Tutuklu gazetecilere Almanya’dan mektup var

Birleşik Hizmetliler Sendikası (verdi) Hessen Teşkilatı bünyesindeki Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Hessen Teşkilatı, Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) ile ortaklaşa ve Frankfurt Halkevi‘nin desteğiyle “kartpostal” eylemi başlattı.

Basın ve ifade özgürlüğü taleplerinin yanı sıra cezaevindeki gazetecilerle dayanışmak ve onlara moral olmak için, unutulmadıklarını göstermek için  Türk ve Alman gazeteciler tarafından startı verilen kampanya kapsamında, tutuklu gazetecilerin adreslerinin yer aldığı kartpostallarda, cezaevindeki gazetecilerin adlarının bulunduğu listede de “Gazetecilik Suç Değildir!” sloganı Türkçe ve Almanca yazıyor.

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), özgür basın için eylemlerini DJU ile ortaklaşa olmak üzere Almanya çapında yaymayı hedefliyor.

Öte yandan DJU Hessen Teşkkilatı’nın internet sitesinde kartpostallarla dayanışma eylemi ise şu şekilde yer aldı:

“Die Deutsche Journalistinnen- und Journalisten-Union (dju) in ver.di Hessen hat zusammen mit dem Türkischen Volkshaus Frankfurt und dem Bund türkischer Journalisten in Europa (ATGB) eine Postkartenaktion gestartet, mit der die Freilassung aller über 150 in der Türkei gefangen gehaltenen Journalistinnen und Journalisten gefordert wird.

Alle inhaftierten Kolleginnen und Kollegen sollen Karten erhalten, um ihnen die Gewissheit zu geben, dass sie nicht vergessen sind. Die Karten werden mit den Gefängnisadressen der Inhaftierten versehen und individuell verschickt.

Die Postkarte kann ausgedruckt und natürlich auch individuell eingesetzt werden, um z.B. bei der türkischen Botschaft und bei türkischen Konsulaten die Freilassung der Journalistinnen und Journalisten zu fordern.

Interessierten senden wir auch gerne Karten zu, solange der Vorrat reicht. Bitte eine Mail senden an manfred.moos@verdi.de

Eine Liste aller Inhaftierten hat Zeit Online veröffentlicht:
http://www.zeit.de/gesellschaft/zeitgeschehen/2017-03/pressefreiheit-tuerkei-inhaftierte-journalisten-deniz-yuecel-freedeniz”

 

 

 

 

ATGB KURUCU ÜYESİ #GÜRAYÖZ SERBEST BIRAKILSIN

 

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) Kurucu Üyesi de olan Cumhuriyet Gazetesi Ombudsmanı Güray Öz’ün serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Parlamenter demokrasinin yerle bir edildiği, ağır insan hakları ihlalleriyle gündemden düşmeyen Türkiye’de 31 Ekim 2016’da, Cumhuriyet soruşturması kapsamında polis tarafından evi basılarak gözaltına alınan ve 4 Kasım’da tutuklanan
Cumhuriyet Okur Temsilcisi Güray Öz sadece gazetecilik yaptığı için onlarca gazeteci gibi cezaevinde tutuluyor.

Medya ve ifade özgürlüğünün ayaklar altında olduğu ülkemizin bir büyük felaket içinde debelendiği günlerde terörün yanından bile geçmemiş, hatta ömürleri terörle mücadele içinde geçmiş gazeteciler ve kurumlarının terör bahanesiyle yerle bir edilmesi, Türkiye’deki rejimin gerçek niteliğini açığa çıkarmıştır.
Bu süreci, ATGB’ye bağlı gazeteciler olarak büyük bir kaygı ile izlemekteyiz.

Cumhuriyet’e operasyon düzenlendiği günlerde 31 Ekim 2016’da ATGB olarak yaptığımız bir açıklamada, tarafsız ve bağımsız habercilik yaparken mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklanan tüm gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunmuştuk.

Ancak o günden bu yana geçen süreçte muhalif medyaya yönelik şiddetin, gazetecilere baskının artarak sürdüğüne, üzülerek tanık olmaya devam ediyoruz.

