileri de bu destekten yararlanmaları gerekiyor. Biz Türklerde ise çifte standart zirve yapmış. Örneğin, „Domuz eti yemiyorum. Domuz eti yiyenlerin hepsi de benim için pistir“ deyip sonra da uyuşturucu kullanıp, fahişelerle yatıp kalkanlara ne demeli?

idil-baydar1-jilet-ayse

ERKEKLER NEDEN ERKEK SIĞINMA YURDUNA GÖNDERİLMİYOR?

Sizin için doğru sorular nelerdir?

Köln’deki yılbaşı gecesi olayları sonrası, „Neden yabancı erkekler Alman kadınlarına saygı duymuyor?“ sorusunu yönelttiler. Bu çok yanlış bir soru. Doğrusu „Erkekler neden şiddet uyguluyor ve biz bu konuda neler yapabiliriz?“ olmalı.
Kadın erkek eşitliği konusunda da öyle. Kadınlar şiddet görünce evlerini terkedip, Kadın Sığınma Evine yerleşmek zorunda. Neden bir kadın üç çocuğu ile evi terkedip, yurda yerleşsin? Neden erkekler, erkekler yurduna yerleştirilmiyor? İlginç olanı ise şiddet hep yabancı erkeklerle ilişkilendiriliyor. Gerçek şu ki Alman kadınları da Alman erkeklerinden şiddet görüyor.

05_pressefoto_credit_cengiz_karahan

Erkekler neden şiddet eğilimli?

Birçok nedeni var. Önce bir erkeğin en derindeki temel ihtiyaçları ne, bu konuda netliğe ulaşmak gerek. En önemli ihtiyaçlarından biri dikkate alınmak, değer verilmek. Onları dikkate almadığımız zaman mutsuz oluyorlar. Bu nedenle erkeklere değer görme, tanınma mücadelelerinde nasıl bir ortam sunabiliriz, bunu araştırmamız gerekir.

10_pressefoto_credit_cengiz_karahan

BİRBİRİMİZE “SAYGI“ VE “DEĞER“ ARMAĞAN EDELİM

Peki son olarak, hediye masasına geri dönelim. Hıristiyanlar, Müslümanlar, Museviler ve inançsızlar sizce birbirlerine ne armağan etmeliler?

Birbirlerine değer vermeleri beni çok mutlu ederdi. Aralarındaki sorunları çözmek için birbirlerine bir göz atsalar örneğin. Benim önerim birbirlerine “saygı“ ve “değer“ armağan etmeleri. Bu onları yanlış yargılardan, önyargılardan koruyacaktır.

Jilet Ayşe onlara ne armağan ederdi?

Onların her birine Hıristiyanlar, Müslümanlar, Museviler ve inançsızlar üzerine birer fıkra anlatırdım. Ayrıca inançsızlar, „inanmadıklarını“ iddia etseler de bu da bir inançtır. İnanmamak imkansız!

Foto: Cengiz Karahan