Özgürlüklerinden alıkonan ve haklarında henüz bir iddianame hazırlanmayan 11 Cumhuriyet çalışanından biri olan kurucu üyemiz Güray Öz ve tutuklu tüm gazetecilerin serbest bırakılma talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz.
Diğer taraftan Birleşik Hizmetliler Sendikası (verdi) bünyesindeki Alman Gazeteciler Birliği’nin (DJU) Hessen Teşkilatı’na ve Alman meslektaşlarımıza da, ATGB Kurucu Üyesi Güray Öz olmak üzere Türkiye’de tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için yaptığı çağrı ve dayanışmasından dolayı teşekkür ediyoruz.

ATGB, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü için önümüzdeki günlerde DJU Hessen ile ortaklaşa kampanyalar, etkinlikler yapacak.
Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve basın özgürlüğü ihlallerine son verilmesi için ATGB önümüzdeki günlerde benzer kampanyaları Almanya çapında hayata geçirecek.

Olağanüstü Hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, 170’den fazla medya organı kapatıldı.

15 Temmuz’daki darbe girişiminden önce, iktidarın baskısı sonucu işten çıkarılan gazeteci sayısı 900’e yakınken, Ohal’le birlikte 2 bin 500 civarında medya çalışanı ve gazeteci işsiz kaldı.
Yüzlerce meslektaşımızın basın kartları iptal edildi, yine bazı gazetecilerin pasaportu iptal edildi yurt dışına seyahat etmeleri fiilen yasaklanmış oldu.

Onlarca gazetecinin mal varlıklarına ise el kondu.
Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüşen Türkiye’de bugün 159 gazeteci tutuklu bulunuyor.
ATGB Yönetim Kurulu

Güray Öz hakkında
1949 doğumlu Güray Öz, gazeteciliğe 1969 yılında Ant dergisinde yazı ve röportajlarla başladı.
TİP içinde çalıştı bir ilçe örgütünün dergisinde yazı işleri müdürlüğü yaptı.
12 Mart döneminde hakkında TCK 141-142. maddelerden soruşturuldu, arandı.
1974’ten sonra Makine Mühendisleri Odası’nın yayın bölümünü yönetti. İSTA Haber Ajansı’nda çalıştı. 12 Eylül askeri darbesinden sonra Almanya’ya geldi. Essen Üniversitesine bağlı Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin basın sözcülüğünü yaptı.
Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi Almanya Temsilcisi oldu. 2000 yılında Avrupa Temsilciliği’ne atandı.
1987-2000 yılları arasında Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde (NRW), 2000-2005 yılları arasında ise Rhein Main’da yaşadı.
2005 yılında Türkiye’ye döndü ve Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, daha sonra Yazı İşleri Müdürü oldu. 2013 yılında Okur Temsilciliği görevini üstlendi.
Cumhuriyet gazetesi ombudsmanı Güray Öz Kasım 2016’dan bu yana tutuklu.

KÖLN’DE “BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ” VE “REFERANDUM” PANELİ

Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) toplantılar serisi devam ediyor.

Ancak ATGB bu kez hiç de iç açıcı olmayan bir konuyu masaya yatırıyor:
“Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve Anayasa Referandumu”

Avrupa konseyi bünyesindeki “dijital medya platformunun” hazırladığı 2016 raporuna göre Türkiye, öldürülen, tutuklanan gazeteciler, kapatılan gazete ve televizyonlarla Avrupa’nın en sorunlu ülkesi durumunda.

RSF’nin (Sınır Tanımayan Gazeteciler) hazırladığı raporlara göre ise Türkiye’de basın özgürlüğü dibe vurmuş halde. Türkiye’de basın özgürlüğü 180 ülke arasında 151. sıraya kadar geriledi.

Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüşmüş durumdaki ülkemizde
OHAL kapsamında insan hakları ihlalleri ise tüm şiddeti ile devam ediyor.

Demokrasinin temel taşı olan ifade ve basın özgürlüğü Türkiye’de ortadan kalkarken, gazetecilere yönelik baskılar kaygı verici boyuta ulaştı.

Bağımsız ve muhalif medya tasfiye ediliyor. Yolsuzlukların üzerine gidilmesi, kökten dinci şiddet ve terörizm konuşulamaz hale geldi.

Elbette basın özgürlüğünün çiğnenmesine karşı mücadele, Türkiye’de devam ediyor.
Bağımsız ve özgür gazetecilik, Türk halkının da bağımsızlığı ve özgürlüğü anlamına geliyor çünkü.

Hal böyleyken, Avrupa’daki medya ve elbetteki Türk gazeteciler de Türkiye’deki gidişatı büyük endişe ile takip ediyor.

Gezi’den bu yana Türkiye’de gerginlik tırmanırken, Türkiye şimdi de 16 Nisan’daki rejim değişikliğini öngören Anayasa Referandumu ile karşı karşıya bırakılmış durumda.
Bir yandan Suriye’deki savaş, terörizm, tırmanan işsizlik, yoksulluk sınırındaki yaşamlar, mülteci sorunu, diğer taraftan insan hakları ihlalleri, basın ve ifade özgürlüğüne saldırılarla boğuşan Türkiye tek adam sistemine doğru hızla çekilmek isteniyor.

Toplumda polarizasyon had safhada.

ATGB, Almanya’nın Köln kentinde 25 Mart’taki “Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve Anayasa Referandumu” başlıklı panelde tüm bu olumsuz tabloya rağmen hem Türkiye’deki hem de Almanya’daki meslek örgütlerinin, medyanın dayanışmasına ışık tutacak.

Korkunun hakim olduğu bu atmosferde Türkiye’de baskı gören gazetecilere sayfalarını Türkçe haber siteleri ile açan Avrupa’nın ciddi yayın organlarının girişiminin de değerlendirileceği toplantıda Anayasa Referandumuna doğru giden Türkiye’de susturulmak istenen medyanın son durumu da mercek altına alınacak.

Toplantıya katılacak konuşmacılar arasında Celal Başlangıç – Gazeteci (Artı Gerçek), Attila Azrak – Gazeteci (ATGB 2. Başkanı), Haskar Kırmızıgül – Gazeteci (Hayır Platformu) ve Günay Çapan – CHP Köln Derneği (CHP Hayır Platformu) yer alıyor.

ATGB Genel Sekreteri Fuat Ateş’in yöneteceği, Alpenrosenweg 6adresindeki Köln AKM salonlarındaki toplantı saat 16’da başlayacak.

Ayrıntılı bilgi almak isteyenelerin +49 178 4982997 numaralı telefona başvurabilecekleri belirtildi.

25 Mart 2017 Cumartesi – Saat 16:00
Köln AKM
Alpenrosenweg 6
50769 KölnKonuşmacılar:

Celal Başlangıç – Gazeteci (Artı Gerçek)
Attila Azrak – Gazeteci (ATGB 2. Başkanı)
Haskar Kırmızıgül – Gazeteci (Hayır Platformu)
Günay Çapan – CHP Köln Derneği (CHP Hayır Platformu)

Moderatör: Fuat Ateş – Gazeteci (ATGB Genel Sekreteri)

 

Avukatları Deniz Yücel’in tutukluluğuna itiraz etti

Deniz Yücel’in avukatları Die Welt gazetesi muhabirinin tutukluluk kararına itiraz dilekçesini mahkemeye sundu. İtarazın iki hafta içinde sonuçlanması bekleniyor.

Deniz Yücel’in avukatları Veysel Ok ve Ferat Çağıl Die Welt gazetesi muhabirine verilen tutukluk kararına itiraz dileçesini mahkemeye sundu. Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre Yücel’in avukatlarından Veysel Ok, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada itiraz dilekçesinde tutukluk kararının hem Türk yasalarına hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı olduğu belirtildi.
Avukatlar Ok ve Çağıl, 26 sayfalık dilekçede Türk yasalarına göre gazetecilerin, haberin yayınlanmasından sonraki en fazla dört ay içerisinde içerikten sorumlu tutulabilineceğine atıfta bulundu. Avukatlar, ancak tutuklama kararında bahsi geçen metinlerin ise çok daha eski bir tarihte yayınlandığını bildirdi.
Benzer AİHM kararları
Bununla birlikte Veysel Ok, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin daha önce benzer davalarda verdiği yargı kararlarında da “Deniz Yücel’in PKK hakında kaleme aldığı tarzdaki haberlerin basın özgürlüğünün kapsamında olduğuna” hükmettiğini vurguladı. Ok, Deniz Yücel’in ele aldığı diğer konuların da çok açık bir biçimde basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu söyledi.
Die Welt gazetesinin haberine göre Deniz Yücel’e yöneltilen suçlamalara konu olan ve Die Welt’te yayımlanan haberler, 15 Temmuz darbe girişiminin yanı sıra Türk hükümetinin Suriye, Irak ve PKK politikaları ile ilgili.
Tutukluluğa itiraz kararını da Yücel’in tutuklanmasına hükmeden hakim verecek. Kararın iki hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.
Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, 27 Şubat’ta “terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek” suçlamaları ile tutuklanarak Silivri cezaevine gönderilmişti. Türk ve Alman vatandaşı olan Deniz Yücel, tutukluluk kararından iki hata önce 14 Şubat’ta kendi isteği ile gittiği emniyette gözaltına alınmıştı.

Gazeteci Ahmet İncel hayatını kaybetti

Gazeteci Ahmet İncel hayatını kaybetti.
Almanya’nın Münih kentinde Yeni Posta gazetesi de aralarında olmak üzere uzun yıllar çeşitli gazetelerde görev yapmış olan Ahmet İncel, ailesi ile birlikte tatile gittiği Avustralya’da kalp krizi geçirerek, hayata veda etti.
Bavyera Türk Medya Kulübü kurucu üyesi de olan gazeteci ve yapımcı 58 yaşındaki Ahmet İncel’in ölümü basın camiasını mateme boğdu.
Ahmet İncel’in Avustralya’da denizde dalarken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği öğrenildi.
İki kız çocuğu babası olan İncel, üçüncü kez gittiği ve “Artık tüm kıtayı tanımış olacağım, son kez gidiyorum” dediği Avustralya’dan bir daha dönemedi.
tatilde kalbine yenik düşen İncel’in otopsi sonuçları bekleniyor.
Öte yandan yarın (8 Mart 2017) Münih’teki Brunham Caddesi 21 numaradaki kültür merkezinde basın emekçisi Ahmet İncel için taziye evi açılacak.

Avrupa gazetelerinden Türkiye’ye çağrı

Avrupa’da altı gazete, Türkiye’de gözaltındaki Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel için dayanışma gösterdi. Gazeteler, Türkiye’ye ortak çağrı yaptı.

Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel için Avrupa’dan dayanışma mesajları gelmeye devam ediyor. Avrupa’nın altı ülkesinden gazeteler Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel için ortak açıklama yaparak Türkiye’ye Avrupa’nın değerlerini gözetme çağrısı yaptı.
İspanya’dan El Pais, Fransa’dan Le Figaro, İtalya’dan La Repubblica, Belçika’dan Le Soir ve İsviçre’den Tribune de Geneve ve Tages-Anzeiger gazeteleri Türkiye’de gözaltı süresinin uzatıldığı bildirilen Deniz Yücel’in serbest bırakılması için dayanışma gösterdi.
Gazeteler, Avrupa genelindeki Avrupa Gazetesi İttifakı (LENA) projesi kapsamında birlikte çalışıyor. Gazeteler insan hakları kapsamında basın ve düşünce özgürlüğü için mücadele ediyor.
Deniz Yücel için yapılan dayanışma haberlerinde basın ve düşünce özgürlüğüne vurgu yapılırken, gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin konuya dair mesajlarına da yer verildi.

16463897_308707649532493_2757004975488892928_nDeniz Yücel’e sosyal medya üzerinden destek mesajları geliyor. Alman siyasiler ve gazeteciler #FreeDeniz etiketiyle gazetecinin serbest bırakılması ve basın özgürlüğünün kısıtlanmaması çağrılarını tekrarlıyor.
Yücel’in Die Welt’deki çalışma arkadaşları Twitter üzerinden Deniz Yücel için özgürlük çağrısı yaptı.

Yeşiller Partisi Meclis Grup Başkanı Katrin Göring Eckardt Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Özgür gazetecilik olmadan, demokrasi olmaz. O yüzden Deniz’i özgür bırakın” yazdı.

Yeşiller Partisi Gençlik Kolları ise Almanya Başbakanı Angela Merkel‘i eleştiren bir paylaşım yaparak, “Merkel’in çekingenliği yanlış. Türkiye’nin otokratikleşmesini bir şey yapmadan öylece izleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Alman ve Türk vatandaşı olan 43 yaşındaki gazeteci, Türkiye Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri üzerine “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” yaptığı gerekçesiyle geçen hafta gözaltına alınmıştı.
© Deutsche Welle Türkçe
DW/GA/HS

Türkiye’deki gözaltı Alman medyasını başka türlü karıştırdı

Işın Toymaz Almanya’dan yazdı

Federal Almanya pek alışık olmadığı bir tabloyla karşı karşıya. Etkili “Die Welt” gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, Türkiye’de günlerdir gözaltında tutuluyor.

2014 yılında “Taksim ist überall. Die Gezi-Bewegung und die Zukunft der Türkei” (Her yer Taksim. Gezi hareketi ve Türkiye’nin geleceği) başlıklı kitabın yazarı da olan gazeteci Deniz Yücel, o dönemde yaptığı bir açıklamada normalde dış politika ya da Türkiye politikaları konularında çalışmadığını, Gezi’de yaşananlara duyduğu merak yüzünden Türkiye’ye gittiğini ifade etmişti.

Bir röportajda politikaya ilgisi olmayan bir yakınının “Burada başka bir İstanbul var, mutlaka gelmelisin” sözleri üzerine kendini Gezi hareketi içinde bulduğunu söyleyen Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel, bugün Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haberleri nedeniyle “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” ile suçlanıyor.

GÜNDEMİN İLK SIRALARINDA

Yücel’in alıkonulmasıyla, dünyanın en büyük gazeteci hapishanelerinden biri sayılan Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne ağır saldırılar yaşanırken, ilk kez bir Alman medyasının bir temsilcisi de gözaltına alınmış oldu. Alman gazeteciler ve siyasetçiler, Deniz Yücel’in özgürlüğüne kavuşması için ne yapabileceklerini kara kara düşünüyorlar.

Sosyal medyada #freedeniz hashtag’i ile protestolar sürerken, birkaç gün önce Berlin’de konvoy oluşturan araçlarda eylemciler Deniz Yücel için kornaya basmıştı. Benzer bir eylem Deniz Yücel’in doğduğu kent olan Frankfurt yakınlarındaki Flörsheim’da da tekrarlanacak.

Tüm bu eylemlere ve dayanışmaya rağmen Alman tarafının eli kolu bağlı. Çünkü Deniz Yücel’in Alman kimliğinin yanında bir de Türk vatandaşlığı var. Yücel’in derhal serbest bırakılması için hem daha önce görev yaptığı “taz” gazetesindeki arkadaşları hem “Die Welt”teki meslektaşları hem de Almanya’yı boydan boya birlikte turladığı “hate poetry” grubundaki farklı Alman gazetelerinde görev yapan arkadaşları köşelerinden sesleniyorlar. Üstelik solcu sayılan “taz” ile açık sağ eğilimli Die Welt gazeteleri bu konuda ortak hareket ediyorlar.

43 yaşındaki Deniz Yücel, “taz”dan Die Welt’e geçtikten sonra kendi isteği ile Türkiye muhabiri olmuş üstelik. Bugün ise gazetecilik yaptığı için göz altında. Gazeteci Yücel’in serbest bırakılması için Almanya Başbakanı Angela Merkel, Adalet Bakanı Heiko Maas ve Dışişleri Bakanlığı da devreye girdi.

MEDYA İÇİ TARTIŞMA BÜYÜYOR

Ancak, Die Welt’in Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in gözaltına alınması Alman medyasında farklı bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş oldu. Almanya’nın ciddi gazetelerinden muhafazakâr eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung’un (FAZ) Atina Muhabiri Michael Martens’ın geçen pazar “Bir Kere Türk, Her Zaman mı Türk?“ başlıklı makalesi meslektaşlarının şimşeklerini üzerine çekti.

Makalesinde “Türk gazeteciler sadece Türkiye hakkında mı yazabiliyor?” sorusunu yönelten Martens böylelikle Alman medyasında görev yapan Türk gazetecilerin konumunu da tartışmaya açmış oldu. “Alman medyası Türk gazetecilere sadece Türkiye hakkındaki konularda mı güveniyor?” sorusuna yanıt bekleyen Martens’e meslektaşlarının hemen hemen hiçbirisinnden destek gelmedi.

Ancak anlaşılan Martens bu soruyu zaten yurtdışı servislerine, genel yayın yönetmenlerine, yayıncıların ta kendisine soruyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinin Pazar ekindeki Michael Martens’in Almanya’da büyük ses getiren makalesi özetle şöyle:

“Belki de artık Alman medyası hangi ülkeye hangi muhabirleri göndermesi gerektiği konusunda yeni politikalar üretecektir. Türkiye konusunda olduğu gibi, bazı gazeteler Türk Cumhurbaşkanının milliyetçiliğine boyun eğiyorlar. (…) Alman medyası misafir işçilerin çocuklarını ya da torunlarını neden ‘Türkiye Açıklayıcıları’ durumuna indirgiyor? Umarım sadece Türkçe bildikleri için değildir. Bir ülkenin dilini iyi konuşan birçokları tam da bu yüzden her şeyi yanlış anlayabilir. Ayrıca duygusal ve ailevi bağlarının bulunduğu bir ülke hakkında haber yapmak avantaj da sağlamaz.”

TEHLİKELİ SORULAR

Michael Martens, bir gazeteciyi, sırf ailesinin kökeni yüzünden geldiği ülkeye göre muhabir olarak seçmeni, Türk gazetecilere yönelik güvensizliğin de bir işareti olduğunu savunuyor:

“Türkler sadece Türkler hakkında mı yazabilir? Welt gazetesi okurlarına Putin’i anlatması için neden Deniz Yücel’i Rusya’ya göndermedi? Neden Türk kökenli bir Alman gazeteci Güney Amerika’da görevlendirilmiyor? Neden Alman medyasında gettolaşma varlık gösteriyor?“

Sorular böyle. Martens’a yanıt ise yöneticilerden değil redaktörler ve köşe yaralarından geliyor. Alman meslektaşları Martens’ın makalesine ise sert tepki gösteriyor:

Spiegel-Online’dan Margarete Stokowski:

“Diğer gazeteciler Türk ailelerden gelenlerin Türklerle ilgili konuları yazmalarını „Türklerin İşi“ ya da her ne şekilde adandırıyorlarsa tuhaf buluyorlaşmış. Ne mutlu ki birçokları bunun „saçma bir yorum“ olduğu konusunda görüş birliğine vardılar.Hel de tam da şu sırada!

Yine Spiegel-Online’dan Hasnain Kazim önce Facebook hesabından yayınladığı mektubu Michael Martens’e gönderdi:

“Sevgili Michael Martens, bu makale ile tamamen konuyu ıskalamışsın. Alman me dyasında gettolaşmadan ve gazetecilerin kökenine göre yurtdışında görevlendirilmesini sorguluyorsun. 4 yıl Pakis’tan’da Spiegel-Online ve Der Spiegel’in muhabirliğini yaptım. Ama gönderildiğim için değil ben bölgeyi daha iyi tanımak istediğimden gittim. Daha sonra Pakistan kökenli Alman olarak Türkiye’de görev yaptım. Şimdi de Pakistan kökenli Alman gazeteci olarak Avusturya’da muhabirliğini yapıyorum. Düşünebiliyor musun? FAZ’ın düşündüğünden de renklidir bu dünya. Ayrıca bu tartışmaları şimdi açmak da çok saçma. Bizim başka dertlerimiz var.”

Welt’ten Sascha Lehnarzt:

“FAZ Atina Muhabiri Michael Martens’in Türkiye’de gözaltına alınan Deniz Yücel’i Welt gazetesinin gönderdiğini söylüyor. Saçmalık. Bir kere Deniz Yücel kendisine laf söyletmeyen bir mizaçta meslektaşımız. Deniz Yücel’in istemediği halde iş verenin göndermesiyle hiçbir yere gitmeyeceğini bilmek gerekiyor. Ayrıca böyle bir tartışmayı açmak için en azından Deniz Yücel’in yeniden özgürlüğüne kavuşmasını bekleyebilirdi. Deniz Yücel’in arkadaşları olsun, ailesi olsun, meslektaşları olsun onun ne zaman serbest kalacağını ya da serbest kalıp kalmayacağını bilmezken böyle bir tartışma açmak, kibarca formüle ediyorum, nezaketsizliktir.”

ALMAN MEDYASINDAKİ TÜRK GAZETECİLER SESSİZ

Alman cenahında hal böyleyken, şaşırtıcı olan Alman medyasında görev yapan Türk kökenli meslektaşlarımızın bu tartışmalara sessiz kalması. Michael Martens’ın çıkışı zamansız ve nazik olmayabilir, ama ortaya atılan sorular var.

Yanıt verilmeyen sorular.

Bu soruların asıl muhatabı da Alman gazetelerindeki Türk kökenli gazeteciler.

Ok yaydan çıktı ve “Alman medyasında gettolaşma” telaffuz edildi bir kere!

Uzun yıllar Alman sinemasında ve dizi filmlerinde “yabancı” rollerine Türk oyuncuların yerleştirilmesi, Türk sanatçıları öfkelendiriyordu. Edebiyatçılar, “göçmen edebiyatını” duymak bile istemiyorlardı.

Şimdi silkinip toparlanma sırası medyada mı dersiniz?

Stuttgart – Işın Toymaz

Odatv.com